Geçmiş zamandan süzülüp gelen, Baba Tahir’in ibretlik hikâyesine devam edelim. 1900’de Malûmat isimli gazetesinde “Terkos Gölü’ne bir domuz düşüp boğuldu” diye yazıp halkın karşısında şebeke suyunu sağlayan şirketi küçük düşürerek şantajla para alan Baba Tahir’den söz etmiştim. Baba Tahir namıyla bilinen gazeteci, şantajla miktarı artırarak parayı aldıktan sonraki gün gazetede “Dünkü nüshamızdaki haberi düzeltiyoruz. Yaptığımız araştırma sonucunda Terkos Gölü’nde boğulan domuz haberinin doğru olmadığını öğrendik” şeklinde yazmıştı.
Rivayetler, Baba Tahir’in tek vukuatının bu olmadığını göstermektedir. İstanbul’un sonradan görme zenginlerine Avrupa kraliyet ailelerinin sahte nişan ve madalyalarını yüksek ücretlerle sattığı söylenir. Öyle ki; padişahın damadına da alavere dalavere yapmaya kalkınca Fizan’a sürülmüştür. (Çoğunlukla yanlış olarak Arabistan’da bir bölge sanılan Fizan, Libya’yı oluşturan üç bölgeden biridir. Fizan Çölü bu bölgede yer alır.)
Bir diğer söylenti, 1899 yılında Mısır’da Kanun-u Esasi isimli gazetede Baba Tahir hakkında şu satırların yazıldığıdır: “Sultan Abdülhamit’in tercüman-ı efkârı ve avenesinin de naşir-i asarı olmakla pek ziyade ehemmiyeti bulunmak şüphesiz olan Malûmat Gazetesi başmuharriri Baba Tahir’in şimdiki yeni vazifesi Yıldız Sarayı ile hükümet daireleri arasında simsarlıktır. Matbaası zan olunan yer, geniş iş idarehanesidir. Bunu gazetesiyle kendisi ilan ediyor. Baba Tahir, bütün hükümet dairelerinde sürüncemede kalmış olan büyük küçük her işin takibini üstüne alır, hem de hakkından gelir. Çünkü Sarayla işini uydurmuştur. Bunu bilmeyen de kalmamıştır. Bu vehicle hesapsız para kazanıyor. Fakat büyük kısmını Saraydakilerle paylaşıyor. …”
1 Ağustos 1952’de Hafta Dergisi’nde Münir Süleyman Çapanoğlu’nun yazdığına göre; “Baba Tahir sabahlı, akşamlı, haftalık günlük ‘İrtika’ ve ‘Malûmat’ adlı iki gazete ve mecmua çıkarıyordu.” Bu yayınlar eski edebiyattan yana olan muhafazakâr kesimleri çevresine toplar. Gazetede yazdığı yazılarla 1896-1901 yılları arasında yayın yapmış olan Servet-i Fünûn Dergisi’nin başına bela olur. Bu şantajcı ve jurnalci gazeteci, saldırıları ile derginin Padişah Abdülhamit tarafından kapatılmasına yol yordam hazırlar.
Baba Tahir, Servet-i Fünûn’un Hüseyin Cahit’in yöneticiliği döneminde yayınlanan bir çeviri nedeniyle soruşturmaya uğramasını sağlar. 3 Ekim 1901’de dergide “Edebiyat ve Hukuk” başlıklı çeviri yazının yayınlanması üzerine Baba Tahir, gazetesinde büyük yaygara koparmış ve dönemin sansürü tarafından Servet-i Fünûn’un kapanmasını sağlamıştır.
Yabancı bir sözcük olan advertoryal, yayımcılıkta gazete ve dergilerin özel reklâm sayfalarında bir reklâmın çevresindeki yazı demektir. Bir haber veya makale gibi görünmekle birlikte, gerçekte bedeli ödenerek yapılmış bir tür saklı reklâmdır. Bu zihniyeti, geçmiş edebiyatımızda kullanan pek çok anlı şanlı yazarımız olagelmiştir. Ülkenin roman ve öykü ile yeni tanıştığı yıllarda bazı yazarlar, hikâyelerinin belli bölümlerinde o sıralar piyasada pazarlanmakta olan krem, kolonya ve sabun gibi ürünlerin gizli reklâmını yapmışlar ve bu fedakârlıkları karşılığında ‘hak ettikleri’ ödemeyi almışlardır.
Kamu yöneticilerini, zenginleri, ünlüleri, şehir ayanını ve siyasetçileri, gazetelerinde tehditle korkutmaya ve bundan çıkar sağlamaya çalışan yazar-çizer-söyler takımı her dönemde olmuştur. Para hırsı, toplumca tanınan kişilerin bazen övülüp göklere çıkarılmasına, kimi zaman ise fütursuzca yerilip karalanmasına vesile olmuştur.
Yukarıda adını andığım, Bab-ı Âli’nin eskilerinden Münir Süleyman Çapanoğlu’nun şantajcı ve öz-reklamcı yazar avenesi hakkında yazdığı 1952 tarihli sözleri ile bitireyim: “Bunları yapanlar, bu muharrirler kimdir? Basın tarihini aydınlatmak bakımından isimlerini vermek lazımdı. Fakat ismine ve akrabalarına saygı göstermek vazifemizdir. Bunların yaşayan, aramızda mensupları olduğunu düşünerek adlarını yazmadık.”
Zaman ne yöne ilerliyor? İleriye mi geriye mi? Baba Tahir’ler nereden nasıl türüyor? Bu topraklarda yaşayan toplumların yaratıp miras bıraktığı bir gelenek midir? Adı, şekli ve kaynağı her ne ise ‘Baba Tahir kültürünün’ araştırılmaya değer bir konu olduğu ortada…