Değer ve anlam olarak aşk

Hiç kuşku yok ki; her insan, tek ve benzersiz olma özelliklerini taşıyor. Bir başkasına benzettiğimiz kişinin de diğerlerinden çok belirgin farklılıkları var.

Hiç kuşku yok ki; her insan, tek ve benzersiz olma özelliklerini taşıyor. Bir başkasına benzettiğimiz kişinin de diğerlerinden çok belirgin farklılıkları var. Örneğin kadınlar dediğimizde; erkeklere oranla bazı ortak özellikleri paylaşmalarına rağmen kendi özgünlüklerini korumaya devam ediyorlar. Erkekler için de öyle… Özetle; her bireyin ortalamayı andıran ama aynı zamanda kendisini diğerlerinden farklılaştıran özellikleri var.

Bir başka açıdan bakarsak; insan, çevresini ve yaşamını anlamlandırırken objektif gerçekliğe kendi anlam damgasını vuruyor. Böylece insanca bir anlamlar ve değerler manzumesi oluşuyor. Bu nedenle insana ait olan, insana benziyor. Davranışlar da böyledir. Dolayısıyla insanın dünyayla ilişki kurma ve onu dönüştürme süreçlerinde sıklıkla birbirine benzeyen özellikler gözlenir. Ama bilimin ve aşkın kendi önem ve görkemleri içinde benzeşmeyi ve iletişimi görmek zor olabilir.

İnsanın anlam ve değerler sistemi doğanın bazı bilinen özelliklerini yeniden tanımlıyor gibi… Örneğin su molekülü, oksijen ve hidrojen atomlarından oluşur. Her iki element de birbirinden farklı özelliklere sahiptir. Ama birlikte suyu oluşturduklarında kendilerinden çok daha farklı bir madde haline dönüşürler. İşte; insanın devreye girdiği ilişkilerdeki durum da böyledir.

Hepimizi etkileyen bir örnek olarak aşk da böyledir. Muhtemelen farklı özelliklere sahip iki birey, bir aşk ilişkisinde biraraya geldiklerinde çok farklı, adeta gizemli bir ortam oluşur. Aşk, görkemli insan kimyasının en nadide örneklerinden birisidir. Bir gerçek aşk ilişkisinde kişilerin dünyaya bakışlarında çok ciddi değişiklikler oluşur. Bu değişim öylesine özellikler gösterir ki, bu ilişkinin tarafları bile kendilerini tanımakta zorluk çekebilirler.

Aşkın en belirgin oluşumlarından birisi, aşk ikliminde kişinin bir ‘olumluluk’ ortamına taşınmasıdır. Daha önceleri farklı kavradığı konu ve olayları daha yumuşak ve daha iyimser görmeye başlar. Daha önce katı gibi görünen bazı ilke ve davranışlarında gevşemeler olur. Kişideki bu değişimi, olumlu olduğu kadar olumsuz yorumlamak da mümkündür.

Aşkın kişide yarattığı değişimi, sorgusuz sualsiz tümüyle bir yenilik olarak kabul etmek her zaman doğru değildir. Çoğunlukla o güne kadar gün yüzüne çıkmamış karakter özelliklerinin, ruhun derinliklerinde kalmış bazı kişilik yönlerinin görünür hale gelmesidir.

Günlük yaşamda kullandığımız iki yönümüz var. Bunlardan birisi, çocukluktan başlayan gerçek karakterimizdir. Bunun unsurları, alt ve üst benliğin görünümleri olabilir. Bir de; sosyal statümüze ve rollerimize göre kendimizi denetleme özelliğimiz vardır. Örneğin içsel olarak saldırgan özelliklere sahip olduğumuz halde sosyal yaşantımızın gereği olarak nazik ve saygılı görünebiliriz. Bu denetimimizi kaybettiğimiz –örneğin aşırı sinirlendiğimiz– durumda içimizde sakladığımız saldırgan yüzümüz ortaya çıkabilir.

İşte; aşk da bazı denetimlerimizi ortadan kaldırdığından, aşk ikliminde çok farklı bir görünüm sunabiliriz. Aşk, birey olarak bizi paylaşımcı yapabilirken, bazı durumlarda da sadece sevdiğimizin özel statüye sahip olduğu gerçek bir bencil haline dönüştürebilir.

Bu değişime örnek olarak kişisel bir gözlemimi ve kendi davranış biçimimi sizinle paylaşmak isterim. Arkadaşlık, öncelikle güven demektir. Özel bilgilerimizi genelde kendimize saklamayı istemekle birlikte yakın bulup güvendiğimiz kişilerle paylaştığımız da olur. Genel kural şu olmalı: “Özel olan, özel kalmalı…”

Güncel Haberleri