Dalkavuk!

  Paşa hazretleri, kona­ğında yemek yerken patlı­ can musakkayı çok be­ğenmiş:— Yahu, demiş... Şu patlıcan üzerine yemek yoktur... Nesi olsa yenilir. Yanındaki dalkavuk he­men atılmış:— Evet, Paşa hazretleri, patlıcan...

 


 


Paşa hazretleri, kona­ğında yemek yerken patlı­ can musakkayı çok be­ğenmiş:


— Yahu, demiş... Şu patlıcan üzerine yemek yoktur... Nesi olsa yenilir.
Yanındaki dalkavuk he­men atılmış:


— Evet, Paşa hazretleri, patlıcan gibi sebze yoktur.
Nesi olsa yenilir...


Bir kaç gün sonra, sofraya patlıcan karnıyarık gelin­ce Paşa kızmış:


— Yahu, demiş. Şu patlıcan da bir şeye benzese, yenilecek şey değil...


Dalkavuk hemen söze atılmış:


— Haklısınız Paşa hazretleri, berbat bir şeydir. Şunu nasıl yerler anlamam...


Paşa, kaşlarını çatmış:


— Ulan, iki gün önce patlıcanı övüyordun. Şimdi ise
yerin dibine sokuyorsun!..


Dalkavuk, yerlere kadar eğilerek:


— Aman Paşa hazretleri, ben patlıcanın değil, zatı-alinizin dalkavuğuyum...


***


öyle insanlar var ki, desteklediği parti lideri ne söylüyorsa kayıtsız şartsız ve sorgulamadan hem onaylıyor hem tekrarlıyor.


Lider ne demiş hiç mi hiç önemi yok.


Dediğinin doğru ya da yanlış olduğunun da önemi yok.


Hatta…


Lideri dün söylediğinin bu gün tam tersini mi söylemiş hiç önemli değil.


O da tıpkı lideri gibi dün desteklediği sözlerin tam tersini bu gün onunla birlikte papağan gibi tekrarlıyor.


Aynı lideri, aynı gün, aynı konuda, 5 ayrı söylemde bulunsa, o da resmen aynı gün 5 vakit alkış tutacak.


Bu olaylara tanıklık etmiş insanlar olarak biz de kalkıp “yahu zekâmızla resmen alay ediliyor” diye kendi kendimizi yiyoruz.


Aslında yanlış yapıyoruz…


Sonuçta…


Paşa, paşa gönlünün istediği şekilde davranıyor… Bir gün öyle, bir gün böyle…


Diğerlerinin vazifesi zaten belli: dalkavukluk…


Eee hal böyleyken, bize ne oluyor ki?


Sonuçta…


Paşa paşalığını yapıyor bu düzende…


Dalkavuk da dalkavukluğunu…


Herkesin kendi işine baktığı bir dönemde, bizim de artık kendi işimize bakmamız lazım galiba...


Zira…


Bunlara kafa yorup “Zekamızla resmen alay ediliyor” diye kilitlenirsek meseleye, bunların yüzünden yakında alay edilecek zekamız da kalmayabilir.


.....


 


Varlık içinde yokluk çeken bir kent işte!


 


-Havaalanı var ama Uçağı yok…
-Bulvarı var ama üzerinde düzenlemesi yok.
-Turisti var ama hizmeti yok.


***


-Demiryollarının merkezinde ama demiryolu liman bağlantısı yok.


-Zengin şehir ama holdingi yok.


- Siyaset uğraşı var ama yetişen siyasetçisi yok.


***


- Futbolun Türkiye’de beşiği ama yetişen futbolcusu yok.


-Karayollarının merkezinde ama alternatif bir çevre yolu yok.


- Siyasetle uğraşanı çok ama seçim zamanı geldiğinde liste başlarında hiçbiri yok.


***


- Zengini çok ama görgülü olanı pek yok.


-Mesleklerinde başarılı olanları çok ama yollarını açan yok.


-Bölgenin en önemli kenti ama elinde kalan bölge müdürlüğü yok.


***


-üniversite kenti ama 3 ncü üniversitesi bile yok.


-Sıcak suyu var ama üzerinde tesisi yok.


-Trafiği var ama otoparkı yok.


***


-Sanayi bölgesi var yan sanayi çıkarttığınızda sanayi yok.


-Ticaret şehri ama ahım şahım ticareti yok.


-Tarım alanları ile dolu bir bölge ama yeterli tarım ve hayvancılığı yok.


Kısacası….


Varlık içinde yokluk çeken bir şehir Eskişehir…


Şu saydığımız var olanlar bir değerlendirilebilse…


İşte o zaman Eskişehir gerçekten bütün Türkiye’nin hilafsız gıpta ettiği bir şehir olup çıkacak…


Ama olmuyor, bir türlü olamıyor işte…


Var olanlar bir yerde öylece duruyor Eskişehir’de, biz de olmayanların neden olmadığına kafa dahi yormuyoruz…


.....


 


Seçim daha yapılmadan kazandı…


 


Aday olacağı söylentileri çıkmaya başladığında çoğu kişi “Hadi oradan” dedi.


En iyi niyetli olanı “Aday olabileceğine ihtimal vermiyorum” diyendi inanın bana.


Gitti adaylığını ilan etti.


Başladı çalışmaya. Kapı kapı gezmeye.


Her fırsatta kararlı olduğunu söylemesine rağmen görmezden gelinme devam etti.


Söylediklerinin değerli olup olmadığı bile bir teraziye konulmadı açıkçası.


-“Hiç şansı yok” denildi, “Ben öyle düşünmüyorum” dedi.


-“çekilecek” denildi, “çekilmek falan yok. Sonuna kadar devam” dedi.


-“Şununla birleşecek” dediler, “Hay hay. Gelirse birleşiriz” cevabını verdi.


Adaylar arasında en zayıfıydı.


En az tanınanıydı.


Şansı en az olanıydı.


Belki hala da öyle…


Büyük ihtimalle seçimi de kazanamayacak belki.


Belki de, tahmin de altında oy alacak?


Kim bilir? Belki de büyük bir sürprizi gerçekleştirip seçilecek.


Ama size bir şey söyleyeyim mi? bana göre o daha seçimlere 6 ay olmasına rağmen kazandı.


“Olamaz” dediler, aday olup bir şeyleri ispat etti.


“çekilir” dediler, çekilmeyip ısrarcılığını ortaya koydu.


-“Şansı hiç yok” dediler, şansın çaba ile değişebileceğini göstermeye kalktı.


Ciddiye almayanlara inat, aday olmaya karar verdiği günden bu güne kadar geçen süre içinde tanınırlığını kendi adına tavan yaptırdı.


Ticaret Odası Başkan adayı Ayhan Sezer’den bahsediyoruz…


Bize göre, sürecin sonunda Oda seçimini kaybetse bile, daha bu günden kazandı aslında…


Yarın başka bir göreve talip olduğunda hiç kimse çıkıp “Bu da kim böyle? Neyin nesi?” demeyecek.


Bunu başarmak da az bir iş olmasa gerek…


.....


 


Bravo Yaşar Tüzün’e


 


CHP meclis grubunda seçimler vardı dün.


Meclis Başkanvekili, Meclis başkanlık divan üyeleri ile grup başkanvekillerini belirledi CHP grubu.


Dikkat çeken elbette Meclis başkanvekili seçimi oldu.


Bilecik milletvekili ve Eskişehirlilerin de yakından tanıdığı Yaşar Tüzün, yapılan seçimde Meclis Başkanvekili oldu.


Hem de Kılıçdaroğlu’nun en yakınında olan isim Akif Hamzaçebi’yi geride bırakarak.


Meclis grup başkanvekilliği için aday olan CHP Eskişehir milletvekilleri Gaye Usluer ve Cemal Okan Yüksel ise seçimde en az oyu alan 3 adaydan 2’si oldu…


Ne diyelim…


Bravo Yaşar Tüzün’e…


 


 


 


 

Haberleri