BU NE NEFRET VE CÜRET?

Diyarbakır’ da, BDP İl Başkanlığı’nca operasyonların durdurulması, yeni Anayasa paketine karşı durulması ve İran’da PKK’nın, bu ülkedeki uzantısı PJAK’ a üye 5 kişinin idam edilmesini protesto etmek amacıyla, bir...

Diyarbakır' da, BDP İl Başkanlığı'nca operasyonların durdurulması, yeni Anayasa paketine karşı durulması ve İran'da PKK'nın, bu ülkedeki uzantısı PJAK' a üye 5 kişinin idam edilmesini protesto etmek amacıyla, bir yürüyüş düzenledi. Yürüyüş sonra bir konuşma yapan, Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş, "Bu politikalar sürerse, Kürt halkı yemin ediyorum sadece gerilla mücadelesiyle kalmayacak, yaşamı cehenneme çevirecek" diyerek tehdit etti.
BDP Diyarbakır İl Başkanı Nijad Yaruk ise "Kürtler, eski Kürtler değil. Diz çöktürmeye çalıştığınız, bu halkın önünde diz çökeceğiniz günler yakındır" sözleri karşısın KÜRT AÇILIMI" safsatasını, gündeme getiren siyasi otorite, ne düşünür bilinmez ama gelişmeler, Türkiye açısından, hiçte hayra alamet değildir.
Maalesef Kürt açılımı safsatası, etnik tartışmayı, kin ve nefreti de beraberinde getirdi. Türkiye'yi, karanlık bir tünele doğru hızla sürüklemeye başladı. Tehlikeli gidiş de hızlandı. Bu alanda, her kesime ciddi görev düşüyor. Şayet tedbir alınmaz, etnik nefret ve kin, artarak devam ederse, kaos kaçınılmaz olacaktır.
Son yılarda, etnik kimliği bir sorun olarak ortaya atanlar, çözümü, "alt kimlik-üst kimlik" de görenler; Türkiye' yi bölmeye çalışanlar, ülkemizi bir kaosa sürüklediği gibi, Türk ve Kürtlere de ihanet içindedirler. Oysa birlikte, huzur ve refah içinde yaşamak isteniyorsa, insanımızı, tek yönlü nefret ve ön yargıda kurtarmak ve bu ortamı yaratacak tavır, davranış ve söylemlerden de uzak durmak gerekir.
Aslında gelinen noktada, öncelikli sorumlu Ak parti iktidarıdır. Gerçekler, göz ardı edilerek, KÜRT AÇILIMI safsatası ile güya PKK terörü bitilecek, annelerin gözyaşı dindirecek, demokrasi getirilecek, Kürt halkının dilini, kültürünü kendisini özgürce ifade etmesinin yolu açılacaktı. Benzer ve olamayacak onlarca vaatlerle, yola çıkıldı.
Oysa Bingöl ve Dersim'de halkın yüzde 90'ı, Elazığ'da halkın yüzde 70'i, Diyarbakır'da halkın yüzde 50'si, Zazaca konuşurken, Siyasi otorite, devletin imkânları ile bilerek veya bilmeyerek, bölgedeki Zaza, Türkmen, Azeri, Arap, Süryani, Keldani, Ermeni çocuklarına, Kürtlük bilincinin aşılanmasına vesile olunuyordu.
Ayrıca Kürt Açılımı ile PKK terörü hız kazandı. Etnik gerilim, kin ve nefret arttı. Nitekim BDP Siirt Milletvekili Özçeli' in, " Tarih boyunca hep Kürtler' i kandırmak istediler. Ancak Kürt uyanıktır artık. Kürtler artık sizi izlemez. Ortadoğu'da Suriye, Irak, İran, Türkiye 4 ülkede kimse Kürtler üzerinden proje yürütemez." Sözleri ile de adeta meydan okudu.
Bu ne nefret ve cüret, dedirtecek nitelikteki olaylar karşısında, TBBM' nin, ve siyasi iktidarın, tutumları, özelliklede sessizliği ve duyarsızlığı, ülkeyi, hızla "KAOS" a doğru sürüklüyor. Bu milletvekilleri hakkında, gerekenler yapılmalı ve yargı önüne çıkartılarak gerekli cezalar verilmelidir. Aksi halde, bu tür tehdit, artarak devam edecek, ülkemizde KAOS" da kaçınılmaz olacaktır.
BDP Siirt Milletvekili Osman Özçelik' in, " Bizler sahipsiz değiliz, yanız değiliz" sözleri ile de ABD ve AB nin, Ortadoğu ve Türkiye' deki çıkarları için "PKK ve yandaşlarını, TAŞERON olarak kullandıkları ortaya çıktı. ABD ve AB' nin, hedefi açık ve nettir. Türkiye' yi bölerek, bölgede güçsüz hale getirmektir.
Ayrıca ABD' nin, Büyük Ortadoğu Projesi'nde, "barış" ve "demokrasi" kavramları, kalkan yapılarak, Ortadoğu ülkelerinde, "böl, parçala, yönet ve sömür" felsefesinin, hayata geçirileceğini, Türkiye'nin de, bu senaryonun içinde yer aldığını, kamuoyu ile defalarca paylaştık.
Bu tehlikeyi gören, aklıselim Kürt kardeşlerimiz de var. Nitekim Radikal Gazetesinde Sayın Yaşar KEMAL, "Türklerle, Kürtlerin barış içinde, kardeşlik içinde birlikte yaşamasını, ben kendi çocukluğumdan bilirim. Cumhuriyetin ilk yıllarında, bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğdum, büyüdüm. Evimizde sadece Kürtçe, köyde Türkçe konuştum. Bir gün de kendimi yabancı, dışlanmış, farklı hissetmedim. Ben Türkmen kültürüyle zenginleştim, arkadaşlarım da benden Kürt türküleri öğrendi." sözleri il bu kardeşliği, en güzel şekilde tanımlamıştır.
Bugüne kadar, dış ve iç şer odakları gayreti ile çıkartılan, 38 Kürt isyanında, sonuç hep hüsran oldu. Fatura ise Kürtlere ve Türklere kesildi. Bugün ise Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün, sözde Kürt sorununun çözümü konusunda, "Çok iyi şeyler olacak" demesi ile "Kürt açılımı" safsatası hız kazanmıştı. Oysa Kürt açılımı, Türk ve Kürtler için felaket sinyalleri verirken, asırlardır, oluşmuş olan kardeşlik, dostluk, komşuluk, akrabalık gibi kavramları da yok oluyor. Hâlbuki Türkler ve Kürtler yıllarca birlikte yaşamışlar, bu süre içinde, kız almış, kız vermişler, akraba olmuşlardır. Bu kazanımları daha da geliştirmek, birlikte güç olmak varken, bu kin, nefret ve nifak niye?

Haberleri