1- Uzun masalar kurulmuş Espark önüne. Tezgahın üzeri yiyecek ve içecek dolu. Çünkü herkes bir şeyler getiriyor. Çevredeki esnaflar bile sabah bu tezgahlara bir şeyler bırakmadan açmıyor dükkanını. Para kesinlikle geçmiyor. "Çapulcu olsun yeter" yazısı asılmış üzerinde.
Gençler tezgâhın arkasına geçmiş, çay veriyor gelenlere.
Arkasından da "tezgâhtan canınız ne isterse alabilirsiniz" diyorlar.
-"Tam bir Komün hayatı kurmuşsunuz" diye laf atıyoruz.
Gençlerden kız olanı "Biz komün falan bilmeyiz" diyor önce.
Ardından da...
-"İnsanlar neye ihtiyaçları varsa onu alıyorlar, neye ihtiyaçları yoksa buraya onu getiriyorlar" diyor.
Bir ifade ancak bu kadar anlaşılır olabilir orada olup biteni anlatmaya.
Biz konuşurken başka bir genç kız geliyor. Elinde, vatandaşların getirip bıraktığı kandil simitlerini ikram ediyor sırayla. Peşinde de bir erkek öğrenci, gül suyu döküyor ellere
2- Bir haftadır gaz atan polisle, gaz yiyen öğrenciler konuşuyor.
Biraz önce çiçek vermişler birbirlerine.
Gençlerden biri, sohbetin samimiyetine güvenip;
-"Abi ya. Sizinkiler gözümün önünde bir kız arkadaşa çok kötü davrandı. Diğerleri de onu resmen seyretti. Eğer ben polis olsaydım ve meslektaşımın böyle davrandığını görseydim, hem müdahale eder hem de bu meslekten oracıkta istifa ederdim" diyor.
Polis ne dese iyi;
-"O zaman bu şekilde konuşabilecek iyi polis bulamazdın ama" diyor.
3- Nurettin Aldemir ile konuşuyoruz alan üzerinde.
Bize göre, Eskişehir'deki hak ve özgürlükler adına verilen mücadelede önemli bir isim Nurettin Aldemir.
Alanı dolduran o gençlerin tamamı daha doğmamışken meydanlara çıkan ve bu yüzden de çok çileler çeken biri.
Başladığı günden bu yana eylemlerin içinde olduğunu söylüyor önce.
Ardından da...
-"Eskiden gençtik, yorulmuyorduk. Şimdi zorluyor. En kötüsü de "Zıpla zıpla" diye bir slogan var ya, işte o slogan atılacak diye ödüm kopuyor. Çünkü yaş ilerledi eskisi gibi zıplamak ne mümkün" diye espri yapıyor.
4-Bir ara tek başımıza kalıyoruz alan üzerinde. Yaşı 30'un üzerinde bir bayan geliyor yanımıza.
Önce sigarası için ateş istiyor.
Ardından telefonu çalıyor.
-"Espark önündeyim. Çocuklara baktım. Bir şeyler getirip bıraktım. Birazdan eve geleceğim" diyor telefonda.
Anlıyorum ki annesiyle konuşuyor.
-"Anneler hep aynı değil mi?" diye laf atıyoruz.
Önce "Siz polis misiniz?" diye soruyor...
Polis zannedilmiş olmanın kısa süreli bir şokunu yaşıyoruz.
Gazeteci olduğumuzu söylediğimizde ise, herhangi bir tepki vermiyor bsayan.
Belki de;
-"Ha polis ha gazeteci" diye düşünüyor kim bilir?
Ama, onun da anlatmak, konuşmak istediğini hissediyoruz.
Zaten çok da geçmiyor.
Başlıyor konuşmaya.
-"Sırf çocukların sağa sola zarar vermesini önlemek için geliyorum buraya. Olabildiğimce mani olmaya çalışıyorum. Birçoğu beni dinliyor. Dinlemeyip 'Sen kim oluyorsun' diyenlere de 'Annen, ablan, teyzen. Ne istersen ben oyum' diyorum" diyor.
Devamla polisin tutumundan yakınıyor.
-"İşte ben çocukların bazı olumsuz davranışları yapmasını engellerken, beni de gözaltına aldılar iyi mi?" diyerek devam ediyor konuşmaya.
Son olarak da...
-"Ama aralarında çok iyi olanlar da var ne yalan söyleyeyim" yorumunda bulunuyor.
Her gelişen olay sonrası analizler yapılır.
Olayın sosyolojik, psikolojik, siyasal yönlerinden bakılarak, ortaya bir sentez konulmaya çalışılır.
Biz herhangi bir sentez için gitmemiştik oraya.
Ama...
Gördüklerimiz ve konuştuklarımız kendimizce ortaya bir sentez çıkartmamıza yol açtı.
-"Nedir senin çıkarttığın sentez?" diye sorma yerine, ne olur gidip bir-iki saat takılın Espark önüne...
İnsan olgusunun farkına hemen varacaksınız.
Zaten gördükleriniz ve konuştuklarınızdan kendinizce çıkartacağınız sentez de, büyük ihtimalle" insan "olacak...
......
Bu nasıl bir anket
Son günlerde Eskişehir'de yapılan bir anket ile ilgili aranıyoruz.
Siyasi partilerin sık sık anket yaptığını bildiğimiz ve mahalli seçimler yaklaştığı için bu anketlere hız verdiklerini bildiğimiz için pek önemsemiyorduk gelen yakınmaları.
Ama...
Yukarıda da söylediğimiz gibi son günlerde yakınmalar arttı.
Yakınmaların, özellikle anket içinde ki sorulardan kaynaklanıyor olması konuya daha da ilgi göstermemizi sağladı.
Zira...
Söz konusu anket içinde ki sorulardan birinin "Kendinizi hangi etnik mezhebe ait olarak tanımlıyorsunuz?" olması, kuşkulanmamıza da neden oldu.
Şimdi ortada şöyle bir durum var.
Eğer bu anket, siyasi partilerden biri tarafından yaptırılıyorsa ve amacı da yaklaşan mahalli seçimlerse mesele yok.
Ama...
Anketi yaptıran siyasi partilerden bir değilse, ortada endişe verici bir algı ister istemez oluşuyor...
..........
Eskişehirspor'da dün ne konuşuluyordu bu gün ne konuşuluyor?
Eskişehirspor'da bir süreç yaşanıyor.
Yaşanan süreç kongre ile ilgili.
22 Haziran tarihi'nde Eskişehirspor kongreye gidecek.
Süreç kongreye kilitlendiği için, sıra bir türlü yapılacak transferlere ve önümüzde ki sezon Eskişehirspor'un nasıl bir takım kuracağına gelemedi.
Süreci şöyle başından bu güne kadar değerlendirecek olursak...
Önce Mesut Hoşcan açıkladı adaylığını...
-"Eskişehirspor başkanlığına ekibimle birlikte talibim" dedi.
Ardından Eskişehirspor başkanı Halil Ünal yaptı açıklamasını;
-"Göreceksiniz bakın aday bile olmayacaklar. Reklam yapıyorlar" dedi.
Belki bunun da etkisiyle Mesut Hoşcan, adaylığını tescil edercesine toplantı üzerine toplantılar düzenledi.
Ardından Halil Ünal çıkıp;
-"Henüz aday olup olmamaya karar vermedim" açıklaması yaptı.
Kısacası...
Dün, Halil Ünal'ın "Görün bakın bunlar aday olamayacak" sözleri konuşuluyordu camiada...
Bugün ise...
Halil Ünal'ın aday olup olmayacağı...
Süreç ne çabuk ve ne değişik ilerliyor değil mi?
İnsanın kafası karışıyor...
......
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Temel gölde balık avlamaktadır.
Yanına jeepiyle yabancı bir adam yaklaşır ve Temel'e şöyle der:
- Ağabey su çok derin mi? der.
Temel cevap verir:
- Yok uşagum senin jeep geçer der.
Temel'lin sözü üzerine adam jeepi göle sürer ve sonra jeep batmadan adam kapıyı açar boğulmaktan güç bela kurtulur, sinirli bir şekilde Temel'in boğazına atlar:
- Hani geçebiliyordu ulan ölüyordum bee! der.
Temel:
- Ne bileyum ben, biraz öncesinde bir ördek geçiyordu, vallahi su boynuna celiyordu da...
Biliyorum Analizlerden bıktınız ama...
1- Uzun masalar kurulmuş Espark önüne. Tezgahın üzeri yiyecek ve içecek dolu. Çünkü herkes bir şeyler getiriyor. Çevredeki esnaflar bile sabah bu tezgahlara bir şeyler bırakmadan açmıyor dükkanını. Para kesinlikle geçmiyor....