CHP'de olup bitenleri niye yazıp çizersiniz ki?

CHP’de uzun süredir yönetimler görevden alınmak isteniyordu ya…En sonunda genel merkez il yönetimini görevden aldı ya…Yerine de, karar alma yetkisi bile bulunmayıp, tek görevi 45 gün içinde partiyi olağanüstü kongreye götürmek...

CHP'de uzun süredir yönetimler görevden alınmak isteniyordu ya...
En sonunda genel merkez il yönetimini görevden aldı ya...
Yerine de, karar alma yetkisi bile bulunmayıp, tek görevi 45 gün içinde partiyi olağanüstü kongreye götürmek olan geçici bir yönetim atandı ya...
Biz de bu duruma tepki gösterip, "Seçim kapıya dayanmışken bu da neyin nesi şimdi?" diyoruz ya...
Hatta...
-"Eski yönetim çalışmıyor diye görevden alındı, şimdi atanan geçici yönetim istese de çalışamayacak. Seçim öncesi bu iş oldu mu şimdi?" falan diyoruz ya...
İşte bu yazdıklarımızla ilgili olarak aradı iyi tanıdığımız bir CHP'li...
-"Ne yazıp çizip duruyorsun?" dedi önce.
Ardından da...
-"Yahu kardeşim! Görevden alınan yönetimin yerine kalıcı ve son derece kaliteli bir yönetim kurulsa ne fark edecekti ki?" dedi.
-"Nasıl yani?" diye sorduğumuzda ise şunları söyledi:
-" En güzel yönetimi de yapsanız, işi yönetime bırakmıyorlar ki. Parti, parti binasından yönetilmediği gibi, seçimlerde de seçim çalışmaları parti binasından değil, başka yerlerden yapılıyor. O yüzden, yönetim olmuş olamamış, o olmuş-bu olmamış hiçbir şey fark etmiyor. Çünkü seçim zamanı seçim çalışması da, seçim organizasyonu da partiden yapılmıyor O yüzden, sanki boşuna yazıp çiziyorsunuz" diyerek tamamladı sözlerini.
Düşündük...
Söylediklerinde hiç de haksız olmadığına kanaat getirdik.

**********************************

Listeye giremeyen bağırıp çağırmasın...

Partiler adaylarını iki yöntem ile belirler.
Biri önseçim yöntemidir ki, en demokratik yöntem budur.
Zira...
Aday için tüm parti üyelerinin katıldığı bir seçim yapılır ve yapılan seçim hakim gözetiminde olduğu için de, kimsenin itiraz etme hakkı yoktur.
Önseçim ile belirlenen ismin adaylığına parti genel merkezi dahi müdahalede bulunamaz.
Diğer bir yöntem ise; Merkez yoklaması yöntemidir.
Bu, tamamen "adayları genel merkez belirleyecek" anlamı taşır.
Genel merkez bu yöntemi uygularken, ister anket yapar, ister temayül yoklaması...
Bazen hiçbir şey yapmayıp, masa başında karar verilir adayın kim olacağına.
Bazen de, birilerinin istediği isim aday ilan edilir.
Bu anlattıklarımızın tümü "merkez yoklaması" adı altında yapılan aday belirleme yöntemidir.
Bu yöntem uygulanarak belirlenen aday isimleri hep tartışma konusu olmuştur.
Çünkü...
Bu yöntem ile belirlenen adaylar, genelde partililerin isteğini yansıtmayan isimler olur.
Her ki yöntem de partilerin tüzüklerinde yer aldığı için, her iki aday belirleme yöntemi de yasaldır.
Sadece...
Önseçim yöntemi daha demokratik, merkez yoklaması yöntemi ise parti içi demokrasiden tamamen yoksun bir yöntemdir.
Önümüzde Milletvekili Genel seçimleri var.
Partilerin tamamı Eskişehir'de adaylarını,tıpkı 7 Haziran seçimleri öncesinde olduğu gibi "merkez yoklaması yöntemi" ile belirleyecek.
Sonuç olarak...
Bu sürecin sonunda aday yapılmayanların çıkıp bağırıp çağırma hakkı yok.
Hele hele...
-"haksızlığa uğradım" deme hakkı hiç yok...
Zira...
Demokratik olmayan bir yöntemin uygulandığı bir sürecin sonucunda demokrasinin çıktığı nerede görülmüş ki?
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Yapmayın bunu...

Adı konmamış olsa da, ülke muazzam bir ekonomik sıkıntı içinde
Yıllarca ticaret yapan köklü firmaların sahip ve yöneticileri bile, böyle bir adı konulmamış bir krizle hiç karşılaşmadıklarını söylüyorlar.
Gerçekte de durum vahim.
Eski işler yok.
Eski karlar da.
Ekonomik kriz, hayatın her alanına girmiş durumda...
Nereden bakarsanız bakın...
-"Bu günümüze şükür" diyen bile kalmadı.
Herkes para peşine düşmüş.
Yine herkes alacaklılardan kaçıp, telefonlarını açmaz hale gelmiş.
İşin kötüsü...
Herkesin borcu olduğu kadar, tahsil edemediği alacağı var.
Alacaklar tahsil edilemediği için, borçlar ödenemiyor.
Bu da ticaretle uğraşanları adeta perişan ediyor.
Kriz sadece alışverişlerde de değil.
Yukarıda da söylediğimiz gibi yaşamın her alanında.
Her yer kiralık ve satılık.
Dönüp bakan yok.
Otomobiller ve diğer gayrimenkuller, normal fiyatının altına düştüğü halde...
Alıcı çıkmıyor.
Yani, zor duruma düşenler;
-"şunları satıp borcumu kapatırım" da diyemiyor, çünkü alıcı yok.
İşte böylesine, adı konulmamış ekonomik bir krizin yaşandığı ortamda, bir de hiç yoktan çıkartılan ve oldukça moral bozan dedikodular var.
-"Duydun mu filanca firma çok kötü durumdaymış"
-"Falanca firmanın çekleri vurulmuş"
-"O kadar büyük firma, kapıya kilit vuracakmış"
-"Bilmem ne firması iflasını istemiş" gibi.
Adı konulmamış kriz bir yana...
Zaten yaşanan krizi daha da içinden çıkılmaz hale getiren bu tür söylentiler.
Belki bir kaçı doğru ama, çoğunluğu da dedikodudan ya da rakipler tarafından çıkartılan söylentilerden ibaret.
Tamam piyasalarda yaşanan büyük bir sıkıntı var.
Adı konulmamış bir krizin yaşandığı da doğru.
Bunların, mali durumu iyi olmayan firma ve kişileri batırabileceği de bir gerçek.
Ancak öylesine bir genelleme yapılıyor ki, hepsine inanacak olsanız, Eskişehir'de ticaret yapan firma ve kişi kalmayacak
İşin ilginç tarafı...
Ekonomik kriz bir yana, firmaları asıl batıracak olan bu gidişle bu tür "Battı-Batıyor" söylentileri olacak.
Ne olur kesilsin artık "Şu firma batıyor, bu firma batacak" söylentileri...
Eğer böyle devam ederse...
Bu söylentiler sayesinde gerçekten batan ya da batma noktasına gelen her firma, işsiz ve ekmeksiz kalan bir sürü insanın da mağduriyetine neden olacak.

*********************

Adam evlenir, 10 sene geçer çocuğu olmaz. Yurtdışına göreve gider. Hanımından gelen mektupta hamile olduğu yazılıdır.
Yurda döndüğünde ise hanımı doğurmuştur ama çocuk zencidir.
Hanımına sorar: "Hanım ne sizin sülâlede ne de bizim sülâlede zenci değil, esmer bile yok; bu iş nasıl oldu?"Hanım "Çocuğu doğurduktan sonra sütüm gelmedi mecburen bir sütannesi tuttuk, onun sütünü emdi.
Sütanne zenciydi herhalde bu yüzden böyle oldu" der.Adam ikna olmuşa benzer ama içinde yine de ufak bir kuşku vardır ve "bunu bilse bilse annem bilir" düşüncesiyle annesine sorar.
Anne "Olmaz olur mu oğlum, tabii ki olur" der.
Seni doğurduğumda benim de sütüm gelmemişti ve inek sütüyle beslemiştim.
Bak boynuzların çıkmaya başlamış bile!"

Haberleri