Bugün cumhuriyet Bayramı, yurtta buruk kutlanacak. Törenlerde övgü dolu sözler söylenecek, şiirler okunacak. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, büyük bir kuşatma altındadır bugün. Başta ulus-devlet ve bağımsız Türkiye olmak üzere, Kurtuluş Savaşımızın tüm kazanımlarını ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Gönüllü mandacıları ve emperyalist kültürü ile bugünkü Türkiye'nin koşulları, Ulusal Kurtuluş Savaşının başladığı yıllardaki koşullarla, çok büyük bir benzerlik göstermektedir. Aktörler değişmiştir, o kadar...
Yine dış ve iç şer odakların, Türk milliyetçiliğinin, eşdeğer karşıt olarak Kürt milliyetçiliği anılıyor. Çünkü Türk milliyetçiliği karşıtlarına göre, Türkiye'de, Türk milleti yok. Türk, Kürt, Çerkez, Arap pek çok millet ve cemaat var. Ve şimdilik bu etnik gruplar, ancak "Türkiyelik" adı altında birleşebilir görüşündeler. Yarını ise yaşayarak göreceğiz.
Oysa A.B.D, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İsveç gibi ülkelere, çağın en ileri ülkeleridir. Bunların ortak yanı, milliyetçiliği temel yaşama ilkesi yapmalarıdır. Bu ülkeler, "milliyetçilik" sözünü çok kullanmazlar. Çünkü yaşarlar. Devlet "milliyetçiliği" kitlelere yayar. Bütün uygulamaları, milliyetçi doğrultudadır. Halkta, milliyetçilik, bir yaşama biçimdir. Hatta ABD' de, milliyetçilik yok oluyor diye kaygı duyuluyor.
Ülkemizde ise " MİLLİYETÇİLİK" günah keçisi oldu.
Oysa Türk Milliyetçiliği, Sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır. Kan değil ruh ve eşit değerler arar. Eşitlik prensibine dayanır. Türk Milliyetçiliği, ırkçılık, kozmopolitizm, mukaddesatçılık, şovenizim, totaliter milliyetçilik gibi akımlara karşıdır. Çünkü bu unsurları içeren veya hedefleyen, milliyetçilik, antidemokratiktir.
Türk milliyetçiliği, başka milletlerin haklarına riayet eder. Emperyalizm ve sömürgeciliğe karşıdır. Hümanist bir nitelik taşır. Irkçı değildir. Yapıcı ve yaratıcıdır. sağduyu ve adalete dayanır. Beşeri dayanışmaya değer verir.
Öte yandan Cumhuriyet halk idaresi olmasına rağmen, Siyasi arenada seçme ve seçileme ve icraat liderlerin elinde oldu. Oysa çağımızda, lider dönemi bitti. Liderin tanımı da değişti. Karizmatik bir kadronun temsilcisi insanların üzerinde odaklanan reklâm kampanyaları, ulusal bazda hala pirim yapıyor ama Lider "EKİBİ" ve "PROĞRAMI" ile liderdir. Oysa Türkiye' de ekip çalışması göz ardı edilerek, Türkiye, yıllardır bilinen siyasi parti liderlerine, mahkûm oldu.
Hülasa yıllarca, partiler ve ülke,"CUMHURİYET PATİŞAHLARI" ile yönetildi. Partilere, "TEK ADAM" felsefesi hakim oldu. " SE-BEN " kavgası ise gündemden düşmedi. Parti iç demokrasi lafta kaldı. Gerginlikler, her dönem sürekli gündemi işgal etti.
Oysa Cumhuriyet İdaresinin korunmasında, halkın da sorumluluğu vardır Nitekim Atatürk, "6 Şubat 1933 Bursa konuşmasında altını çizdiği, "..Cumhuriyet; düşünce, bilim, teknik ve beden yönünden güçlü, yüksek karakterli koruyucular ister" uyarısıyla; her türlü, uyuşukluklara, aymazlıklara, oyunlara karşı uyanık olunmasını öğütledi ama Türk halkı Cumhuriyet idaresinde yapılan hatlara sürekli duyarsız kaldı.
Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk, 1923'de "Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet biçimi demektir. Demokrasi ilkesinin en modern, en mantıklı uygulamasını sağlayan hükümet biçimi cumhuriyettir!.. Cumhuriyet, yüksek ahlak değerlerine ve niteliklerine dayanan bir yönetimdir. Cumhuriyet erdemdir. Cumhuriyet yönetimi erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir. Ulusal istenç, kararlılık ve bilincin seçkin eseri olan değerli Türkiye Cumhuriyeti, her anlamda büyük Türk ulusunun öz ve değerli malıdır. Değerli çocuklarının elinde sürekli yükselecek ve sonsuza kadar yaşayacaktır.." sözleri ile Türk halkı hep umutla yaşadı. Ancak son yıllardaki her alandaki bazı uygulamalar, bu umudu umutsuzluğa dönüştürdü.
Ayrıca son yıllarda, ülkemizin bağımsızlığı da tartışılır hale geldi. Oysa 1927 yılında ATATÜRK "Bizim, açık ve uygulamaya olanaklı gördüğümüz siyasal görüş, milli siyasettir. Milli siyaset dediğim zaman, amaçladığım anlam ve içerik şudur: Ulusal sınırlarımız içinde, her şeyden önce, kendi gücümüze dayanarak, varlığımızı korumak, ulusun ve vatanın gerçek mutluluğuna ve kalkınmasına çalışmak..." demişti.
Bugün Türkiye Cumhuriyetine, ABD, AB, PKK ve cumhuriyet düşmanları, dört koldan saldırıya geçmiş, durumdadır. Hedef, Bağımsızlık, Cumhuriyet ideolojisi ve Türk milliyetçiliğidir.
Ayrıca Türkiye'de tehlikeli bir saflaşma mevcuttur. Bir tarafta emperyalizmin, AB ve ABD'nin işbirlikçileri ve uzantıları var. Bu cephede Kürtçüler, gericiler, mandacılar, kısacası bütün Cumhuriyet düşmanları yer alıyor. Diğer tarafta da Kemalistler, yurtseverler, ulusalcılar, cumhuriyetçiler var. Bütün saflaşmayı, kurumlar içinde de görüyoruz. O nedenle de Türk halkı artık vakit varken, gerçekleri görmeli ve Cumhuriyeti yaşatmak ve korumak için de üzerine düşeni yapmalıdır. Yarın çok geç olabilir.
CUMHURİYETİ KORUMAK!
Bugün cumhuriyet Bayramı, yurtta buruk kutlanacak. Törenlerde övgü dolu sözler söylenecek, şiirler okunacak. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, büyük bir kuşatma altındadır bugün. Başta ulus-devlet ve bağımsız Türkiye olmak üzere,...