Eskişehirspor’un süper lige çıkmayı penaltılarla kaybetmesinde en az suçlu olan kulüp başkanı Halil ünal’dır.
Takımın en zor gününde görev almış olmayan imkanlara rağmen iyi de bir takım kurmayı başarmıştır.
üstelik.
Süreci de fena yönetmemiştir.
Sonuç olarak…
Eskişehirspor kapısına kadar geldiği, hatta süper lige girme adına kapıyı bile yarıladığı son maçında, peşi sıra yapılan hatalar ve şanssızlıklarla süper lige çıkılamamıştır.
Bunun bir faturası kesilecekse, bu faturanın en az olan miktarı ancak Halil ünal’ın eline tutuşturulabilir.
Zaten…
Büyük bir çoğunluk, süper lige çıkılamayışının kabahatlileri sıralamasında en son Halil ünal’ın olduğu görüşünde birleşmiş gibidir.
Dolayısıyla…
Bu aşamadan sonra büyük bir çoğunluğun “Halil ünal gitsin” dediği falan dediği yoktur.
Halil ünal’ın da “Ben gidiyorum” gibi bir tavrı zaten söz konusu değildir.
Bir kulüp yöneticisinin yaptığı “Talipli varsa çekiliriz. İsteyen buyursun gelsin” açıklaması da orta yerde durup durmaktadır.
Dahası…
-“Kulübü ben istiyorum” diyen de yoktur.
Kısacası…
Halil ünal’ın gitmesini isteyenlerin olmadığı, Halil ünal’ın “gidiyorum” demediği, başka birinin de talip falan olmadığı bir ortamda, önce bir Belediye Başkanının, ardından da bir derneğin “Halil ünal ne yapılıp edilip ikna edilmeli ve kulübün başında kalması sağlanmalı” şeklindeki açıklamalarla neyin hedeflendiği? Nasıl bir algı yaratılmak istendiğini de anlamak gerçekten çok zor…
“Gitsin” diyen yok…
“Gidiyorum” diyen yok.
Ama birileri “Gitmesin” diye uğraş veriyor…
Niyetler mi okunuyor? Geleceğin falı mı bakılıyor? Bu iş parti kongrelerinin hesaplarıyla mı karıştırılıyor?
Anlamak mümkün değil…
......
Bunlar da var yani…
-Esnafın biri, dükkânının önü kapanmasın diye dubalar koyup araç parkını yasaklayabilir mi?
Söz konusu yer Eskişehir ise, yapar…
-Aynı esnaf, yayalar yürüsün diye yapılan kaldırımın üzerine ne kadar buzdolabı ve stant varsa koyabilir mi?
Söz konusu Eskişehir ise elbette yapabilir.
-İnşaat yapan bir müteahhit, inşaatına beton dökmek için, hem de günün en hareketli saatlerinde koskoca sokağı kapatabilir mi?
Söz konusu Eskişehir ise Caddeyi bile kapatır.
-Fırıncı, dışı resmen çamur bağlamış kasalarla ekmek taşıyabilir mi?
Eskişehir’de olmayacak şey yok. Tabii ki taşır.
-Trafiğin en yoğun olduğu caddelerde ticari mal indiren araçlar olur mu?
Niye olmasın ki? Burası Eskişehir.
-Tramvay güzergâhına araçlar girer mi?
Tabii ki girer. Girenlerin büyük bölümü de Resmi ve belediyeye ait araçlar olur.
-Şehir merkezinden kaldırılan resmi Kurum binaları yine şehir merkezine yapılır mı?
Elbette yapılır. Hatta Adliye binasının karşısına Kültür merkezi bile yapılır. Burası Eskişehir.
-Taşınan Resmi Kurumların boşalttığı binaya başka bir Resmi kurum getirilip kondurulur mu?
Niye olmasın ki? Amaç şehir merkezi yoğunluğunu azaltmak değil ki, resmi kurumlara yer bulmak.
-Zaten sıkışan kent merkezinde ki 5 km lik alana 5 Otel 3 Alışveriş merkezi kondurulur mu?
Konur…Konur…Hiç merak etmeyin.
-Odunpazarı ve İstasyon meydanlarını otoparka çevirip, sonra da Meydan yapmak için kendini yırtan bir şehir var mıdır?
Bak bu sorunun cevabını bilemedik işte…
-Havacılığın merkezi olan bir kentte Uçak seferlerinin olmaması nasıl bir duygu?
Enteresan vallahi…
-Kaldırımlarda, engellilerin rahatlıkla çıkabilmesi için hazırlanan rampanın ortasında ağaç olur mu?
Ne desek ki? Bilemedik şimdi…
Tamam. Güzel, hoş ve modern bir şehirde yaşıyoruz yaşamasına ama…
Bu saydıklarımız da yok değil hani…
......
Korkunç
rakamlar bunlar…
-Her 100 kişiden sadece 1’i kitap okuyor…
-Her 100 kişiden sadece 1’i sanat etkinliklerine katılıyor.
-Her 1000 kişiden sadece 3 kişi gazete okuyor.
-Her 1000 kişiden sadece 1 kişi müze geziyor.
Gelelim Televizyon izleme meselesine.
-Her 100 kişiden 78’i televizyon izliyor.
-Her 100 kişiden 37’si dizi izliyor.
-Her 100 kişiden76’sı evlilik programlarının sıkı takipçisi.
-Her 100 kişiden 32’si haberleri izliyor.,
-Her 100 kişiden sadece 1’i belgesel izliyor.
Şimdi de gelelim İnternet’e…
İnternet ortamında…
-Her 10.000 kişiden 1’i kültür ve sanat haberleriyle ilgileniyor.
-Her 100 kişiden 39’u siyasi haberlere ilgi duyuyor.
-Her 100 kişiden 78’i dini haberlere ilgili.
-Her 100 kişiden 80’ipornografi ile ilgili.
Ve son bir rakam…
Halkın borçluluk oranı yüzde 78,3.
Bu rakamlardan oluşan liste dün gün boyu internet ortamında dolaşımdaydı.
Rakamlar korkunç.
Toplum olarak endişe duymamız gereken rakamlar bunlar.
İnsanın hem inanası gelmiyor bu rakamlara hem de “bu rakamlar yanlıştır” diye düşünemiyor…
Zira…
Herkes her şeyi çevresinde bile az çok görüyor, biliyor…
......
Biraz da gülmek lazım
Bir bankada 5 tane yamyam, programcı olarak görevlendirilirler. Müdürleri onlara hitaben:
- "Şimdi burada çalışabilirsiniz. Burada iyi para kazanabilirsiniz. Ama yemek yemek için bankanın kafeteryasına gideceksiniz ve diğer çalışanları rahat bırakacaksınız" der. Yamyamlar hiç bir çalışanı rahatsız etmeyeceklerine söz verirler. hafta sonra müdürleri gelir:
- "çok iyi çalışıyorsunuz. Yalnız katınızdaki temizlikçi kız kayıp. Ona ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sorar. Yamyamların hepsi hayır derler ve bu işle hiç bir ilgilerinin olmadığını söylerler. Müdür gidince yamyamların şefi yamyamlara döner:
- "Aranızdan hangi maymun temizlikçi kızı yedi?" diye sorar. En arkadaki yamyam alçak bir sesle cevap verir:
- "Ben yedim" Bunun üzerine şef söyle cevap verir.
- "Ulan aptal! Biz 4 haftadır grup müdürleri, bölüm müdürleri, proje yöneticilerini yiyip duruyoruz ki kimse farkına varmasın diye, nasıl olsa onların bir işe yaradıkları yok senin durup dururken temizlikçi kızı yemen şart mıydı?"