BU KADAR BASİT MİYDİ?
Hatırlayın
Amma da sorun etmiştik.Tramvay ile hızlı trenin kesişim noktası ne olacak? diye
İşin uzmanıymışız gibi biz çare aramaya kalktık.Siyaset mekanizması sırf bu soru yüzünden hırpalandı.Bu büyük sorunun halledilmesi...
Hatırlayın...
Amma da sorun etmiştik.
"Tramvay ile hızlı trenin kesişim noktası ne olacak?" diye...
İşin uzmanıymışız gibi biz çare aramaya kalktık.
Siyaset mekanizması sırf bu soru yüzünden hırpalandı.
Bu büyük sorunun halledilmesi gerekiyordu çünkü.
Yoksa istasyon köprüsü yıkılmayacak, tünel projesi bitmeyecekti!
Birazda öyle sandık.
Televizyonlarda programlar düzenlendi sırf bu işi konuşmak için.
Bilmem kaç bin voltla, bilmem kaç yüz voltun kesişmesinin nasıl üstesinden gelineceğine dair kafa patlatıldı.
Yorum üzerine yorum.
Fikir üzerine fikir geliştirildi.
Ve dün gittim yerinde gördüm.
Yaklaşık 2 metreye bir buçuk metrelik bir mekanizma yerleştirilmiş kesişen iki hattın üzerine...
Elektrik düzenekleri de bir gecede kurulmuş.
Beklentim bugün itibariyle tramvay, deplase edilen yoldan ilerlemesine devam edecek.
Birkaç saatte bir geçen hızlı trende yine aynı tarifeden seferlerini sürdürecek.
+++++
İyi de;
Biz sadece bir gecede halledilebilen, 2 metrelik bir döküm parçasının çözebildiği bir işi neden bu kadar konuştuk?
Neden bunca kafa patlattık?
Televizyonlarda neden bangır bangır bu işe çözüm aradık?
İnsan kendisini kötü hissediyor iyi mi!
Ama bazı şeyler aklınıza geldiğinde rahatlıyorsunuz.
Nedenini de söyleyelim.
+++++
Biz bu şehrin sorunları üzerine belki de yıllar alan tartışmalar içerisine giriyoruz.
Kah stadyuma yer arıyoruz.
Kah yeni gar yerini tartışıyoruz.
İşin içinde ise birkaç siyasi var.
Kalanı hep bu şehrin basını ve değerli yorumcuları!
Çünkü bizim amacımız zaman zaman bir tarafı haklı bulsakta, zaman zaman birilerine kızsakta bu şehri konuşmak, bu şehri tartışmak ve bu şehrin sorunlarını çözmek.
Ancak;
Ne yazık ki, bu şehirde galiba bizlerden başka konuşan da olmayacak!
Keşke diyorum;
Konvansiyonel hat ile tramvay hattının kesişmesinin kolayca çözüleceğini anlatabilecek mühendisler olsaydı bu şehirde.
Keşke bu şehrin akademik örgütleri de, en az bizler kadar taşın altına elini koyabilselerdi.
Keşke sivil toplum örgütleri, bu şehrin sorunlarına ortak olabilseydi.
Keşke ortak aklı büyütüp, sorunları hemen öteleyebilseydik.
En önemlisi;
Keşke 2 metrelik döküm parçasıyla çözülebilecek bir sorunu, günlerce 'büyük sorunmuş' gibi tartışamasaydık.
İşte bizleri rahatlatan sebeplerde bunlardır.
Çünkü;
Bu şehrin basınından başka artık konuşan, fikir üreten, şehrin sorunlarını hafifletebilecek öneriler koyan insanlar galiba kalmamaya başladı...
Örgütler, kurumlar, kuruluşlar, kişiler kimler kalmadı...
Varsa yoksa sen ben bizim oğlan!
İnsan ürperiyor ister istemez.
'Nereye gidiyoruz?' diyoruz bazen.
Düşünüyoruz, korkuyoruz!
Acaba koskoca bir şehir yalnızlaşıyor mu?
Ve giderek daha da yalnızlığa mı itiliyor?
Galiba bu iş, araştırılması gereken akademik bir boyut haline gelmeye başladı...