Türkiye’de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrası yer yerinden oynadı desek hiç yanlış olmaz. Ekrem Bey’in tutuklanması sonrası demokrasiye indirilen sert kılıç darbesinin etkileri halen ekonomide olsun sokaklarda olsun görülmeye devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargı eliyle muhalefete kılıç darbesi indirmesi sokaklarda direniş gösterilerinin başlamasına neden oldu. Ülkede uzun zamandır baş gösteren kutuplaşma hareketleri son günlerde zirveye ulaştı.
Peki bunca isyan, bunca çatışma, bunca hukuksuzluk, tutuklama ne için?
Bu soruya alt metinlerde birçok farklı cevap verilebilir ancak; ana sebep “erken seçim” atmosferi diyebiliriz.
Güzel memleketimizdeki kaos bizlere sokaklara taşan mücadelenin asıl nedenini unutturmamalı. Eğer Türkiye’ye yeniden demokrasi gelecekse her ne olursa olsun bu işin çözümü sandıktan geçiyor.
Geçtiğimiz günlerde “Yeni Türkiye’de Seçim Olacak Mı?” diye bir yazı yazmıştım. Orada bahsettiğim senaryonun ortaya çıkmasını eminim demokrasiye, cumhuriyete ve hukuka inanan hiç kimse istemez. Bu nedenle de çözümün sandıkta olduğunu asla unutmamak lazım ve kamuoyunun motivasyonunu bu yöne doğru sevk etmek gerek.
İşin sandık kısmına gelirsek AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı daha önce de söylediğim gibi hayatta olduğu, sağlıklı olduğu sürece Recep Tayyip Erdoğan. CHP’ni adayı ise şu anda Silivri’de tutuklu bulunan ve ön seçimle partililer tarafından belirlenen Ekrem İmamoğlu. Diğer siyasi partilerin ise bu iki aday etrafında kutuplaşacağı bugünün atmosferinde su götürmez bir gerçek.
Erken seçimin tarihine göre diğer partilerin aday çıkarıp çıkarmayacağı belli olacaktır…
Bir de işin şu boyutu var. İmamoğlu aday olamazsa ve cezası onanırsa CHP yeni bir Cumhurbaşkanı adayı bulacak. Bu adayın kim olacağı da CHP ekseninde toplanacak oy potansiyelini negatif ya da pozitif değiştirecektir.
Tüm bu özet okumaları yaptıktan sonra sandığa tekrar dönelim…
Devlet Bahçeli önderliğindeki MHP’nin bugünkü tutumu çok net. MHP’li dostlarım, arkadaşlarım var. Çok sevdiğim büyüklerim de var bana kızmasınlar ama şu anda MHP, Öcalan ve Erdoğan’ın iki dudağı arasına bakar hale gelmiş durumda. Bahçeli’nin Apo çıkışı sonrası, partinin aynı zamanda AKP’nin ittifak ortağı olması MHP’nin tutumunun erken seçim birkaç yıl sonra da olsa değişmeyeceğini işaret ediyor. MHP’de parti içi total bir devrim olmazsa kısa-orta vadede MHP-AKP-Kandil ittifakını göreceğiz.
Bu oluşumun yanına BBP, DSP, HÜDA-PAR gibi siyasi partileri eklemek yanlış olmaz. Burada Yeniden Refah’ın, oy potansiyelleri çok yüksek olmasa da DEVA ve Gelecek Partisi’nin tutumu önemli olacak. Cumhur İttifakı tüm muhafazakarları bünyesinde toplarsa güçlü görünümünü sürdürecektir.
Karşı cepheye geçersek CHP ile eski ittifak ortakları İYİ Parti ve Saadet yine yan yana olacaklardır. Bunların yanına birçok sol siyasi fraksiyonu da eklemek lazım. Çünkü radikal sol olarak tabir ettiğimiz kesimin büyük kısmı da artık CHP çatısı altında, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda birleşilmesi gerektiğini, ülkenin kurtuluşunun buradan geçtiğini düşünüyor. Millet İttifakı cephesinde liderleri yine hukuksuz şekilde cezaevinde tutulan Zafer Partisi’nin de olacağını düşünüyorum. En azından Ümit Özdağ’ın tutumu şimdilik böyle. Bir de kendisine yapılanlardan sonra asla Erdoğan ile aynı çatı altında olacağını tahmin etmiyorum.
Aşağı yukarı iki taraf için tablo böyleyken ülkemizde belirleyici partilerden biri olan DEM Parti’ye önemli bir rol düşüyor…
Ciddi bir oy potansiyeline sahip olan ve büyük bir kamuoyu desteği alan DEM’in hangi cephede yer alacağı, bu partinin tutumu sandıkta belirleyici olacak.
Bugün Cumhur İttifakı Kandil ve Öcalan ile flört etse de DEM’e “Ne isterseniz veririz.” tavrında olsa da DEM Parti’de ve tabanında Cumhur İttifakı’na sıcak bakmayan bir kesim var. Özellikle “sol” görüşlü olduğunu belirten DEM’liler Erdoğan cephesine karşı tavırlı.
Ancak Kandil ve DEM cephesine yıllardır istedikleri ayrıcalıklar Erdoğan tarafından verilirse ben DEM kanadının sonuna kadar Cumhur İttifakı’nı destekleyeceğini de düşünüyorum.
Meclis kürsüsünde Kürdistan Bayrağı açılmasına ses çıkarmayanlar, “Biz milliyetçiliği sizden öğrenecek değiliz.” deyip bir anda dillerinden “Sayın Öcalan”, “Kurucu Önder” laflarını düşürmeyenler bu ayrıcalıkların verilmesine de ses çıkarmaz.
Öte yandan DEM ile Cumhuriyet Halk Partisi cephesinin de ciddi bir problemi yok görünüyor. En azından şimdilik…
Bu denklem de bize söylüyor ki yanına DEM’i alan seçimi kazanır. Bakalım DEM, Kandil ve Öcalan’dan mı talimat alacak, yoksa milletin özgür iradesine, cumhuriyete mi sahip çıkma yoluna gidecek göreceğiz.
DEM eksenli grupların yıllardır attıkları “özgürlük” sloganlarının ne kadar gerçekçi olduğunu Erdoğan – Apo pazarlıklarının sonucunda göreceğiz…
Sevgiyle kalın, herkese mutlu bayramlar.