Değişim dediysek....

Osmangazi Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi’nden ayrılarak kuruldu.İyi hatırlıyoruz, Üniversite’nin ilk Rektörü olan merhum Prof DrEsat Erenoğlu, Üniversitenin logosunu belirlemek için bir yarışma açtı.Çok sayıda katılımın...

Osmangazi Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi'nden ayrılarak kuruldu.
İyi hatırlıyoruz, Üniversite'nin ilk Rektörü olan merhum Prof DrEsat Erenoğlu, Üniversitenin logosunu belirlemek için bir yarışma açtı.
Çok sayıda katılımın olduğu yarışma sonucunda da, Üniversitenin önceki güne kadar kullandığı logo çıktı ortaya.
"Önceki güne kadar" diyoruz, zira önceki gün Osmangazi Üniversitesi'nin logosu değişti.
Üniversite yönetimi, yıllardır kullandığı logosu, üzerinde turkuaz renkli bir Çınar yaprağı olan logoyla değiştirdi.
Böyle bir ihtiyaca neden gerek duyuldu, bilemiyoruz.
Yeni logo için niçin yarışma falan yapılmadı, bunu da bilemiyoruz.
Logo, Üniversitede görevli öğretim üyeleri ve öğrencilerin beğenisine sunuldu mu, bunu da bilmiyoruz.
Ama değişti işte Üniversitenin logosu.
Logonun değişmesi, pek çok değişikliği de beraberinde getirecek kuşkusuz.
Üniversite'nin giriş kapısından itibaren tüm fakültelerin tabelalarında bulunan eski logo kaldırılıp, yenisi konulacak.
Eski logonun yer aldığı evraklar ve benzeri basılı malzemeler çöpe gidecek.
Daha da ilginç olanı, bu yıla kadar mezun olmuş öğrencilerin diplomalarında eski logo yer alırken, bu yıldan sonra mezun olacaklara yeni logolu diplomalar verilecek.

Kısacası...
Durduk yere masraf üzerine masraf olacak.
En kötüsü de ne biliyor musunuz?
Belki de bundan sonra gelecek Rektör belki de "Ben de bu logoyu beğenmedim" diyerek,yeni bir logo değişikliği yapmak isteyecek.

Hep söyleriz.
"Üniversiteler yenilikçi olmalı, değişimden korkmamalı" diye...
Bunu söylerken, birilerinin kalkıp, yılların logoyu değiştireceği hiç aklımıza gelmemişti doğrusu...
.....
Biz böyleyiz ama...
Eskişehir'e tayin olan bürokratlara çoğunlukla sorulan bir sorudur bu.
Ve bürokrat ilk izlenimleriyle şu cevabı verir:
-"İyi şehir hoş şehir ama. Burada yaşayanlar pek de birbirlerini sevmiyor galiba. Herkes birbirinin arkasından konuşuyor.Dedikodu had safhada.Çünkü birlik ve beraberlik yok. Herkes birbirine karşı adeta güç gösterisinde bulunuyor."
Daha ilk günlerde çözer Eskişehir'in mevcut sorununun ne olduğunu.
Maalesef böyle bir gerçeği vardır Eskişehir'in.
Ne yazık ki bu tespitin de haklılık payı bir hayli fazladır.
Şehrin bu durumu ile ilgili ne zaman yorum yapsak anında aldığımız reaksiyon, bu gerçeğin ispatı gibidir.
Örneğin:
"Eskişehir'in en büyük sorunu, bu kentte yaşayanların birbirlerini sevmemesi sorunudur" diye bir yazı yazdığımızda, telefonlarımız susmaz.
Arayanların bir bölümü, teşhisimizi doğru bulur, kimisi de
"Haksızlık ediyorsun" der.
Maksadımız bu kentte yaşayanları aşağılamak değildir elbet.
Ama, bu yıllardır giderilemeyen hastalığı da görmezden gelemeyiz.

Çünkü...
Eskişehir'in böylesine ve bir türlü tedavi edilemeyen hastalığı mevcuttur.
Bu şehirde yaşayanlar birbirlerini sevmez.
Bakmayın siz Eskişehir'e "Sevgi ve Hoşgörü şehri" denilmesine.
Bakmayın "Mozaik" falan gibi ifadelere.
Belki dışarıdan gelenlere vardır ama, bu şehirde yaşayanların birbirlerine karşı ne sevgisi vardır ne de hoşgörüsü.
Bir türlü...
-"Benim delim, elin velisinden iyidir" diyemez.
Alışveriş içinde olduğu adamı sever görünür ama, alışveriş bittiği an görüntü de biter.

Örneğin...
Acayip rol yapar Eskişehirli birbirine karşı.
Bir tanıdığı bir yatırım mı yaptı. Öyle seviniyor gözükür ki, gerçek zannedersiniz.
Halbuki, o yatırımı nasıl yaptığından tutun da, parayı nasıl bulduğuna kadar arkadan demediğini bırakmaz.
Örneğin, bir masanın etrafında görürsünüz 3-5 kişiyi.
Birbirlerine öyle iltifat yağdırırlar ki, aynı ana-baba'dan doğma kardeş zannedersiniz.
Masaya gelen üçüncü şahıslara birbirlerini öylesine iyi anlatıp, önere ederler ki ağzınız açık kalır.
Her şey, içlerinden birinin tuvalete gitmesiyle ortaya çıkıverir.
Çünkü...
Masadan kalkmasıyla birlikte gidenin arkasından mutlaka sokulacak bir laf, söylenecek bir söz vardır.

Mesela...
Eskişehirli nedense, kendi kazancından çok, başkasının kazanmamasına odaklanmıştır.
-"Varsın olsun ben kazanmayayım. Ama o da kazanmasın" diye düşünür.
Bilinçaltında hep bu düşünce yatar.
Kumar masasına oturtsanız ve 'Hepiniz bu masadan para kazanarak kalkacaksınız' deseniz, vallahi hiçbiri oturmaz o masaya.
Çünkü...
Başkalarının para kazanmasına tahammülü yoktur.
O yüzden bu kentte iki merdiven çıkanın paçalarına, aşağıya çekmek için yapışılır.
Dışarıdan gelene verilen değeri birbirlerine asla vermez Eskişehirli.
İşte bu nedenle, bu denli birbirini seviyor gözüküp de. Bu denli birbirinden nefret eden bir şehir yoktur.
Yine bu nedenle...
Dün kol kola olup, bugün kanlı bıçaklı hale gelenleri, ya da dün birbirlerine düşman olanların, bugün kuzu sarması hallerini sıklıkla görebilirsiniz Eskişehir'de.
Sonuç olarak...
Eskişehirli, birbirine karşı sevgi konusunda samimi değil.
Ne yazık ki Eskişehir'in böyle bir gerçeği var.
Ve bu gerçek, tedavi edilmez bir hastalık halini almış durumda.
Ne diyelim?
Hani derler ya "Şikâyet ettiğiniz hayat, belki de başka birilerinin hayalidir" diye...
Biz de bu sözden hareketle "Belki bizden de kötü durumda olan şehirler vardır" deyip, kendimizi avutalım.
Madem hastalığımızı tedavi edemiyoruz, hiç olmazsa psikolojik olarak kendimizi rahatlatalım.

Böylece...
Dışarıdan gelenlerin ilk bakışta teşhis ettikleri bu hastalıkla, Böyle bir hastalığımız yokmuş gibi ancak bu şekilde yaşayabiliriz.
Öyle değil mi?
......

Damat Başbakan'dan, Dünür Başbakan'a
Ahmet Davutoğlu Başbakan olduğunda, Eskişehir'de bir tebessüm oldu.
Bunun nedeni, eşi Sare Davutoğlu'nun ailesinin Eskişehir'de ikamet ediyor olmasıydı
Eskişehirliler bir anda "Damat" olarak sahiplendi Ahmet Davutoğlu'nu.
Bu durumun Eskişehir'e pozitif ayrımcılık kazandıracağını düşündü.
Davutoğlu her Eskişehir'e gelişinde bunu ifade etti.
Eskişehirlilerin eniştesi olduğunu belirtti.
Eskişehirliler de kendisini her karşılamada "Eskişehir'in damadı" pankartıyla karşıladı.
Ancak...
Davutoğlu'nun damatlığından Eskişehir pek de pozitif ayrımcılık göremedi.
Ahmet Davutoğlu gitti.
AK Parti genel başkanlığına Binali Yıldırım geliyor.
Bu durum, büyük kongre sonrasında Binali Yıldırım'ın Başbakan olacağının göstergesi.
Yeni kabinenin başında yer alacak olan Binali Yıldırım'ın da Eskişehir ile, Davutoğlu gibi olmasa da benzeri bir ilişkisi var.
Şöyle ki:
Binali Yıldırım'ın oğluEskişehir'den evli.
Yani...
Binali Yıldırım Eskişehir'in bir anlamda dünürü oluyor.
Anlaşılan o ki Eskişehirliler "Damat" dedikleri Davutoğlu'nun ardından şimdi de Başbakanlık koltuğuna oturacak olan Binali Yıldırım'a "Dünür" diye hitap edecek.
Muhtemelen, Eskişehir'e her gelişinde "Eskişehir'in dünürü" pankartları ile karşılanacak.
Eskişehirli, tıpkı önceki "Damat" Başbakan'dan olduğu gibi, yeni "Dünür" Başbakandan da pozitif ayrımcılık bekleyecek.
Bakalım Eskişehirli, "Damat" Başbakan'dan göremediği hizmette ayrımcılığı "Dünür" Başbakan'dan görebilecek mi?

Haberleri