Bırakın yeni Meydanı, var olan Meydancıklarımız gitti elimizden...

Eskişehir Meydanı olmayan bir kent.Bu eksiklik sık sık gündeme geliyor.Dahası.Eskişehir’de Kent Meydanı olmayışının yaratmış olduğu eksiklik her daim hissediliyor.Tıpkı, yeni Stadyumu yapacak olan TOKİ ye verilecek olan mevcut...

Eskişehir Meydanı olmayan bir kent.
Bu eksiklik sık sık gündeme geliyor.
Dahası.
Eskişehir'de Kent Meydanı olmayışının yaratmış olduğu eksiklik her daim hissediliyor.
Tıpkı, yeni Stadyumu yapacak olan TOKİ ye verilecek olan mevcut Atatürk Stadyumunun yerinin "Kent Meydanı" yapılmasında olduğu gibi,şehir merkezinde hangi yapıdan vazgeçilecek olunsa hemen akla "Kent Meydanı yapılsın" söylemi geliyor.
Gerçekten Eskişehir'in bir Kent Meydanına sahip olmaması büyük bir eksiklik.
Yıllar itibarı ile bu eksiklik bir türlü giderilememiş Eskişehir'de.
Bırakaın Kent Meydanı eksikliğinin giderilmesini. Tam tersine kent meydanı olmasa bile "Meydancık" görevini üstlenen alanlar da süreç içinde resmen elden gitmiş.
Bu şehirde yaşayan herkes Odunpazarı ve İstasyon Meydanlarını bilir.
Çok büyük olmasalar da Eskişehir'in "Meydan" diye tabir edilen alanları sayılıyorlardı.
Mitingler,toplantılar,eğlenceler,gençlerin toplanma alanları hep buralardı.
Bir de bunlardan daha küçük boyutta olan Hava Şehitliği meydanı vardı çocukluğumuzda.
Gençlerin bisiklete bindiği, insanların toplanma yeri olarak kullandığı,törenlerin yapıldığı bir alandı.
Süreç içinde bırakın Eskişehir'e bir meydan kazandırılmasını, var olan Meydancıklar da elden gitti.
Parti liderlerinin 20 Bin kişiyle Miting yaptığı İstasyon Meydanını Devlet Demir Yolları personeli için Otopark yaptı.
Keza...
Şehitlik meydanı da Belediye tarafından paralı Otopark'a dönüştürüldü.
Eskişehir'in tarihi Odunpaazarı Mydanı ise daraltıldıkça daraltılıp, adeta bir sokak haline getirildi.
Sonuç olarak...
Eskişehir olarak Kentin ortasında bir Meydan yaratamadığımız gibi, var olan Meydancıklarımızı da süraç içinda kaybettik iyi mi?
Hem de bunları göz göre göre kaybederken, bir taraftan da "Eskişehir'in neden bir Meydanı yok" diye bağırıp durduk.
-----------------------
Bakanlık kıyaslaması yanlış
Eskişehir'in kabinede görev yapan bir temsilcisinin olması müthiş bir avantaj.
Şehrin Milletvekillerinden birinin Bakan olması aynı zamanda büyük bir prestij.
Kentin çıkardığı Bakan sayesinde kazandığı avantajları bundan önceki dönemde Maliye Bakanlığı yapan Kemal Unakıtan ile bizzat yaşadı bu şehir.
Şimdilerde de Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile yaşıyor.
Zaman zaman bir kıyaslama yapılıyor sohbetler sırasında bu iki isim arasında.
-"Unakıtan'ın bakanlığı hissediliyor idi.Nabi Avcı'nın Bakanlığı öyle pek de heyecan yaratmadı" yorumları yapılıyor.
Aslında böyle bir kıyas son derece yanlış.
Birincisi;Kemal Unakıtan Maliye Bakanı olduğu ve yatırımlarla direkt ilgili olması yanısıra, tüm Bakanlıkların da Maliye Bakanlığı ile işi olması bakımından daha etkili bir Bakanlıktı.
Oysa ki Milli Eğitim Bakanlığının görev alanı belli.
Yani...
Her şeyde olduğu gibi Bakanlık görevlerinde de para ön plana çıkıyor.
Paranın başında olan bakanların ister istemez havası da başka oluyor.
Nabi Avcı Milli Eğitim değil de icracı olmayan başka bir Bakanlığa getirilseydi, hiç şüphesiz durum daha da farklı olurdu.
------------------------
Takdir etmek gücümüze gidiyor...
Öncelikle; yapılan işten çok, önce kimin yaptığına bakıyoruz.
Neden mi?
Çünkü yapılan işi, yapan kişiye göre değerlendirme hastalığımız var.
Böyle bir hastalığa yakalanmış olmamız nedeniyle ne baktığımızı görebiliyoruz, ne de yaptığımız değerlendirmelerde adil olabiliyoruz.
Aslında...
Yapılanı değerlendirmek çok kolay herkes için.
Ya "İyi" diyeceksin, ya da "Kötü"
Kararsız mı kaldın, o halde "İdare eder" demek bile bir çözüm.
Ama işin içine yapanlar girince, iş değişiyor.
İyi olsa da yapılan iş "Kötü", Kötü olsa da "iyi" olabiliyor bir anda.
Dolayısıyla...
Biz yapılan bir işi değerlendirme yerine, yapan kişiye bakış açımızı ortaya koyuyoruz çoğu zaman.
Örnek verelim...
Büyükerşen'i bir türlü sevmemiş ve sevmeyecek olanlar için, Büyükerşen'in yaptığı her iş kötüdür.
Dünyanın en güzel hizmetini de getirse, eleştirilecek ve "Kötü" denilecek bir tarafı mutlaka vardır. Olmasa bile yaratılır.
Diğer taraftan...
Büyükerşen'i seven ve destekleyen için de yapılan her iş güzeldir.
Kötü dahi olsa, iyi bir tarafı mutlaka bulunur. Olmadı yaratılır.
Örnek olarak Büyükerşen'i verdik ama...
Bu örneği çoğaltmak elbette mümkün.
Kişilerin yanı sıra, kurumlara, Odalara ve hatta partilere bakış açımıza kadar yaygın bu hastalığımız.
-"Adamı sevmem ama, şu yaptığı iyi bir iş" lafı çıkmaz bir türlü ağzımızdan.
Ya da...
-"Şu partiden nefret ediyorum ama, yaptıkları şu iş gerçekten güzel bir hizmet" lafı da...
Bize göre...
Sevdiğimiz adam ya da parti hep en iyisini yapar.
Sevmediğimiz adam veya parti ise, ne yapsa yapsın hep en kötüsünü yapmıştır.
Yaşadığımız ve şahit olduğumuz adaletsizliklerden sürekli yakınırız ama...
Kendi içimizde bir türlü adaleti ne yazık ki sağlayamayız.
Ne garip değil mi?
Halbuki doğru her zaman doğrudur.
Doğru ve güzel, yapan kişiye göre nasıl değerlendirilebilinir?
Ama oluyor işte.
Güzel iş, yapan kişiye göre kötü, kötü iş ise yapan kişiye göre iyi olabiliyor.
Takdir etmek, yapanı sevmediğimiz için acayip gücümüze gidiyor...

Haberleri