Böyle bir tespit yapmak geldi içimizden...

Eskişehir, Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan başlayarak 1950’lere kadar gelen yatırımlarla en gözde kentler arasına girer.Ancak…50’li yıllardan itibaren, çevrede ki illerin sanayi yenileşmesini yakalayamaz.Bir anda, gözde şehir...

Eskişehir, Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan başlayarak 1950'lere kadar gelen yatırımlarla en gözde kentler arasına girer.
Ancak...
50'li yıllardan itibaren, çevrede ki illerin sanayi yenileşmesini yakalayamaz.
Bir anda, gözde şehir olmaktan uzaklaşıverir.
O tarihlerden itibaren gelen iktidarlar ki, (bunların tamamına yakını sağ iktidarlardır) Eskişehir'e iktidar olanaklarını tam anlamıyla taşıyamaz.
Birçok ilin iktidar olanaklarıyla yükselişi devam ederken, Eskişehir'deki düşüş hiç durmaz.
70'li yıllarda Eskişehirlinin Eskişehirspor ile isyanının altında da büyük ölçüde bu vardır.
Şehrinin geri kalmışlığının çığlığı, Eskişehirspor'un başarıları ile karşılık bulur.
Ama bu da uzun sürmez.
80 li yıllar geldiğinde ise, Eskişehirspor'un başarı grafiğinin düşmesi Eskişehirlinin moralini dibe vurdurur.
İktidar olanaklarından yoksun Eskişehir halkı, Eskişehirspor'un da o eski başarılarından uzaklaşmasıyla tam anlamıyla moral bozukluğu içine düşer.
İşte o yıllarda, Eskişehirlinin gurur duyabileceği, ülke genelinde "Bizim de bunumuz var" diyebileceği tek bir değer kalmıştır.
O da Anadolu Üniversitesi'dir.
Eskişehir halkı, dört elle sarılır Anadolu Üniversitesine.Çünkü...
Ülke genelinde adını duyurabileceği başka hiçbir enstrümanı kalmamıştır Eskişehir'in.
Üstelik...
Anadolu Üniversitesi, Bozkırda kurulmuş bir eğitim kurumu olarak başarılı bir çıkış yakalamış ve başarısı kanıtlanmış olan yılların Üniversiteleriyle boy ölçüşebilecek hale gelmiştir.
Dahası...
Geldiği konum sayesinde, şehrin yalnızlığı ve moral bozukluğuna da çare olmuştur.
Eskişehir halkı, Anadolu Üniversitesine "Şehrimin prestijini kurtaran kurum" gözüyle bakmaya başlamış, Üniversiteyi yaratan kişi olarak da Rektör Yılmaz Büyükerşen'i görmüştür.
Eskişehir'deki tanınırlığının yanı sıra...
Anadolu Üniversitesi, yıllar içinde binlerce mezun vermiş, bu mezunlar Türkiye'nin dört bir yanına dağılmış ve "Eskişehir" denilince hepsinin aklında kalan tek isim Yılmaz Büyükerşen olmuştur.
Yılmaz Büyükerşen, siyasete girip, aday olduğunda da, kendisi ile ilgili var olan algı değişmemiştir.
Halkın büyük bir bölümü "Anadolu Üniversitesini Dünya ünlü bir marka haline getiren adam, Eskişehir'i de marka haline getirir" düşüncesiyle davranmış ve sandıkta üç dönem üst üste Belediye Başkanı seçmiştir.
Kısacası...
Eskişehirli, gurur duyacağı her olayın müellifi olarak Yılmaz Büyükerşen'i görmüştür ve halen de çok sayıda kişi bunu böyle görmek istemektedir.
Sonuç olarak...
Yılmaz Büyükerşen ile ilgili var olan ve bir türlü de değiştirilemeyen algının arkasında yatan tek gerçek ise, süreç içinde yalnızlığa itilen Eskişehir'in ismini ne yapıp edip duyurma becerisi ve bu beceri karşısında insanların gurur duymalarını sağlama gerçeği vardır.
Merak ediyorsunuzdur söyleyelim şimdi bu yazıyı niçin yazdık.
Son günlerde, Yılmaz Büyükerşen'in üç dönemdir neler yaptığı eleştiriliyor ya...
En son Ak parti il Başkanının söylediği gibi, birileri çıkıp "Bir porsuk düzenlemesi, bir Tramvay iki de park. Yapılan başka hiçbir şey yok" diyorlar ya...
Hatta...
-"Bir Belediye Başkanı 15 yılda daha fazlasını yapmalıydı" diye yorumlarda bulunuyor ya...
İşte bunun üzerine yazmak istedik.
Eğer, bir porsuk düzenlemesi, bir Tramvay ve iki park bir insanı üç dönem üst üste seçilmesine yetiyorsa, demek ki iktidar o 15 yılda hiçbir şey yapmamış Eskişehir'e.
Tıpkı 80 li yıllarda olduğu gibi...
Kaderine terk etmiş Eskişehir'i.
Eskişehirli ise, tıpkı 80 li yılların iktidar ilgisizliği, yalnızlığı ve kenara itilmişliğinin moralini nasıl Anadolu Üniversitesiyle bulduysa, bugün de Yılmaz Büyükerşen ile bulma yoluna gitmiş.
Netice itibarıyla...
Yılmaz Büyükerşen o yukarıda eleştirilen Porsuk düzenlemesi, Tramvay ve iki parkı yapmasaydı da muhtemelen bu şehirde üst üste 3 kez seçilirdi.
Çünkü...
Görev yaptığı süre içinde Eskişehir'i o "eski itibarlı şehir günlerine" geri döndürecek hiçbir iktidar hizmetini tam anlamıyla alamadı.
Şehirde yaşayanların, gurur duyacakları her olayın müsebbibi olarak görebilecekleri hiçbir iktidar hizmetine doğru dürüst sahip ve şahit olmadı.
Bundan sonra olur mu?
Olması için şu sıralar yoğun bir çaba var.
Bugün için;
İktidar olanaklarıyla getirilen hizmet ve projelerin bir yandan ihaleleri yapılıyor, diğer yandan temelleri atılıyor.
Ve seçimlerde bu projelerle halkın karşısına çıkılmak isteniyor.
Demek ki, birileri mevcut algıyı, biraz geç de olsa çözmüş.Sonucun ne doğuracağını ise, hep birlikte göreceğiz...
-------------------------------
Demokrat Parti neden kendi binasına taşınamıyor?
Demokrat Parti'de son haftalarda bir hareketlenme var.
Parti, Eskişehir ile ilgili meselelere dahil olmaya başladı.
En azından...
Uzun süredir ses çıkmayan parti, bir anda canlanıverdi.
Bunun dışında da hareket var partide.
Örneğin, parti binası meselesi.
DYP ile Anavatan partisi birleşmişti hatırlarsınız.
Böylece Demokrat Parti çıkmıştı ortaya.
Anavatan Partisinin de malları yeni kurulan Demokrat Parti'ye devredilmişti.
Anavatan partisinin Eskişehir'de bulunan binası da, haliyle DP nin malı oldu.
İşte bu binaya niçin taşınılmadığı konu olmuş parti çevresinde.
İl Başkanı Emre Demir, eski Anap binasına taşınabilmek için yaklaşık 8 bin TL ye ihtiyaç duyulduğunu, bu paranın yarısının kendisi ve Odunpazarı ilçesi tarafından karşılanabileceğini, geri kalanının da Tepebaşı ve haysiyet Divanı üyelerince karşılanması gerektiğini söylemiş.
Söylemiş söylemesine ama...
İşaret ettiği taraftan her hangi bir ses çıkmamış.
O nedenle de, DP, bir anlamda kendi malı olan binaya taşınamıyormuş.
İnsan bunları duyunca "Hey gidi hey" demekten kendini alamıyor.
Bir zamanlar ülkeyi yöneten iki partinin birleşmesiyle ortaya çıkan Demokrat Parti, şimdi kendi binasına taşınmak için 8 Bin TL bulamıyor.

Haberleri