Bir kere de doğruya "doğru" de be kardeşim!

-TBMM’de gece yarısı verilen bir yasa değişikliğini anlamadan bilmeden onaylarsan…-Yasa değişikliğini sırf senin mensubun olduğun partinin vekilleri verdi diye anlamadan bilmeden savunmaya kalkarsan…-“Bu yasa düzenlemesi tecavüzcülere...

-TBMM'de gece yarısı verilen bir yasa değişikliğini anlamadan bilmeden onaylarsan...
-Yasa değişikliğini sırf senin mensubun olduğun partinin vekilleri verdi diye anlamadan bilmeden savunmaya kalkarsan...
-"Bu yasa düzenlemesi tecavüzcülere yarar" diyenleri anlamadan bilmeden konuşmakla hatta muhalefet etmekle suçlarsan...
-Yasa düzenlemesine tepki gösterenleri vatana ihanet etmekle itham edersen...
-"Mağduriyet var ama" deyip, yapılmak istenen düzenlemenin bir ton mağduriyet yaratacağının bile farkına varmazsan.
-Sırf AK Parti mensubu ve seveni olduğun için, kendi kızını bile aklına getirmeyip, böyle saçma sapan bir yasa düzenlemesini canhıraş savunursan.

Kısacası...
-"Bu yasa düzenlemesini bizim parti istiyor. O halde doğrudur" ya da "Bu yasa düzenlemesine CHP ve MHP karşı çıkıyor. O zaman bizim yaptığımız en doğrusu" diye çapsız ve karaktersiz bir düşünce içine girersen...
İşte o zaman...
-Cumhurbaşkanı kızının da yönetici olduğu dernek yasa düzenlemesine karşı çıktığında...
-Cumhurbaşkanı "düzenleme böyle olmaz. Geniş mutabakat olmalı" dediğinde.
-Düzenlemeyi savunan Adalet bakanı çıkıp "Düzenlemeyi geri çekiyoruz" diye çark ettiğinde.
-Başbakan "Artık böyle bir gündemimiz yok" diye konuyu kapattığında, şap gibi oturur kalırsın...

Daha da fenası...
Dün o canhıraş savunduğun yasa düzenlemesinin bu defa ne kadar yanlış olduğunu anlatmak için utanmadan, sıkılmadan dokuz takla atarsın.

O yüzden...
Kimin yaptığına, kimin karşı çıktığına bakmaksızın bir kere de doğruya "Doğru" de be kardeşim!
Bir kere de kendi partinin yanlışı içinde "Doğru" aramaya, muhalefetin doğruları içinde "Yanlış" bulmaya çalışma.
Doğruyu mezarda mı söyleyeceksin!
.....
"Başkanın şu saatte kafası iyidir"
diye paylaşımda bulunmak...
"Akşam meyhanelere gidiyoruz, açıyoruz rakıları, mezeler geliyor, başlıyoruz genel başkandan, öbür taraftan il başkanı... Ülkeyi kurtarıyoruz, kafalar çok iyi, eve gidiyoruz, kafayı vurup yatıp sabah bir şey yok. Elbette içki içilir ama Türkiye'nin geleceğini de düşünmemiz lazım"
Bu sözlerin CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na ait olduğu söyleniyor.
Kılıçdaroğlu'nun bu sözlerini de teşkilatı, milletvekillerini ve parti yöneticilerini uyarmak amacıyla söylediği ifade ediliyor.
Kılıçdaroğlu "Ben böyle bir şey söylemedim" demediği için de konu birkaç gündür medyada işleniyor.
Biz de Kılıçdaroğlu'nun bu sözlerini, birlikte katıldığımız ES TV'deki bir programda, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'a sorduk.
Kazım Kurt, devlet kadroları tarafından CHP'liler üzerinden ve organize bir biçimde böyle bir algı yaratma çabalarının yıllardır sürdürüldüğünü söyledi önce.
Ardından da...
"İki ayyaş" söylemlerinin de bu kasıtlı algıyı yaratma çabasının en somut örneği olduğunu ifade etti.
Kazım Kurt "Ben içki içerim. Bunu da saklamam. Ama kimse benim sarhoş olduğumu falan görmemiştir" diyor...
Devamla...
-"Birçok AK partilinin de içki içtiğini çok iyi biliyorum" diye ekleyip, başından geçen bir olayı anlatıyor...
-"Bir gece sosyal medya'yı inceliyorum. Birisi "Kazım kurt'un şu sıralar kafası iyidir" diye bir paylaşımda bulunmuş.
Kendisine ait sosyal medya hesabına baktım, paylaşımlarından AK partili olduğu apaçık belli olan birisi.
Araştırıp buldum telefon numarasını.
Aradım hemen.
Kazım Kurt olduğumu söyleyince şaşırdı.
-'Beni tanıyor musun? Hiç karşılaştık mı?' diye sordum, 'Hayır. Hiç karşılaşmadık' dedi.
-'O halde benim bu saatte kafamın iyi olduğunu nereden çıkarttın? Bak bu saatte seni arıyorum. Kafam da gayet yerinde' deyince mahcup olduğunu anladım.
-'Bu yaptığın resmen iftira... Anladığım kadarıyla dini değerleri olan da bir insansın. Bunu yapmakla günaha girdiğini düşünmüyor musun?' dediğimde ise özür diledi.
-"İyi güzel özür diliyorsun da, bunu paylaşmışsın. Senden de alıp 8-10 kişi paylaşmış. Şimdi neye yaradı bu özrün?' deyince, 'merak etme başkanım. Ben o paylaşımı kaldıracağım. Diğer paylaşımları da kaldırtacağım' dedi. Bir süre sonra baktım, söylediğini yapmış"
-"mesele bu" diyor Kazım Kurt.
-"Peki ya genel başkanın söylediği rakılı mezeli sözler?" diye soruyoruz...
-"biraz abartılı buldum" diye cevap veriyor...
.....
Büyükerşen'e verilmeyen yurt dışı çıkış izni...
Yılmaz Büyükerşen "UNESCO, Öğrenen Kentler Küresel Ağı'nın (ÖKKA) toplantısı" için Çin'e davet ediliyor.
Türkiye'den ilk kabul edilen kentin belediye başkanı olarak orada ülkeyi temsil edecek.
İçişleri Bakanlığı OHAL kapsamında izin vermiyor yurt dışına çıkmasına...
Hemen Kültür ve Turizm bakanı Nabi Avcı'yı arayıp durumu anlatıyor Büyükerşen.
Nabi Avcı ilgileniyor meseleyle.
-"Yaptığım görüşmeden sonra izin verecekler" diyor.
Ama ses seda çıkmıyor.
Büyükerşen de davet edildiği Çin'e gidemiyor.
-"Oysa orada dünyanın başka gelişmiş kentleriyle anlaşmalar yapacaktım. Bazı yabancı belediye başkanları ile yaptığım telefon görüşmelerinde bu konuda sözleşmiştik." Diyor Büyükerşen.
Ardından kişisel mahcubiyetinin çok da önemli olmadığını söyleyip:
-"Benim üzüntüm, yurtdışına çıkışımın engellenmiş olmasının o kentlerin ülkelerinde yaratacağı olumsuz hava. Zaten yabancılar Türkiye'ye korku ile bakıyor ve Türkiye'de yapılacak birçok kongreleri iptal ediyorlar, şimdi bu olay tuz biber ekecek!" demesi oluyor.

Biz bunu Prof Dr Suat Çağlayan'ın Oda TV'deki makalesinden öğrendik.
Doğrusunu söylemek gerekirse...
Dünyanın 28 ülkesinden 115 büyük kent belediye başkanının katıldığı Çin'deki toplantıya Büyükerşen'in katılamamış olmasını ve katılamama nedeni olarak da İçişleri Bakanlığının yurt dışına çıkış izni vermemesinden kaynaklanmış olmasını da bir hayli yadırgadık...

Haberleri