Bu iş hesap işi değil nasip işi...

-Necati Okuroğlu 2 kez Milletvekili adayı olmaya niyetlenmiş, her ikisinde de milletvekili olacağına kesin gözle bakılmıştı. Önünde hiçbir engel yoktu milletvekili olmasının ama gelin görün ki her ikisinde de ihtilal oldu.-Aydın...

-Necati Okuroğlu 2 kez Milletvekili adayı olmaya niyetlenmiş, her ikisinde de milletvekili olacağına kesin gözle bakılmıştı. önünde hiçbir engel yoktu milletvekili olmasının ama gelin görün ki her ikisinde de ihtilal oldu.


-Aydın Arat Belediye başkanlığına bir türlü ısınamamış, sevmemişti. Aklı Milletvekili olmaktaydı. Belediye başkanlığı görevinde kalan 18 aylık süreyi doldurup, Milletvekili olacaktı. önünde hiçbir engel yoktu ve milletvekili olacağına kesin gözle bakılıyordu ama ömrü yetmedi.


-2002 seçimlerinde Ayhan Aslan AK Parti’nin 4’ncü sıra adayıydı. Yüzlerle ifade edilen bir oy eksiğiyle milletvekili olamayıp, direkten döndü.


-2007 yılı seçimlerinde Ayşe Fert Dökmeci de AK partinin 4’ncü sıra adayıydı. O da yüzlerle ifade edilebilecek bir oy eksiğiyle milletvekilliğinden oldu.


-7 Haziran seçimlerinde Ruhsar Demirel MHP’den milletvekili seçildi. Hükümet kurulamadı, erken seçim kararı alındı ve 6 y sonra yani 1 Kasım’da yeni bir seçim yapıldı.  Seçimde Ruhsar Demirel çok az bir oy farkıyla milletvekilliğinden oldu.


-Yine 7 Haziran seçimlerinde Salih Koca AK Parti’den milletvekili seçildi. Erken seçime gidildi ve Salih Koca 5 ay sonra yapılacak olan, yani 1 Kasım seçimlerinin milletvekili aday listensin dışında bırakıldı. Böylelikle Milletvekilliğinden oldu Salih Koca. Listeden çıkartılmayıp, aynı sırada yer almış olsaydı, halen milletvekiliydi.


örnekleri arttırmak mümkün…


Milletvekili olmanın kıyısına kadar gelip, oradan dönen birçok isim var Eskişehir siyasi tarihinde…


Şu anda, partilerin milletvekili aday listeleri üzerinden bazı isimlerin milletvekili seçilip seçilemeyeceği konuşuluyor…


En çok konuşulanlar ise CHP’nin 3-4, AK parti’nin 3-4, İYİ parti ve MHP’nin 1-2 sıralarında bulunanların seçilip seçilemeyecekleri üzerine fikirler yürütülüyor…


Şu bir gerçek ki:


Bu isimlerin büyük kısmı, tıpkı yukarıda verdiğimiz örneklerde olduğu gibi çok az bir oyla milletvekilliğini kaçıracak…


Seçilmeleri garanti olan 1 ve 2 ‘nci sırada bulunanlar belki de seçim sonrası gündeme gelebilecek bir erken seçim ile karşı karşıya kalıp, vekil seçildiklerine sevinemeyecek…


Belki 1 ve 2’nci sıradan milletvekili olanlar, tıpkı 7 Haziran-1 Kasım seçimlerinde olduğu gibi olası bir erken seçimde olur ya bu kez listede yer bulamayarak, vekilliğe veda edecek…


Sonuç olarak…


Yukarıda da söylediğimiz gibi bu günden kimlerin milletvekili olup olmayacağı hesap edilmeye çalışılıyor…


Ancak…


Yaşanmış örnekler bize siyasetin hesap işi değil nasip işi olduğunu açıkça gösteriyor.


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Şu işe artık bir son vermek lazım…


 


Oda seçimleri yapıldı bitti.


“Yeni yönetimler görev bölümü yapıp, çalışmalara başladı” diyeceğiz ama diyemiyoruz.


çünkü…


Yeni yönetimler hala çalışmalara başlayamadı.


Zira…


Her yönetim günün bir yarısını ziyaretçi ağırlamakla, diğer yarısını da ziyaretlerde bulunmakla geçiyor.


Her yönetim ziyaretçi kabul etmekten ve ziyarette bulunmaktan işin başına tam anlamıyla geçip, işe konsantre olamadı.


Ziyaret etmek isteyenlere “Gelme” deseler olmayacak…


Ziyarete gelenlere iade-i ziyarette bulunmasalar da olmayacak…


Her iki türlü de olay başka yerlere çekilecek başka yerlere gidecek.


Seçimlerin yapılmasının üzerinden günler geçmiş…


Hepsi, göreve talip olurken vaatlerde bulunmuş.


Bu vaatleri gerçekleştirmek için biran önce işe başlamaları lazım.
Ancak…


Gelenek haline getirilmiş ya, önce ziyaretler kabul edilecek, ardından ziyaretlerde bulunulacak.


Niçin?


Adet yerini bulsun, kimse darılıp gücenmesin, altında kalınmasın…


İşle kalsa da olur nasıl olsa!


Bu işe artık bir son vermek gerekiyor…


Hayırlı olsun ziyaretlerini ortadan kaldırmak icap ediyor…


Bir telefon açıp, bir çiçek göndermekle niyet zaten ortaya koyuluyor…


Ziyaretlerle boşa geçen zamana resmen yazık oluyor…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Düşünün bakalım?


 


Farabi yüzyıllar öncesinden tarif etmiş yöneticinin özelliklerini:


1)      Sağlam bir beden.
2) Sözü anlama kudreti.
3) Güçlü bir hafıza.
4) En küçük kanıtı değerlendirecek bir zekâ.
5) Düşündüklerini açıklayabilecek kıvraklıkta bir dil.
6) öğretmeyi ve öğrenmeyi sevmek.
7) Yemeye, içmeye ve kadınlara düşkün olmamak.
8) Doğruluğu ve doğruları sevmek, yalandan nefret etmek.
9) Altın ve gümüşün değil, yüceliğin peşinde koşmak.
10) Adaleti sevmek, zulümden nefret etmek.
11) Adalet isteyenlere karşı ılımlı, kötülere karşı sert bir mizaç.
12) Doğruları korkmadan cesaretle hayata geçirebilecek bir azim ve irade…
13) Ve en önemlisi de bilgelik.


Ahmet Vefik paşa da yine yüzyıllar öncesinden şu tarifte bulunmuş:


 


1-      İtibar edilir. Güvenilir.
2- Aşırılıklardan kaçınılmalı. Ilımlı olmalı.
3-İşini bir yük değil, bir gereklilik olarak görmeli.
4- Eksikleri, aksaklıkları, telafi edici olmalı.
5- Becerikli ve başarılı olmalı.
6- Zamanlama konusunda dakik olmalı.
7-Başarı kazanmayı prensip edinmeli.
8-  Statükocu olmamalı. Yeniliklere açık olmalı.
9- Farklı fikirlere ve tekliflere açık olmalı. Değerlendirmeli.
10-Hesaplayarak ve tedbirli iş yapmalı.
11- Düşünen, muhakeme eden olmalı.
12- Rahatlatıcı ve güler yüzlü olmalı. Affetmesini bilmeli.
13-Taktir etmeli. "Marifetin İltifata tabi olduğunu" bilmeli.
14- İyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırabilmeli.
15- Yeterli bilgiye sahip olmalı. Ancak kibirli olmamalı.


 


Dünyaca ünlü bir firma da çalıştıracağı yöneticilerin taşıması gereken vasıfları şöyle belirlemiş…


 


1.Objektif Olmak
2. Analitik düşünme
3. Doğru ifade yeteneği
4. Kontrolü kaybetmemek
5. öngörü yeteneği ve B Planı
6.Kendi hatalarını açıklıkla üstlenebilmeli
7. Ekibinin başarılarını ödüllendirmeli
8. Ekibin birlik ve devamlılığını korumalı
9.Yeniliklere açık olmalı
10. İşleri takip ve kontrol etmeli.


Şimdi!


Yüzyıllar öncesinden bugüne kadar belirlenmiş bu özellikleri önce kafanızda bir harmanlayın, sonra da çevrenizde buna uyan kaç kişi olduğunu bir düşünün.


Bakalım kaç kişi bulabileceksiniz?


Alın size beyin jimnastiği…


***


BİRAZ DA GüLMEK LAZIM
Bizim Temel ile Cemal bir gün lüks bir otelin lobisinde harika bir bayan görürler.
Temel der ki, 'Ula Cemal, gidip bi bakayım, bu hanımdan iş çıkar mi ?'
Temel yaklaşır kadına, sorar :
- 'Benimle bi yemek, yemek ister misiniz ?'
- 'Bahse girerim şu kapıdaki Mercedes sizin değil'
- 'Değildir'
- 'Şöyle iyi durumda bir banka hesabınız da yoktur sanırım'
- 'Yoktur'
- 'Karadeniz kıyılarında şöyle iki katlı bir çiftlik eviniz de yoktur helalde'
- 'Yoktur'
- 'Hadi o zaman çek arabanı!'
Temel boynu bükük döner Cemal'in yanına :
- 'Ula Cemal, benim Limuzini sana versem Mercedesini bana verirsin ?'
- 'Veririm Temel'im'
- 'Bi telefon etsem kendi bankamda bana hesap açarlar mı ?'
- 'Acarlar Temel'im'
- 'Tamam o da kolay da, herhalde bizim peder üçüncü katı yıkmama izin vermez.


 


 

Haberleri