CUMHURİYET, halkın egemenliği, kendi elinde tuttuğu devlet biçimidir. Cumhuriyet yönetiminde, devlet, vatandaşların temsilcileri vasıtasıyla yönetilir. Cumhuriyet, günümüzde demokrasi ile aynı anlamda da kullanılır. Genellikle, saltanat, ya da hanedan yönetimi içermeyen, toplumun, bir krala, ya da gruba itaat etmediği, tabi olmadığı yönetimlere verilen addır.
Ülkemizin, kurucusu, Büyük Önder ATATÜRK, Cumhuriyet hayranı bir liderdi. Nitekim ATATÜRK, "Bütün dünya bilsin ki, benim için bir yandaşlık vardır: Cumhuriyet yandaşlığı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı. Bu noktada, yeni Türkiye topluluğunda, bir bireyi, bunun dışında düşünmek istemiyorum." demiştir.
ATATÜRK, 29 Ekim 1923 günü, milletvekilleri ile görüştükten sonra, taraf olduğu Cumhuriyet taslağı ile ilgili bir önerge, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verildi. Meclis, önergeyi kabul etti. Böylece ülkemizde, cumhuriyet yönetimi kuruldu. Atatürk kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, ilk Cumhurbaşkanı oldu.
Lozan'da, kurduğumuz devletle ve Cumhuriyet, bugün vardığımız nokta arasında çok önemli bir fark var. Lozan'da, Türkiye, kendi kararını, kendisi veren bir devlet olduğunu kabul ettirmişti. Ayrıca LOZAN' da, dış borç almamaya çok özen gösterdi.
Türkiye, 1944'ten itibaren, milliyetçi politikaları, terk etmiş, uydu ülke konumuna doğru, hızlı bir şekilde sürüklenmiştir. Çok partili döneminde ise bu süreç, daha hız kazandı. IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlardan, alınan dış borç ise kötü gidişin tuzu biberi oldu. Hülasa çok partili dönemde, borçlanarak, devlet yönetmek, kalıcı hale geldi.
Cumhuriyetimiz açısından bir tehlikede, "EYALET" sistemidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Tekirdağ'da katıldığı bir açılış töreninde, federalizme ve Amerika'ya övgüler dizdi. AKP'li Bakan, ABD'nin eyalet sistemi uygulamasında, Osmanlı Devleti'nden esinlendiğini söyledi.
Oysa Osmanlı devletini, çökerten de eyalet sistemi oldu. Nitekim Avrupa ülkeleri, Balkan toplumlarının, milliyetçilik hislerini kamçılamış, önce ayaklanmaları, sonrada savaşlarla, istenilen sonuca ulaşmışlardır.
Cumhuriyet rejimi, her şeyden önce kişi, zümre ve sınıf yararını değil, kamu yararını ön planda tutan, kamu yararına dayanan, bir yönetim şeklidir. Ancak ülkemizde, çok partili dönemde, halkın bu alanda, tam yetkili olduğunu söylemek çok zordur. Çünkü halkımız, Yıllardır. Parti Genel Başkanları ve yönetimlerinin tespit ettiği adayları seçmek zorunda bırakılmıştır. Hatta tercih bile yapmasına, müsaade edilmemiştir.
Son yıllarda, sanal aydınlar, "İkinci Cumhuriyet " saçmalığı ile ortaya çıktılar. Liberal aydın denen bu kesimlerin, demokrasi, insan hakları ve Kürt sorununa yönelik, çözüm önerileri, AB'ye tam üye olmanın olmazsa olmaz şartı olan, Kopenhag Kriterleri ile gündemdeler. Oysa bu kavramların, ülkeyi getirdiği nokta ortadadır. Sovyetler Birliği dağıldı, Yugoslavya da parçalandı.
Cumhuriyetimiz açısından, en büyük tehlike ise son yıllardaki, kutuplaşma ve saflaşmadır. Bir tarafta, emperyalist güçlerin, sempatizanları ve işbirlikçileri, diğer tarafta, Kürtçüler, şeriatçı, mandacılar ve gericiler ve benzer,, cumhuriyet düşmanları yer alıyor. Diğer tarafta da ulusalcılar, yurtseverler, milliyetçiler ve cumhuriyetçiler var. Bu kutuplaşma ve saflaşmaya, kurum/kuruluşlarda, basında, iş dünyasında, siyasette, sivil toplum örgütlerinde, sendikalarda ve halkımız arasında tanık oluyoruz.
Atatürk ve cumhuriyetin, kim/kimler tarafından, nasıl yok edilmeye çalışıldığını gördükçe, vatanını seven, her Türk, geleceği açısından kaygılıdır. Bu karamsarlığın yaşanmaması için, Türk halkının aydınlanması, okuması ve bilinçlendirilmesi gerek, Atatürk ve cumhuriyet, akıl ve bilim, kültür ve sanat, kısacası toplumun tüm bu değerlerinin birlikte paylaşmasını bilmesi gerek.
Cumhuriyet, dünyada var olan rejimlerin, en mükemmelidir. Bu rejimde, halk yönetimde söz sahibi olma imkânına sahiptir. Ayrıca Cumhuriyet, bize ATATÜRK' ün, miras kalan en önemli değerdir. Onu korumak ve güçlendirmek için, Türk halkı, özellikle de gençliği, her türlü fedakârlığı yapmak zorundadır.
Cumhuriyetimizin yıkılmaması, ayakta durması ve güçlenebilmesi için, herkes üzerine düşen fedakarlığı yapmalıdır. Türkiye, dünya devletleri arasında, önde gelen ülkelerden biri haline gelmelidir. Bu ülke, Atatürk'ün, Türk gençlerine emanetidir ve cumhuriyeti korumada en büyük görev de gençlere düşmektedir.
Nitekim ATATÜRK, " Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" demiştir.
Yüce milletimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun...
CUMHURİYETE SAHİP ÇIKMAK
CUMHURİYET, halkın egemenliği, kendi elinde tuttuğu devlet biçimidir. Cumhuriyet yönetiminde, devlet, vatandaşların temsilcileri vasıtasıyla yönetilir. Cumhuriyet, günümüzde demokrasi ile aynı anlamda da kullanılır. Genellikle,...