Geçen Pazar günü, Star TV' de yayınlanan, "HER AÇIDAN" programında, Genel Kurmay Başkanı İlker BAŞBUĞ, Vatan Gazetesi Köşe yazarı Ruhat MENGİ' ye verdiği röportaj da, dikkat çeken açıklamalar vardı. Özelliklede 3'üncü Ordu Komutanı Saldıray BERK' le ilgili açıklamaları, kamuoyu tarafından değerlendirilir mi bilinmez ama Yargı açısından, hiçte olumlu puan değildir.
Sayın Orgeneral BAŞBUĞ' un, söylediği gibi 3'üncü Ordu Komutanı'yla ilgili iddialar fevkalade vahim. Görevde olan, üstelik PKK terörü ile mücadele eden bir ordu komutanı, terör örgütüne üye olmakla suçlanıyor. Olayla ilgili iddianamenin 61 sayfa, olmasına rağmen, Sayın Orgeneral BERK' le ilgili iddialar bir sayfa olduğu söyleniyor.
İddia edilen üç suç var. Bu suçların, normal görevler olduğu söyleniyor. Nitekim Sayın Orgeneral BAŞBUĞ " ...Birincisi, bir plan semineri yine orada da söz konusu ve bu plan seminerinin oynandığı ve seminerin yine konuların dışına çıktığı... Bu kesinlikle doğru değil. Niye, Kara Kuvvetlerimiz bunu inceledi, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın elinde, plan semineriyle ilgili tüm raporlar var, bu plan seminerine katılan herkesin görüşleri, bilgileri var. Dolayısıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığımız, bu plan semineriyle ilgili detaylara hâkim ve bu araştırma sonucunda gözüken nokta şudur ki, bu plan seminerinde, iddia edilen şeylerin hiç biri gerçekleşmemiştir. " demiştir. Ancak 3. Ordu Komutanı'nın, Alevi köylerine "ALEVİ AÇILIMINDAN " söz edildiği bir dönemde ziyaretinin, bir suçlama olarak gösterilerek iddianamede yer alması anlaşılır gibi değildir.
Ayrıca Sayın Orgeneral BAŞBUĞ' un, " ... İddianamede 28 Ocak günü Ordu Komutanı'nın emriyle, Erzincan-Üzümlü arasında bir gösteri yürüyüşü yapıldığı iddia ediliyor. Neden? Yanılmıyorsam aynı tarih, tamamen tesadüf, Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı'nın bu kapsamda tutuklandığı gün. Bakın, 28 Ocak günü yapılan bu yürüyüşün emrini Ordu Komutanı 15 Ocak'ta vermiş! Herhalde Ordu Komutanı müneccim değildi; yani bu kadar olmaz. 28 Ocak'ta bu intikal yapılmış ama belgelere baktığımız zaman Ordu Komutanı'nın, bu konuyla ilgili emri 15 Ocak'ta verdiği de elimizde somut olarak var." sözleri paranoyak kavramının, ne boyutta geldiğinin de tescilidir.
Peki, TSK' nın, seminer yapması, yoksul Alevi köylerine yardımda bulunması önceden planlanan bir yürüyüşü gerçekleştirmesi suç mu?
Şayet gelişmeler, Sayın Orgeneral BAŞBUĞ' un söylediği gibi ise durum daha da vahimdir. Yargı, kendini sorgulamak ve kendi içindeki sorunlara da çözüm bulmak zorunda. Çünkü adaletin olmadığı yerlerde, anarşi, kan, huzursuzluk ve kaos vardır. Ayrıca Yargı, kişi/kişileri ve TSK gibi bir kurumu, haksız ve gereksiz yere, töhmet altında bırakırsa, yargı kamuoyu nazarında güven kaybederken, tuz kokmuş demektir.
Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri'ne sahip çıkmak, Türk halkı için, en kurtsal görevdir. Nitekim CIA Başkanlarında George J. TENET, " Ülkenin çıkarlarını savunanlara ve bu uğurda kendini feda etmiş olanlara, her fırsatta saygını göster. Bunu, kendi öz çabalarını da onlarınkine ekleyerek ortaya koy. ORDUNUN, GÜVENLİK GÜÇLERİNİN KAMUNUN ESENLİĞİ İÇİN ÇALIŞANLARA DESTEK OLMAK EN KUTSAL GÖREVDİR" demiştir.
Sayın Orgeneral BAŞBUĞ tarafından, TSK' ya karşı asimetrik bir psikolojik harekât var; benzeri açıklamalar yapılırken, karşı taraftan, mesela Sayın Başbakan'dan "Paslaşıyoruz" gibi açıklamaların gelmesi, kamuoyunda yadırganmıştı. Oysa ülkenin selameti açısından kurumların, uyum içinde çalışması bir zorunluluktur.
Sayın BAŞBUĞ' un, kozmik oda ile ilgili açıklamaları, TSK' nın ne kadar sabırlı olduğunun da bir tescili idi. Nitekim TSK' dan Kozmik odalar aranırken de "Her şey yasal olarak gelişiyor" şeklinde gayet sakin bir açıklama yapılmıştı.
Ayrıca Tokat saldırısı sonrası, hükümet kanadından sanki TSK, kendi askerine suikast düzenlemiş gibi bazı açıklamalar oldu. Hala da yankıları sürüyor, köşelerde yer alıyor, Bülent Arınç' a, suikast iddiasında da aynı şekilde yansıtıldı. Kozmik odaların aranması ve kamyon olayında da aynı hatalar tekrar edildi. Sonuç ise ortadadır.
Elbette gerçekler, ortaya çıkıyor ama TSK, kamuoyu önünde azda olsa güven kaybediyor. Özellikle de, "cami bombalama" ve " kendi uçağını düşürme" gibi şaçma ve akıldışı suçlamalar, Türk Silahlı Kuvvetleri' ne, kamuoyu önünde güven kaybetmesi, için, neler yapılabileceğinin de net göstergesi oldu.
Hedef açık ve nettir. TSK, "ÇAMUR AT İZİ KALSIN" senaryosu ve dış şer odakların, " asimetrik ve psikolojik savaşı" ile karşı karşıyadır. Hedef, TSK ve ülke bütünlüğü, bağımsızlığı ve rejimidir. O nedenle, TSK' ya, sahip çıkılmalıdır. Çünkü Türk Milletinin başka bir ordusu olmadığı gibi, Türk halkının, gidebileceği başka bir ülke de yok.
ÇAMUR AT İZİ KALSIN!
Geçen Pazar günü, Star TV de yayınlanan, "HER AÇIDAN" programında, Genel Kurmay Başkanı İlker BAŞBUĞ, Vatan Gazetesi Köşe yazarı Ruhat MENGİ ye verdiği röportaj da, dikkat çeken açıklamalar vardı. Özelliklede 3üncü...