ABD, Houston Teksas’ta yaşayan bir Türk kadın, internetten aldığı saatin camı çatlak çıkınca iade formunu doldurup, postanenin yolunu tutuyor.
Postane kuyruğunda 20-25 kişi var.
Giriyor sıraya. Tam 40 dakika sonra sıra kendisine geliyor. Bu arada arkasında da bir o kadar daha insan birikiyor.
Paketi uzattığında görevli:
-Niçin bu kutuyu bantlamadınız?” diye soruyor.
Kadın, Postane girişinde bulunan “Göndereceğiniz kutuyu görevli görmesi için açık bulundurunuz” yazısını gösteriyor.
Görevli kızıyor “Derhal bantlayın”
Kadın, görevlinin yanı başında duran bantı gösterip “Alabilir miyim?” diye soruyor.
Görevl kadın “O bana ait. Git şurada satılıyor” diyerek, 20 dolara satılan bantları gösteriyor.
Kadın “Ama bu çok saçma! Durup dururken 20 dolar niye vermemi istiyorsunuz. üstelik bir daha hiç kullanmayacağım bir bant’a?” diyor ama ne çare.
Görevli kadın “sıradaki” diye bağırıyor.
Görevlinin bu çağrısına rağmen sırada bulunan 30 kişi yerinden dahi kıpırdamıyor.
Hepsi bir ağızdan “O bayanın işini görmedikten sonra hiçbirimiz gişenin önüne gelmeyeceğiz” diyorlar.
Kıpkırmızı olan görevli alıyor kutuyu çaresiz. Bantlayıp, kadının işini hallediyor.
Ağlayacak hale gelen Türk kadın ne diyeceğini bilemiyor ve kuyruktaki herkese tek tek teşekkür edip, postaneden ayrılıyor.
Tam aracına binecekken, kuyrukta arkasında olan ve işi bittiği anlaşılan bir adam geliyor yanına.
“Toplu tepki göstermeseydik bu yanlışlar normalleşecekti. O görevli bir daha yanlış yaparken 2 kere düşünecek. Biz sadece görevimizi yaptık” diyor…
Bu yazıyı internetten okuduğumuz sırada bir kurumda ve o kurum önünde oluşan kuyruktaydık.
Sıramızın gelmesini beklerken internette dolaşırken denk geldi tesadüf o ya…
Kurum ismi vermeyeceğiz ama gişedeki görevli tıpkı okuduğumuz olayda olduğu gibi aksi mi aksiydi…
Vatandaşın işini adeta yapmamanın yollarını arıyordu.
Kimse de tepki göstermiyordu iyi mi?
Daha da kötüsü…
Kuyrukta bulunanların büyük çoğunluğu, haksızlığa uğrayanın hakkını aramak yerine, “Kuyruktan bir kişi eksildi” diye sevinir gibiydi…
Ve o anda anladık ki, bizde gerçekten bir şeyler eksik…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
AK Partide yeni süreç ile ne değişecek.
AK Partide yönetimlerin değişmesi arifesindeyiz.
Erdoğan son günlerde yaptığı konuşmalarda sık sık bunu söylüyor.
-"Metal yorgunluğu var. Kendini yorulmuş hissedenler bıraksın" uyarısını yapıyor.
Bu uyarının asıl amacının "Siz gereğini yapmazsanız biz yapacağız" olduğunu da herkes anlıyor.
Nitekim, bu uyarı çerçevesinde bazı yöneticiler istifa ediyor, bazıları da kongre sürecinin devam ettiği şu günlerde yeniden aday olmayacağını açıklıyor.
Bunun yanı sıra, yapılan bu uyarıyı "Beni kasdetmiyor" diye anlayan yöneticiler de yok değil.
Her neyse...
Erdoğan'ın yaptığı bu uyarı sonrasında, AK Parti yönetimlerinde kapsamlı bir değişimin olacağı, çoğu il ve ilçe başkan ve yönetimlerinin görevden alınacağı ve yerlerine yeni isimlerin göreve getirileceğini artık herkes biliyor ve bunu bekliyor.
Pekii, parti yönetimlerinde yapılacak olan bu değişimle ne hedefleniyor?
Metal yorgunluğu içinde olan yönetimlerin yerine gelecek yeni yönetimlerin, eskilerden farklı olarak nasıl bir yönetim anlayışı içinde olacakları pek bilinmiyor.
Bunu AK Parti'nin önemli bir aktörüne sorduk "Ne değişecek?" diye...
Tahminlerine göre söylediği made madde şunlar:
-Merkez Sağ seçmeni kışkırtacak söylem ve eylem içinde olunmayacak.
-Parti yöneticileri ve kamuoyu önündeki temsilcileri eğitimli, kendi çevresinde tanınırlığı ve karşılığı olan isimlerden oluşacak.
-Gençler,Kadınlara ve çocuklara bire bir dokunacak projelerin içinde olacağı stratejiler geliştirilecek.
-özellikle AK Partili olmayan il ve ilçelerde kamuoyu'nun, Belediye başkanları üzerinde kurduğu koruma reaksiyonunu kırabilmek için belediyelerin yaptıklarını temelsiz eleştirme yerine aynı kamuoyunu "Biz daha iyisini yaparız" ı ayaklarınyere basan gerekçelerle birlikte inandırma yolları denenecek.
- Her yerleşim yerinde açılış,organizasyon ve benzeri her toplantılara,patiye uzak yakın gözetilmeden mutlaka katılım sağlanacak. Bu konuda yönetim içinde ayrı bir birimler oluşturulacak.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Kent olarak bunun bile reklamını yapamıyoruz iyi mi?
Crime Index’in 2016 yılı raporuna göre Dünyanın En Güvenli 10 Şehri arasında Eskişehir var.
Hem de 2. Sırada.
Başka bir yabancı kuruluşun yaptığı araştırmda ise Eskişehir en huzurlu,güvenilir ve yaşanabilir şehirler arasınde Eskişehir 50 Dünya kenti içinde.
Hem de bir çok ünlü şehirleri geride bırakmış Eskişehir.
Her iki araştırmada da Türkiye'den Eskişehir dışında başka bir şehir yok.
Bu durum, Eskişehir açısından da Türkiye açısından da büyük bir prestij, büyük bir onur.
Eğer Eskişehir Dünyanın en güvenilir, en huzurlu ve en yaşanabilir dünya şehirleri içine girmeyi başarıyor, böyle bir özelliğe sahip olabiliyorsa, bu sonuca ulaşmada, görev yapan valilerden belediye başkanlarına, Emniyetten Jandarmaya, Sivil toplum örgütlerinden mesleki örgütlere, esnafından, tüccarından, sanayicisinden şehirde bir görevi bulunan toplumun tüm katmanlarına, kısacası, bu şehirde yaşayan her bireyin katkısı var.
Eskişehir ile ilgili ortada böylesine önemli bir sonuç varken, Eskişehir, Türkiye'de hiçbir şehre nasip olmayan bu kimliğini yeterince kullanıp, bunu şehir menfaatine kullanabiliyor mu?
Hiç zannetmiyoruz.
Zira...
Bunun reklamını yapamadığımız ortada.
Tescillenmiş bu özelliğimizi kullanamadığımız ve dolayısıyla da bı durumu şehir adına avantaja çeviremediğimiz de...
Bu da, Eskişehir'i en güvenli şehir yapma konusunda payı olan herkesin kusuru olsa gerek...