Demokrasi niçin hep bir daha aday olamayacağı anlaşıldığında akla gelir?
Adamın partiyle uzaktan yakından alakası yok.Partiye herhangi bir emeği olmayışını bırakın bir tarafa, o güne kadar o partiye oyu bile nasip olmamış.Dahası...Oyunu bile vermediği partiyi zaman zaman da eleştirmiş.Nasıl oluyorsa...
Adamın partiyle uzaktan yakından alakası yok.
Partiye herhangi bir emeği olmayışını bırakın bir tarafa, o güne kadar o partiye oyu bile nasip olmamış.
Dahası...
Oyunu bile vermediği partiyi zaman zaman da eleştirmiş.
Nasıl oluyorsa oluyor.
Davet alıyor partiden.
O güne kadar bildiği ve söylediği her şeyi unutuveriyor adam iyi mi.
-"İyi de benim partim bu değil ki" demiyor.
Hatta...
-"İyi de benim bu partiye oyum bile nasip olmadı ki!"de demiyor.
Dahası...
-"Ben bu partiyi zaman zaman eleştiriyordum. Kaldı ki ben partinin yolunu bile bilmem" de demiyor.
Yakından uzaktan alakasının bile olmadığı partiye, parti büyüğünden aldığı davet üzerine atıyor kapağı.
Partinin yıllarca çilesini çekmiş, zaman ve para harcamış,en zor zamanlarda bile partisini bırakmamış insanların bir ömür boyu gelemeyeceği görevlere, tepeden paraşütle gelip bir güzel oturuyor.
Oturduğu yeri de yadırgamıyor iyi mi?
Kendini ayrıcalıklı buluyor çünkü.
O parti için hiçbir şey yapmamış olmasına rağmen,o koltuğu temsil etmenin hakkı olduğunu düşünüyor kendi kendine.
Nasıl düşünmesin ki?
Partiye adımını attığı gün, ömrünü parti için harcayanların yöneticisi, temsilcisi olmuş.
Ne "Ön seçim"i alıyor ağzına, ne de "Parti içi demokrasi" yi.
Kazayla "ön seçim" ya da "parti iç demokrasi" falan dese, kendisinin tepeden paraşütle nasıl indiği sorulacak.
O yüzden işine böylesi geliyor.
Çünkü, hiç hesapta olmayan görevlere ancak bu şekilde gelebileceğini çok iyi biliyor.
Sonra...
İşler karışıyor.
Kendisini paraşütle o görevlere getirenle ters düşüyor.
İşin gidişatından, bir daha aday gösterilmeyeceğine, o koltuklara bir daha oturamayacağına aklı kesiyor sonunda.
İşte o aşamadan sonra neye dönüşüyor bizim adam biliyor musunuz?
O ana kadar ağzına bile almadığı "ön seçim" geliveriyor birden aklına.
O ana kadar yanından bile geçmediği "parti içi demokrasi" her iki lafından biri oluveriyor.
O yüzden de, söyledikleriyle ciddiye falan alınmıyor.
Çünkü ne söylerse söylesin, "Madem bu kadar parti içi demokrasiye inancın vardı da niye paraşütle indiğinde hak etmediğin koltukları kabul ettin?" Sorusuna cevap veremiyor.
Velhasıl...
Ön seçim ve parti içi demokrasi bazılarının aklına, bir daha aday gösterilmeyeceğini anladıklarında geliyor.
Halbuki...
İşin başında tepeden inme ile geldikleri görevi kabul etmeyip "Bu hiç de demokratik değil. Ben böyle bir yöntemle gelip,partiye hizmet etmiş insanların hakkını yiyemem" deseler, hem parti içi demokrasiye büyük bir katkı yapmış olacaklar, hem de söyledikleriyle ciddiye alınacaklar.
Bunu yapamadıkları için ciddiye bile alınmıyorlar.
......
AKP nin milletvekili listesi oluşturma geleneği
2002 Milletvekili genel seçimlerinde AKP yeni kurulan bir partiydi.
Partinin kurucuları arasında bulunan Murat Mercan, yine partinin Eskişehir'deki örgütlenmesinden sorumluydu.
Partide "Genel başkan yardımcısı" gibi de bir görevi üstleniyordu.
Etkili bir isimdi anlayacağınız...
Haliyle...
2002 seçimlerinde Eskişehir milletvekili liste başı o oldu.
Buna rağmen, listenin diğer sıralamasına pek etkisi olmadı.
Zira...
Kendisinden sonra listeye konulanların büyük bir bölümü, Murat mercan7ın tercih ettiği ve edebileceği isimler değildi.
Eskişehir'den üç milletvekili çıkarttı o seçim AKP.
2007 seçimleri geldiğinde, AKP nin mevcut üç milletvekili yeniden aday adayı oldu.
Murat Mercan bu kez Genel başkan yardımcılığını kaybetmişti ama, TBMM'de en önemli komisyonlardan biri olan Dışişleri komisyon Başkanlığına gelmişti.
Parti içinde yine önemli bir isimdi anlayacağınız.
İkinci sırada ancak yer bulabildi.
Üzerine Maliye Bakanının liste başı gelmesini engelleyemedi.
Kendisinden sonraki sıralamada etkili olamadı.
İkinci sıraya bile dua edecek bir durumdaydı.
2012 seçimleri geldiğinde, Kemal Unakıtan hariç diğer iki milletvekili yine aday adayı oldu.
Ne Murat mercan ne de Nedim Öztürk listede yer bulamadı.
Eskişehir profili tamamen değişmişti.
Yeni isimler gelmişti listelere.
Şimdi 2015 seçimleri geliyor.
Mevcut milletvekilleri yeniden aday olacak.
Milli Eğitim bakanı Nabi Avcı'nın konumu itibarıyla ve Eskişehir'i tercih etmesi halinde, tıpkı Murat Mercan'ın olduğu gibi ikinci kez listede yer alma kriteri var.
Aynı kriter diğer vekiller için geçerli mi? İşte bunu bilemiyoruz.
Eğer AKP nin mevcut iki milletvekili yani Salih koca ile Ülker Can yeniden milletvekili listesinin seçilebilecek yerlerinde olursa, bir ilki gerçekleştirmiş olacaklar.
Olmazlar ise...
AKP nin,her seçim değişen liste geleneği, bu seçimde de devam etmiş olacak...
.....
Boş binada gece gündüz bonzai içen çocuklar...
Bonzai ismi verilen uyuşturucu tam bir bela oldu.
Gencecik çocuklar içtikleri bu uyuşturucu haplarla resmen geleceğini karartıyor.
Gün geçmesin ki Bonzai illeti ile ilgili bir ihbar almıyor olalım.
İşte bunlardan birisi:
Şeker Mahallesi'nde Ihlamurağacı sokak ile Lületaşı sokak arasında boş bir bina var.
Bu binayı mesken tutmuş gençler.
Bazı günler sabah, bazı günler de gecenin bir yarısı giriyorlar söz konusu binaya.
Ne yaptıklarını tahmin ediyorsunuzdur.
Çevredeki insanların anlattığına bakılırsa, pırlanta gibi çocuklar bunlar.
Ama o eve girdiklerinde ve o illeti içtiklerinde ne pırlantalıkları kalıyor ne de gençlikleri.
10 belki 15 kere polisi aramış çevredeki komşular.
O kadar da ambulansı arama gereği duymuşlar.
-"Ne olur artık bir önlem alınsın. Yazık bu çocuklara!" diyor hepsi.
Umarız güvenlik kuvvetleri şu boş binaya bir bakar.
Umarız bu çocukların bu illetten kurtulması için yetkililer harekete geçer?
Umarız...
.........
Oğlan bizim kız bizim...
Es TV'nin başarılı, yakışıklı, seviyeli ve son derece nezaket sahibi kameramanı Engin Kale...
Sakarya Gazetesi'nin güzel, acar, yerinde duramayan ve zarafet sahibi muhabiri Seda Uçar.
Her ikisi de, mesleğimizin geleceğini sırtlarında taşıyacak olan yeni nesil başarılı isimler.
Her ikisi de ayrı ayrı değer verdiğimiz güzel ve candan insanlar.
Hayatlarını birleştirmeye karar vermiş bu iki kardeşim.
Bana göre de yaşamlarındaki en doğru kararı almışlar.
Yaşamlarını birleştirme yolunda da ilk önemli adımı atıp, nişan yüzüklerini de takmışlar üstelik.
Ne diyelim?
Oğlan bizim kız bizim.
Birleşen elleriniz ve kalpleriniz bir daha hiç ayrılmasın.Hayat boyu birlikte ilerlemeye karar verdiğiniz yolda, güneş hep önünüzde olsun ki gölgeler ardınızda kalsın.
Bize kalan da, sizi en kutsal müessese olan evliliğe, mutluluk içinde uğurlamak olsun.
.......
Biraz da gülmek lazım
Tarih dersinde öğretmen birini tahtaya kaldırmış ve sormuş:
-Oğlum Kadeş Savaşını kim yaptı?
Çocuk hemen yanıtlamış:
-Hocam vallahi billahi ben yapmadım.
Hoca sinirinden çıldıracak. O sinirle dışarıya çıkmış, koridorda Matematik öğretmenini görmüş ve durumu Matematik öğretmenine anlatmış:
-Hoca hanım bu öğrenciler beni çıldırtacak; Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, vallahi billahi ben yapmadım diye yanıt veriyorlar, çıldıracağım...
-Hocam üzülmeyin çocuktur bunlar hem yaparlar hem de yapmadım derler...
Tarihçinin sinirleri iyice tepesine çıkmış ve soluğu Müdür Beyin odasında almış.
-Müdür Bey bu nasıl bir okul, ne öğrencisinde hayır var, ne de öğretmeninde; öğrenciye Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, ben yapmadım diyor, öğretmene durumu anlatıyorum, bunlar çocuktur hem yaparlar hem de yapmadım derler diyor, kafayı yiyeceğim.
Müdür Bey: Siz hiç kendinizi üzmeyin Hocam, bunda merak edilecek birşey yok, şimdi Bakanlığa bir yazı yazar ve Kadeş Savaşını kimin yaptığını sorarız...
Tarih Öğretmeni aldığı yanıt ile oracığa yığılıp kalmış ve Müdürden bir hafta izin almış...
Bir hafta sonra Bakanlıktan bir yazı:
Bu yıl ödenek olmadığı için Kadeş Savaşı yapılamayacaktır. Bilginize...