Türkiye’deki eğitim sistemi, ‘’ara çıkışları olmayan uzun bir koridor’’ gibi…
İlkokul ile başlayan eğitim süreci, üniversite ile tamamlanmak zorunda…
Onun içindir ki, ilkokula adım atılırken üniversite hedefleniyor.
Hedefe ulaşmak da kolay değil…
Deyim yerinde ise ‘’kıyasıya bir yarış’’ söz konusu…
Yarışın kazananları üniversitelere girme olanağı buluyor.
Bin bir zorluk içerisinde üniversite eğitimi tamamlanıyor.
Tamamlanmasına tamamlanıyor da ya sonra?
Sonrası hiç de iyi değil…
Uzun ve zorlu eğitim sürecini tamamlamada amaç belli…
Kısaca ‘’iyi bir iş sahibi olmak’’ denilebilir.
Amaçlanan o da zorlu sürecin sonunda amaçlanana ulaşılamıyor.
Üniversite diplomasının ‘’iş garantisi’’ olduğu dönemler çok gerilerde kaldı.
İş bulmak çok ama çok zor…
Zor bela bulunan işler için ‘’iyi’’ demek de olanaksız…
Yıllarca verilen emeğin, katlanılan onca zorluğun karşılığı değil…
Bir zamanlar ‘’saygın’’ denilen meslekler bile artık çok değer kaybetmiş durumda…
Mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı da çok şey kaybetmiş durumda…
19 Eylül, ‘’TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma Günü’’…
Dün kutlandı.
Kutlanırken de mesleki sorunlar dile getirildi.
‘’…Ülkemiz ciddi bir ekonomik krizin içerisinden geçerken, krizin tüm faturası meslektaşlarımıza, emeği ile geçinen toplumsal kesimlere kesilmektedir. Yıllardır uygulana gelen rant eksenli politika ve uygulamalar ülkemizi ve geleceğimizi adım adım yok edip, biz mühendis, mimar ve şehir plancıları da zorlu bir yaşam mücadelesine sürüklüyor.
Bugün hala, işsizlik, hayat pahalılığı, düşük ücretler, güvencesizlik, özlük hakları ve örgütlenme sorunları ülkemizde çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının öncelikli sorunları olmaya devam etmektedir…’’
‘’…Bir dönemin en gözde mesleklerinden olan mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı sistematik olarak değersizleştiriliyor. Emeğimiz göz göre hiçe sayılıyor. Dahası, meslektaşlarımızın ekonomik koşulları, üstlendikleri sorumluluklara ve almış oldukları eğitime uymayan bir düzeye geriletiliyor.
Aldığımız ücretler bizleri açlığa mahkum ediyor.
Bu düzen hem meslektaşlarımıza hem halkımıza nefes almayı bile çok görür hale geldi.
Kamu kurumlarında çalışan meslektaşlarımız düşük ücret, kadro sorunu, özlük haklarının ihlal edilmesi, düşük ek göstergeler gibi birçok sorun ile yüz yüze kalıyor.
Güvencesiz-sözleşmeli istihdam modellerine yönelme, atamalarda liyakatin ortadan kalkması ve nihayet hukuksuz-keyfi ihraçlar gibi nedenlerle kamudaki teknik personelin iş yükü artarken, iş riski de giderek büyüyor.
Özel sektörde çalışan meslektaşlarımızın tamamına yakını yatırımların durması, projelerin iptal edilmesi, reel sektörün tıkanması gibi sorunlardan doğrudan etkileniyor.
Mühendis, mimar ve plancılarının büyük çoğunluğu asgari ücrete çalışıyor.
İş bulamayanlar, meslek dışı alanlarda garsonluk, tezgâhtarlık gibi işlerde çalışmaya mecbur kalıyor. İşsizlik, esnek çalışma, güvencesizlik, sağlıksız çalışma koşulları ve reel ücret kaybı gibi sorunlar özel sektörde çalışan tüm meslektaşlarımızı tehdit ediyor. Yurtdışına göç eden her meslektaşımız da gelecek umudumuzdan bir kayıp oluyor.
Ülkesinin geleceği, bilim ve teknik için hiç çekinmeden elini taşın altına koymuş emekli meslektaşlarımız ise neredeyse açlığa terk edilmiş durumda. Tüm emekliler gibi meslektaşlarımız da yaşayan bir ölü olarak görülüyor.’’
TMMOB Eskişehir İl Koordinasyon Kurulu tarafından yapılan açıklamada dile getirilenler böyle…
En küçük abartı yok…
Ne yazık ki hepsi bilinen geçekler…
Bu gerçekler karşısında üzülmemek elde değil…
Önemli bir meslek grubunun bu halde olduğu bir ülkede ‘’her şey yolunda’’ demek olanaksız…
Yolunda olan bir şey yok.
İşin kötüsü düzeleceği konusunda ümitler de yok olmuş durumda…