Birbiri ardına açılan otellerle ilgili kaygılıydık ama...

Birkaç kez yazdım bu sütunlarda.Eskişehir’de son 10-15 yıldır bir değişim olduğunu, bu değişimin Türkiye’de nadir görülebilecek bir “Kent Turizmi” yarattığını ve bu algı üzerinden hareketle Eskişehir’e birbiri ardına...

Birkaç kez yazdım bu sütunlarda.
Eskişehir'de son 10-15 yıldır bir değişim olduğunu, bu değişimin Türkiye'de nadir görülebilecek bir "Kent Turizmi" yarattığını ve bu algı üzerinden hareketle Eskişehir'e birbiri ardına Otel yatırımlarının yapıldığını ifade ettim bu sütunlarda.
Ancak...
Otel yatırımlarının bu denli peş peşe gelmesinin insanı ister istemez endişeye sevk ettiğini, Eskişehir'in bu kadar Otel yatırımını kaldırıp kaldırmayacağı konusunda şüphelerim olduğunu belirttim yazılarda.
Öyle ya...
Lüks Otellerden tutun da, küçük ve Butiklere kadar hemen her türlü Otel açıldı Eskişehir'de.
Nereden bulacaklardı müşteriyi?
Yaratılan algı, birbiri peşi sıra açılan bu Otellerin müşteri bulmasını karşılayabilecek miydi?
Yoksa...
Algı ile hareket edilerek açılan Oteller, bir müddet sonra hayal kırıklığı mı yaşayacaktı?
Gelinen noktada yanıldığım çıktı ortaya.
Elbette müşteri bulamadıkları, zararına çalıştıkları günler oluyor elbette ama, sonuç olarak açılan otellerin tümü yıl itibarıyla çalışıyor.
İyi de müşteri buluyor.
Bunu nereden mi tespit ettim?
Bir dostum gelecekti Eskişehir'e.
Eskişehirlilerin 19 Mayıs bayramı ile hafta sonunu birleştirip, başka şehirlere taşındığı süreçte, Eskişehir'e ailesi ile birlikte gelecek dostumuz için Otel ayırttırma işine giriştik.
Hiçbir Otelde yer bulamadık iyi mi?
Eskişehirliler 4 gün tatili başka şehirlerde geçirme telaşına düşerken, diğer şehirlerde yaşayanlar da meğer bu dört günlük tatili Eskişehir'de geçirme telaşına düşmüş.
Büyüğünden küçüğüne, 5 yıldızlısından tek yıldızlısına kadar tüm Otelleri taramamıza rağmen yer yoktu Eskişehir'de.
Üstelik...
Otellerde yer günler öncesinde dolmuştu.
Sonuç olarak.
Boşuna endişelenmişiz.
Boşuna "Bu oteller birbiri ardına açılıyor ama, acaba iş yapabilecekler mi?" diye boşuna kaygı duymuşuz.
Bakın, bazı günler geliyor, yer bile bulamıyorsunuz.
O yüzden...
Biri çıkıp "Eskişehir, bundan sonra da sayısı artacak otelleri rahatlıkla kaldırır" dese, hiçbir kaygı duymadan "doğru" deriz galiba...
.....

Ölümün adı soğuk...
Eskişehir'de Başak Kiremit firmasının kurucusu.
Tırnakları ile kurduğu firmasını marka haline getirdikten sonra, yönetimini oğlu Füruz Karık'a devreden ve deneyimleri ile oğlunun her daim yanında olan bir insan.
Her yıl büyüyen ve genişleyen Başak grubunun onursal başkanı.
Bir süredir tedavi görüyordu.
Önceki gün hayata gözlerini kapamış Ali Rıza Karık.
Üzüldük duyunca...
Arkasında güçlü bir marka, o markanın da başına dirayetli oğlu Füruz Karık'ı bırakarak, gözü arkada kalmamış bir biçimde göçüp gitmiş.
Boşuna dememişler:
-"Ölümün adı soğuk" diye.
Halbuki bir gerçek var ki, o da her canlının ölümü tadacağı gerçeği...
Bu gerçeğe rağmen...
Ne kadar yaşlı olursa olsun kimse ölümü kimseye konduramıyor.
Hele ölen, canınızdan çok sevdiğiniz ise...
Vefat eden Ali Rıza Karık'a rahmet diliyoruz...
Başta oğlu Füruz Karık olmak üzere Karık ailesine de sabırlar diliyoruz.
......

Terörün süreç içinde geldiği nokta...
Bundan 25 yıl önce, Adliye muhabirliği yaptığımız sırada bir davaya girmiştik.
Dava, Diyarbakır'ın bir ilçesinde meydana gelen kan davası sonucu işlenen cinayetle ilgiliydi.
İki aile birbiriyle meydan savaşı yapmış, ölüm ve yaralanmalar olmuştu.
Güvenlik nedeniyle Eskişehir'e alınmıştı dava.
Eskişehir Ağır Ceza mahkemesi davaya bakmaya başladı.
Ara kararında da "Olayın geçtiği bölgede keşif yapılmasına" kararı verdi.
Dava uzadıkça uzadı.
Çünkü.
Ağır ceza mahkemesinin "Keşif yapılsın" kararı bir türlü yerine getirilemiyordu.
Diyarbakır'dan gelen yazılarda sürekli olarak: "Bölgede terör örgütü olduğu için keşif yapamıyoruz" deniliyordu.
"Nasıl olur da koskoca devlet, kendi toprakları içinde ve mahkemenin istediği bir keşfi yapamaz" diye manşetten vermiştik haberi.

Öyle ya...
Devlet, kendi sınırları içinde ve mahkeme gibi en önemli kurumun istediğini nasıl oluyor da yerine getiremiyordu?
Askeri, polisi, tankı, tüfeği yok muydu bu devletin de, bir keşfi yapamıyordu?
Haber büyük infial uyandırmış, devletin mahkemesinin keşif yapamaması ülke çapında ki gazetelere de haber olarak yansımıştı.
Aradan 25 koca yıl geçti.
Bu süreç içinde terör ile çeşitli mücadeleler adı altında çeşitli yöntemler denendi.
Gelinen noktada devlet o bölgelerde ki gücünü neredeyse tamamen yitirdi.
25 yıl öncesinin "keşif yapamama" ile başlayan zafiyet, bugün devletin aynı bölgede fiilen bittiği noktaya geldi.
Şimdi bunu yazmak nereden mi aklımıza geldi?
Tepebaşı Belediyesi bu yol 6 ncı Uluslararası Eskişehir şiir buluşmaları etkinliği düzenliyor.
Dünya'nın her yerinden şairler davet ediliyor.
Norveçli 2 şair, terör yüzünden bu etkinliğe katılamayacağını bildirmiş.
Anlayacağınız...
Terör'ün yıllar itibariyle geldiği nokta, keşif yapılamamasından başlayarak bu gün için "Terör yüzünden insanların Türkiye'ye gelmek istemediği" bir duruma ulaşmış...
......

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Bir Amerikalı, bir İtalyan, bir de bizim Karadenizli Temel, hep birlikte bir inşaatta çalışıyormuş. Her gün yemek torbalarını açıyorlar; Amerikalınınkinden Hamburger, İtalyalınınkinden spagetti, bizim Temelinkinden de hamsi çıkıyormuş. Bir gün, iki gün derken bunlar dayanamamış, yarın da aynı yemekler çıkarsa hep birlikte intihar edelim diyerek, karar almışlar. Ertesi gün torbalarını açmışlar ki ne görsünler; gene aynı yemekler. Hep birlikte intihar etmişler. Bunların hanımları cenaze töreninde bir araya gelmiş.
Amerikalının eşi:
- Söyleseydi yemeği değiştirirdim. İntihar etmesine gerek yoktu. diyerek ağlıyormuş.
İtalyalının eşi de:
- Bu kadar basit bir konu için intihar mı edilir. Söylese değiştirirdim diyerek ağlıyormuş.
Temelin karısı ise;
- Aaaah, aaahhh, her gün yemeğini kendi hazırlardı diyerek ağlıyormuş.

Haberleri