Geçen hafta, Sivrihisar'a yaptığımız ziyarette, kum, taş ve mermer ocaklarının, fiziki yapıyı bozduğunu gördük. Özellikle de Koçaş Köyü' de, köylü razı olmadığı halde, kum çekimine izin verilmesi, doğal kaynaklara halk değil de "Elit" ve "Politik" güçlerin, hakim olduğunu gösterdi. Halkın rızası olmadan, kum ocağına nasıl müsaade edildi bilinmez ama halka rağmen gerçekleştirilen kum ocağı, pek çok soruyu da beraberinde getirmektedir.
Elbette ülkemiz ve Eskişehir'de de madenler ve mineraller insan refahı için ekonomiye kazandırılacaktır. Ancak bu işlem yapılırken ekolojik çevreye verilen büyük tahribat ve zararlar, çoğu zaman göz ardı edilmektedir. Faaliyetlerin yapıldığı alanlarda, özellikle açık işletme yöntemi ile çalışılan sahalarda, çalışmalar bittikten sonra topografya, jeolojik yapı, röliyef, su rejimi, iklim ve peyzaj tamamen değişmekte ve bitki örtüsünün de tahrip olmasına neden olmaktadır
Maden, kum, mermer veya taş ocakları, çalışma sahalarındaki örtü ve atık yığınları ile madencilik binalarının inşa edildiği diğer alanlardaki toprak ve bitki örtüsünün, yok edilmesi sonucu, doğrudan bozulma meydana geliyor. .
Dolaylı olarak da eski maden hafriyat yerleri, örtü ve atık yığınları, binalar ile mineral zenginleştirme tesislerinin bulunduğu yerlerde, toprak yapısı, su ilişkileri, kimyasal özellikler, toprak ve bitki örtüsü, yerel iklim, insan ve hayvan sağlığının değişime uğraması gibi olaylar görülebiliyor.
Nitekim Eskişehir il sınırları içinde fiziki yapının bozulduğu ve tahrip edildiği pek çok yer var. Oysa yasaya göre, "Devletin hüküm ve tasarrufu altında ve Hazinenin özel mülkiyetinde olan araziler ile kamu kurumlarına, gerçek ve tüzel kişilere ait olan arazilerin mülkiyet hakkı kullanılırken toprağın; bitkisel üretim fonksiyonu, endüstriyel, sosyo-ekonomik ve ekolojik işlevlerinin tamamen, kısmen veya geçici olarak engellenmemesi amacıyla araziyi kullananlar, Kanunun öngördüğü tedbirleri almakla yükümlüdür." der.
Yine bu yükümlüğü yerine getirmek için her ilde, valinin başkanlığında, ildeki tarımdan sorumlu birim amiri, plân yapma yetkisine sahip kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerden, üç birimin ve Maliye Bakanlığının ildeki üst düzey temsilcisi ile plânlama ve/veya toprak koruma konularında, ulusal ölçekte faaliyette bulunan kamu kurumu niteliğini haiz meslek kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının, yerel temsilcilerinden üç kişi olmak üzere " TOPRAK KORUMA KURULU" oluşturulur.
Kurul, arazi kullanılan tüm faaliyetlerde, arazinin korunması, geliştirilmesi ve verimli kullanılmasına yönelik inceleme, değerlendirme ve izleme yapmak, ortaya çıkan olumsuzlukları belirlemek, toprak korumayı ve bununla ilgili sorunları giderici önlemleri almak, geliştirmek, uygulanmasını sağlamak için görüş oluşturulur. Yine kurul, arazi kullanımını gerektiren tüm girişimleri yönlendirmek üzere, yerel plân veya projelerin uygulanması amacıyla takibini yapmak. Toprak koruma önlemlerinin yerine getirilmesi sürecini yerel ölçekte izlemek, değerlendirmek ve çözümleyici öneriler geliştirmek, hazırlanacak toprak koruma ve arazi kullanım plânları doğrultusunda, yerel ölçekli yıllık iş programları için, görüş oluşturmak ve uygulamaya konulmasının takibini yapmak zorundadır. Diğer yandan kurul, ülkesel, bölgesel veya yerel ölçekli yapılan plânlar arasındaki uyumu denetlemek, Kanunda yer alan konularla, ilgili başvuruları almak ve ilgililere aktarmaktır.
Ne var ki bu görevler, hep kâğıt üzerindedir. Ülkemiz ve Eskişehir'de pek çok bölgede çevre, özellikle de fiziki yapı acımasızca tahrip edilmekte, ilgiler ise bu gelişmeleri izlemekle yetinmektedir.
Ayrıca ülkemizin ve Eskişehir'in, ekolojik yönden belirgin önemi olan yörelerinin özelliklerini tüm ayrıntılarıyla içererek bir "ÇEVRE ENVARTERİ" de yoktur. Maalesef, ülkemizde ve Eskişehir' de, çevreyi yöneten, planlayan, yürüten ve uygulayan bir statü yoktur. Oysa çevrenin korunması ve fiziki yapının muhafaza edilmesi için, ulusal, bölgesel veya yerel çevre mastır planları hazırlanmalı, mastır planını, bölgesel, havzasal, yöresel ve kentsel çevre planları izlemelidir.
Eskişehir'de, mevcut fiziki yapıyı korumak, daha fazla zaman ve kaynak kaybetmeden ve henüz çözüm yolları da varken, çevre, özellikle de fiziki yapının korunması için, gerekli tüm önlemleri ve çabalar, bir an önce yeniden ele alınıp, yeni stratejiler oluşturularak uygulamaya alınmalıdır. Çünkü çevre ve jeolojik yapı, torunlarımızın bize emanetidir. Çevreyi ve fiziki yapıyı tahrip ise torunlarımıza ihanettir.
ÇEVREYİ TAHRİP TORUNLARIMIZA İHANETTİR
Geçen hafta, Sivrihisara yaptığımız ziyarette, kum, taş ve mermer ocaklarının, fiziki yapıyı bozduğunu gördük. Özellikle de Koçaş Köyü de, köylü razı olmadığı halde, kum çekimine izin verilmesi, doğal kaynaklara...