Türkiye Devleti, bir cumhuriyettir. Ancak ülkemizde Cumhuriyetin, ne anlama geldiğini pek çok kişi bilmez. Büyük çoğunlukta, " Halkın kendi kendisini yönetmesi" olarak bilir. Ancak devlet şekillerinin sınıflanmasında, en önemli kriter egemenliğin kime ait olduğudur. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, en anlamlı cumhuriyet, egemenliğin bir kişi, ya da zümreye değil, toplumun tümüne ait olmasıdır.
Ülkemizde Cumhuriyet, 1923 tarihli Anayasa değişikliği ile "Türkiye devletinin şekli hükümeti cumhuriyettir" maddesiyle ile cumhuriyet, Türk anayasa hukukuna girmiştir. Anayasa da cumhuriyet, bir hükümet şekli olarak tanımlanmış yani dar anlamda cumhuriyet kabul edilmiştir.
Ayrıca ATATÜRK, halkın egemenliği doğrudan doğruya veya temsilcileri aracılığıyla kullandığı bir devlet şeklini kastetmiş değildir çünkü bu durum en azından 1921 Teşkilatı esasiyeden beri vardı. Burada kastedilen, dar anlamda cumhuriyet ve onun özelliği olarak da devlet başkanının, cumhurbaşkanı diye nitelendirilip, belli bir süre için ve seçimle belirlenmesi usulüydü. Cumhuriyet yönetiminde, yurttaşın seçme ve seçilme hakkı vardır.
Bugünkü Anayasamızda, " Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti "olarak tanımlanmıştır. Ancak bugün bu ilkeler, tartışma konusu yapılmaktadır.
Ülkemizde çok partili dönemde yönetime, halk değil, liderler hakim olmuş ve . Seçmen, Liderlerin seçtiği adayları seçmek zorunda bırakılmıştır. Bugüne kadar da devlette, halkın istediği kişi/kişiler değil liderlerin istediği kişiler, görev almıştır.
Oysa Atatürk, parlamento seçimleri ile ilgili olarak çok iyi yöntem belirlemişti. O' na göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletin elindedir. Bu nedenle de, parlamento üyeleri de, millete karşı sorumludur. " PARLAMENTO ÜYELERİNİ HALK DOĞRUDAN DOĞRUYA VE HİÇBİR ARACI OLMADAN KENDİSİ SEÇECEKTİR." Üyelerin seçiminde aracılığı, ne yürütme kurumu olan hükümet, ne de "PARTİLER" yapabilir. Çünkü halk değer verdiği ve kendisinden hizmet beklediği kişi/kişileri, bizzat kendisi seçecektir. Yine Atatürk, " Halkı, hükümetin veya partilerin dayattığı kişi/kişileri, seçmek zorunda ve durumunda bırakmak, tamamen antidemokratiktir. " demiştir.
Bugün, öyle mi?
Ülkemizde parti iç demokrasi ve halkın, aday belirleme gibi, bir özgürlüğü yoktur. Halkımız, partilerin veya liderlerin, belirlediği adayları tercih etmek zorundadır. Partilerde aday seçiminde, genellikle de "ELİT" ve maddi güç, tercih sebebidir.
Aday belirleme aşamasında, "demokrasi" ve "demokratik" kavramlardan söz edilir. Hak ve adaletten bahsedilir. Ancak bunların hiçbiri, icraata yansımaz. Hepsi lafta kalır. Aday belirlemede, liderin düşüncesi geçerlidir. Aday adayı olmakta, kolay değildir. Mutlaka belli bir maddi gücün veya bir kesimin desteğin olacak. Hülasa zamanımızda, aday belirlemede, para, cemaat desteği, dava arkadaşı veya dalkavukçuluk, en geçer akçedir. Bazen de patilerde, adaylık babadan evlada, eş, dost akrabaya adeta mirastır. Tablo bu olunca da Egemenlik Kayısız Şartsız halkın elindedir demek mümkün müdür?
Son yıllarda bazı sanal ayınlar! İkinci Cumhuriyet saçmalığını ortaya attılar. Bu düşünce, Atatürk'le birlikte kazandığımız, ne varsa yok edecektir. İkinci Cumhuriyetçi rejimin, tek dostu emperyalist devletlerdir. İkinci Cumhuriyetçiler, hem Batı ajanlığı yaparlar, hem de Batının istekleri doğrultusunda, halkın, her geçen gün yoksulluğa itildiği bir düzenin bekçiliğini yaparlar. Bu kesimlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri, Atatürkçü aydınlar ve öğretim üyeleri, amansız düşmanıdır.
Türk halkı, Atatürk' ün, " EGEMENLİK, HİÇBİR MANA, HİÇBİR ŞEKİL VE HİÇBİR RENK VE İŞARATTE ORTAKLIK KABUL ETMEZ, Kuvvet birdir; o da milletir. Egemenlikte, Kayısız ve şartsız milletindir." Hedeflerine sahip çıkmak ve gereğini de yapmak zorundadır. Ayrıca Atatürk' ün kurduğu Cumhuriyet, daha da geliştirilmelidir. Nitekim Büyük Önder Atatürk, " Cumhuriyet Rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken, demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır." demiştir.
Elbette bu görev, öncelikle halka düşmektedir. Ülke, demokrasi ve siyaset, liderlerin tekelinden kurtarılmalı, Cumhuriyetin üçayağı olan "YARGI","DEMOKRASİ" ve "LAİKLİK" unsurlarına da sahip çıkılmalıdır. Parti içi demokrasi hayata geçirilmeli, halk isteği kişilere, iktidarda görev verebilmelidir. Burada öncelikli görev, halka düşmektedir. Çünkü demokrasilerde, sorunların çözümü, seçmenin elindedir.
Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun...
CUMHURİYET ERDEME DAYANAN BİR YÖNETİMDİR
Türkiye Devleti, bir cumhuriyettir. Ancak ülkemizde Cumhuriyetin, ne anlama geldiğini pek çok kişi bilmez. Büyük çoğunlukta, " Halkın kendi kendisini yönetmesi" olarak bilir. Ancak devlet şekillerinin sınıflanmasında, en önemli...