CHP'de söylenen ama uygulanmayan sözler...
CHP lideri Kılıçdaroğlu demiş ki:-Parti içinde kavga istemiyorum. -Benim il başkanım kalkıp kamuoyu önünde belediye başkanını eleştirmeyecek. -Belediye başkanım da örgüt işlerine karışmayacak. -Artık bunlara son vereceğiz....
CHP lideri Kılıçdaroğlu demiş ki:
-Parti içinde kavga istemiyorum.
-Benim il başkanım kalkıp kamuoyu önünde belediye başkanını eleştirmeyecek.
-Belediye başkanım da örgüt işlerine karışmayacak.
-Artık bunlara son vereceğiz.
-İl başkanıyla, milletvekiliyle, belediye başkanıyla tek ses olacağız.
-Kavga edenleri artık aramızda barındırmayacağız.
-Bize davasına inanan, her türlü saldırıya karşı koyacak ideolojik donanıma sahip, parti disiplininden kopmayacak inançlı dava adamı lazım...
İyi... Güzel... Süper... Son derece doğru tespitler ve sözler...
Ama... Fakat... Lakin...
Uygulanmadıktan sonra bu sözlerin hiçbir anlamı yok...
Niye mi yok?
-Sen parti olarak belediye başkanını kamuoyu önünde eleştiren il başkanını kulağından tutup disiplin kuruluna göndermezsen...
-Sen parti yönetimi olarak belediye başkanının memuru haline gelmiş il başkanına "Kendine gel!" demezsen...
-Sen parti başkanı olarak belediye başkanının istediği adamı il başkanı olarak atarsan...
-Sen belediye başkanının "Benim dediğimi yapmazsan kendine yeni bir aday bul" tehdidinin altında kalırsan...
-Sen genel başkan olarak belediye başkanının milletvekili listesini yapmasına göz yumarsan...
-Sen tüm bunları yapmak suretiyle, belediye başkanlarının şehirlerinde kendilerini parti üzerinde görmesinin yolunu açarsan...
Ve...
-Bir yandan dava deyip, diğer taraftan dava ile uzaktan yakından alakası olmayan kişileri, Cumhurbaşkanı adaylığından tutun da, parti yönetimlerine ve meclise milletvekili olarak taşırsan...
Kısacası...
Söylediklerinle yaptıkların birbiriyle bir türlü örtüşmezse...
O zaman...
Söylenen sözler tıpkı bizim yukarıda belirttiğimiz gibi, "İyi... Güzel... Süper... Son derece doğru tespitler ve sözler" olarak kalır...
Sonuç olarak...
Kılıçdaroğlu'nun söylediklerine katılmamak mümkün değil.
Kılıçdaroğlu'nun söylediklerinin hayata bir türlü geçmiyor olmasını da galiba anlamak mümkün değil...
.....
Türkiye aracı cenneti...
Bundan yıllar önce TİP, yani Türkiye İşçi Partisi diye bir parti vardı.
Bu partinin üzerine vura vura söylediği tespitlerden birisi de "Türkiye aracı cennetidir" tespitiydi.
Tespit ile, ülkede üreticilerin, üretilen malı satanların ve vatandaşın sürekli kaybettiği, kazananın ise telefonla o malı üreticiden ucuz alıp,satıcıya pahalı satan aracılar olduğu ifade edilirdi.
Bu günlerde bu söylemin daha da geçerlilik kazandığını söylemek mümkün...
Üreticinin 5 kuruşa sattığı sebze pazarda 5, markette 15 liradan satılıyorsa, üreticiden bu sebzeyi telefonla alıp, telefonla pazarcı ve markete satan aracının ne kadar para kazandığını siz düşünün.
Bu arada...
Üreticinin 5 kuruşa sattığı malı pazardan 5, marketten 15 liraya almak zorunda kalan vatandaşın da ne kadar kazıklandığı zaten ortaya kendiliğinden çıkar...
.....
Bir bilmecem var çocuklar... Eti...
Çocukluk yıllarından bu güne taşınan bir dolu hatıranın arasında yer alır efsane ETİ reklamı.
Sabahın erken saatlerinde kalkan ebeveynlerin açtığı radyo kanallarından yayılan güzel bir reklam tekerlemesiydi.
-Bir bilmecem var çocuklar...
"Haydi sor sor."
-Çayda kahvaltıda yenir...
"Acaba nedir nedir?"
-Bisküvi denince akla hemen onun adı gelir...
"Eti Eti Eti"
Ne yalan söyleyelim aşina olduğumuz bir marştı adeta.
Söz konusu reklam bir kesildi, pir kesildi...
Uzun zamandır televizyon kanallarında ETİ tarafından üretilen ürünlerin reklamlarını takip ediyoruz.
Yine ne yalan söyleyelim ki, bize göre kötü reklamlardı büyük çoğunluğu.
Gerçi reklamcılık alanında kötü yapılmış reklam, çok güzel reklam kadar akılda kalıcı ve etkili olabiliyor.
Bu yüzden, ajansların özellikle kötü algıya neden olabilecek reklamlar çektiği de biliniyor.
Fakat...
Biz bu bize kötü gelen reklamları izlemek durumunda kaldığımız her seferinde "Yahu ETİ'nin elinde adeta marş haline gelmiş bir reklamı var. Bu yıllardır niye kullanılmaz ki? Halbuki, yıllardır yayınlanmamasına rağmen küçük büyük herkesin bildiği ve dilinden düşmeyen bir nakarat bu." Diye düşünüp dururduk.
Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında duyduk bu geleneksel reklamı.
ETİ yıllar sonra, yıllar öncesinin o geleneksel reklamını, modernize edilmiş haliyle yeniden reklamlarında kullanmaya başlamış.
Sevindik... Yıllar öncesine gittik... İçimizde tuhaf bir mutluluk yaşadık...
Hani derler ya "Ne varsa eskilerde var diye"
Vallahi doğruymuş...
.....
Bu çok hoşuma gitti...
Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard söylemiş.
"Tiyatronun kulisinde bir gün yangın çıkmış. Palyaço haber vermek için sahneye gelmiş. Herkes bunun bir şaka olduğunu sanıp alkışlamaya başlamış. Palyaço uyarmaya devam ettikçe alkışlar daha da hızlanmış. Sanırım dünyanın sonu, her şeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek..."
Neden hoşuma gitti bilmiyorum ama söylenen sözlerden galiba bugünlere bir bağ kurdum...
.....
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM Ağır kalp krizi geçiren Temel, aylarca süren bir dizi önlem ve tedaviyle iyileşir. Taburcu olmadan önce Doktoru Dursun: Sonuçlarınız mükemmel!! .15 yaşındaki bir delikanlının kalbi ne kadar güçlü ise sizinki de öyle.. İsterseniz koşup futbol bile oynayabilirsiniz. . Temel, bu sevinçle evine gider ve Fadime'ye: Kariciğum tamamen iyileştum. Bu gece daha evvel hiç yapmadiğimuz şekilde, 'vahşi bir aşk'a ne dersun? Fadime bir an düşünür, isteksiz isteksiz: Bilemeyrum.!?!! Bole bir aşk kalbinu zorlayapilur Temelum!. Ama doktor bir rapor yazıp imzalarsa pelki olapilur, riske cirmek istemeyrum da! Temel hemen doktoruna koşar, durumu anlatır. Tabii... Tabii. diyen Dr. Dursun, alır antetli kâğıdı başlar yazmaya. "Bay Temel benim kontrolümdeki hastamdır. Kalbi son derece güçlüdür. Çılgın, ihtiraslı, heyecanlı bir seksi ne zaman isterse yapabilir.. İmza Dr. Dursun.." Sonra da Temele döner: Tamam, oldu işte. Haa!! Uşağum karinizun adı neydi? İstersen bu yazıyı ona hitaben yazayum? Sevinçten yerinde duramayan Temel: Boş verun doktor.. Olayı kişiselleştirup kapsaminu daraltmayalum. İlgilisune deyun yeter..