BİLİNÇ VE VİCDAN, İNSADA DOĞUŞTAN VAR

Ülkemizde, her türlü olumsuz tabloya rağmen, çok iyi düşünen ve fikir sahibi de olan insanlarımız, kurumlarımız ve çocuklarımız var. Bunlar, ülkemizdeki oluşan karanlık tabloyu, adeta umuda dönüştürüyorlar. Okuyucularımızdan...

Ülkemizde, her türlü olumsuz tabloya rağmen, çok iyi düşünen ve fikir sahibi de olan insanlarımız, kurumlarımız ve çocuklarımız var. Bunlar, ülkemizdeki oluşan karanlık tabloyu, adeta umuda dönüştürüyorlar. Okuyucularımızdan ayrı kaldığımız günlerdeki İzmir'de bir düğünde, ülkemiz ve insanımız açısından çok önemli olan bir gelişmeye tanık olduk. PKK ile yapılan çatışmada, şehit düşen bir gencimiz dolayısıyla,( bir yakınlığı olmadığı halde), düğündeki eğlence iptal edildi. Hatta askeri tesislerde, bu durumun sürekli ve kalıcı bir şekilde uygulandığı da söylendi. Ancak düğüne katılanların ve 9 yaşındaki Melisa Kuldemir' in, şehitlerimiz için söylediği sözler, herkesin takdirini topladı.
Bu tablo aynı zamanda, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, yani bütün fertlerinin kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, diğer bir deyişle, milli dayanışma içerisinde, yaşayan bir toplum olduğumuzu da gösterdi.
Ayrıca kutsal değerlerimiz hakkında, bu denli duyarlı olan, Melisa Kuldemir, çocukların da büyükler gibi, düşünce ve fikirlerinin olduğunu, bu tavrı ile göstermiş oldu. Aslında psikologlar, bilinç, bilinçaltı ve vicdan denen unsurların, insanlarda doğuştan var olduğunu söylerler ama neden bilinmez insanlar, çocukları bunun dışında tutarlar.
Diğer yandan Melisa Kuldemir' in, " İnsan ne okuyacağım dememeli, her türlü kitabı da okumalı" görüşüne katılmamak mümkün mü? Çünkü okumak, insanı, hem dolu hem de mutlu yapar. Zaten "OKU" emri tanrı emri değil midir?
Dikkat ettik, Melisa Kuldemir, ailenin tek kızı olmasına rağmen, aşırı ilgi, tereddütler, kaygılar ve yaşadığı sınama ve yanılma ortamı, onu daha da bilinçlendirmiş. Aşırı sevgi onu şımartmadığı gibi, daha da olgunlaştırmış. Kendi kedini sorgulaması ve kendi ile yarışması ise örnek teşkil edecek niteliktedir.
Şu bir gerçek ki her yaşın, kendine has özellikleri ve güzellikleri vardır. Ancak genellikle de kendini anlamak büyüklere has bir özellik olarak bilinir. Oysa çocuklarımız da kendilerini ve çevresinde olup bitenleri çok iyi anlar, büyüklerin başarı başarısızlıkları, onların gelişimi üzerinde önemli etkiler yapar. Ayrıca çocuklar, anne ve babalarından aldıkları kromozom ve genlerin sonucu değil, aynı zamanda çevresinin de mahsulüdür. Aile ve çevre çocukların dünya ve hayat hakkında ilk, en güçlü ve en sürekli izlenimleri kazandırır.
Elbette çocuklarımızın, bu denli bilinçli olması, ruh sağlığı ile yakında ilgilidir. Ruh sağlığı ise insanlarla olan ilişkiler, davranış kural ve ölçütleri, çocukları tatmin kaynakları, güvenlik, yaşamdaki gayelerle eşdeğerdir.
Ayrıca çocuklarımızın, kişisel mutluluğu ve başarısı yönünden en önemli husus çevresindeki büyükler ve çocuklarla iyi geçinebilmek gücüne bağlıdır. Bu gerçekte, nefret etmekten çok sevmek ve başkaları tarafından sevilmek gücüne bağlıdır. Melisa Kuldemir, bunu başarabilmiş, ender çocuklarımızdan biridir.
Hiç şüphesiz ki çevre ve kişilik, aralıksız birbiri ile rekabet halindedir. Küçük çatışmalar, kesintiler, kararlar, görevler ve engellenen planlarla dolu sonu gelmeyen bir mücadele gibi gözükür. Çocukların yapmak istedikleri ile çevrenin, yapmalarına müsaade ettiği şeyler birbirinde hayli farklıdır. Bazen çocuğun kişiliği, çevreye üstün gelir. Bazen de çevre, kişiliği yener.
Çevreye yenilen çocukların, suça yönelmesi çok kolaydır. Oysa günümüzde çocuk suçluluğunun azaltılmasında ailede, okulda ve toplumda alınacak eğitici tedbirlerin fevkalâde, önemli rolü bulunmaktadır. Çünkü çocukluk çağı, hızlı bedeni ve ruhi gelişimin olduğu bir dönemdir. Bu hızlı gelişimin, yarattığı dengesizlik, bilgi, eğitim ve tecrübe eksikliği çocuklarımızın ve gençlerin sosyal normlara uyum göstermesini zorlaştırır.
Öte yandan iyi insan yetiştirmenin yolu, sevgi duygusundan geçer. Ancak toplum olarak "Sevgi" de çok hasis ve çok benciliz. Sevgiyi, hep içimizde ve kendimizde saklıyoruz. Oysa Sait Faik " Bir insanı sevmekle başlar her şey" diyor. Sevgi kalktı mı ortadan geriye ne kalır ki?
Her türlü olumsuzluğa rağmen, çocuklarımız fikir ve düşünceleriyle umut veriyorlar. Onlara, her türlü imkânı tanımak, fikir ve düşüncelerine de değer vermek, en azında SEVGİ" den mahrum bırakmamak zorundayız. Çünkü geleceğimiz onlara, onlar ise biz emanettir. Ayrıca Büyük Önder Atatürk," Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya layıktır" demiştir.

Haberleri