Milli Güvenlik Kurulu, Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Sayın Gül başkanlığında, Kürt açılımının da değerlendirildiği toplantı, Toplantıdan kamuoyun ve TBMM' nin, içeriğini bilmediği "açılım çalışmalarına devam" tavsiyesi çıktı.
Oysa Türkiye' de, onca hayati sorun varken, bu sorunları unutturmak ve kamuoyunun kabullenmesini sağlamak amacıyla, sürekli yeni gündemler yaratılıyor. Dün "ÜMRANİYE DAVASI" ve "DARBE BELGESİ" vardı. Bugün ise "KÜRT AÇILIMI" veya "DEMOKRATİK AÇILIM" gündemi işgal ediyor
Ayrıca Kürtler, mağdur da Türkler ve diğer etnik gruplar mağdur değil mi? Bugün ülkemizde, mevcut Kürt kökenli vatandaşların, üçte ikisi, batı kentlerimizde yaşıyor. Durumları ise ortadadır. Büyük çoğunluğu, iş güç sahibi, hatta ülkemizin, her alanda önde gelen insanlarıdır. Aşiret düğünlerindeki takılar ve savrulan dolarlar ise ortada.
Ayrıca DTP ve PKK' nın hedefi, "Demokratik özgürlük" değildir. Takip ettikleri, totaliter bir yapılanma, Pan Kürdist bir militan milliyetçiliktir. Hal böyle olunca da Hükümetin düşündüğü, "Demokratik Açılım" DTP ve PKK' yı memnun etmeyecektir.
Nitekim DTP kongresinin, sonuç bildirgesinde, "demokratik özerklik" adı altında, devlete sadece dışişleri, savunma ve maliyeyi bırakıyor; kalan bütün devlet faaliyetlerini, yerel yönetimlere devrediliyor
Diğer yandan Başbakan Erdoğan ile yapılan görüşmenin ardından, iyimser mesajlar veren DTP' li yöneticiler, bu kez adres değiştirdi. Demokratik Toplum Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mardin Milletvekili Emine Ayna, Kürt sorununun, çözümü sırasında terör örgütü PKK ve elebaşı Abdullah Öcalan'ın mutlaka muhatap alınması gerektiğini söyleyerek demokratik açılımın yeterli olmayacağını ima etmiş oldu.
AKP Diyarbakır Milletvekili, İhsan Arslan, "Ne mutlu Türküm diyene" yazısının dağlardan silinmesini istemiş, 'eyalet' hayali kurduğunun da altını çizmişti. Daha da
İleri giderek, ölen teröristin ailesine para yardımı yapılmasını, sözde Kürt sorununun çözümü için Öcalan'ın, muhatap alınmasını istemişti.
Batı ülkeleri, yıllardır taşeron terör örgütleri, özellikle de PKK aracılığıyla, "Kürt-Türk" arasında etnik ve "Alevi-Sünni" mezhepleri arasında da "Dini" nefreti körükleyerek, ülkemizi kaosa sürüklemek veya bölmek ve parçalamak istiyorlar.
Bu tabloyu geçmişte de yaşadık. Türkleri, Avrupa'dan atmak için geçmişte de, Avrupa ülkeleri tarafından, Balkanlar'da, "IRKİ" ve DİNİ" taassuplar körüklendi. Bu uğurda büyük propagandalar yapıldı. Balkan toplumlarının, milliyetçilik hisleri kamçılandı. Önce ayaklanmalar, sonra da savaşlarla istenen sonuca ulaşıldı.
Günlerdir bazı kesimler kasıtlı olarak "Kürt Açılımı" adı altında, fikir beyan ediyorlar. Oysa İçişleri Bakanı Sayın Aksu, 'Kürt açılımı diye bir şeyin olmadığını, Türkiye'de Kürt kökenli vatandaşların da Cumhurbaşkanlığı ve İçişleri Bakanlığı yaptığını' söyledi. Tarih boyunca Türk, Kürt ve Laz'ın birlikte savaştığını anlatan Aksu, ''Vatanın bölünmez bütünlüğü için, yine birlikte hareket edeceklerini'' ifade etti.
Türkiye' de tüm vatandaşları, kapsayan demokratik açılımlarda sorun yok. Ancak Bölgesel milliyetçilik, Etnik milliyetçilik, dinsel milliyetçilik asla kabul görmemelidir. Bu unsurları dikkate alan, her demokratik açılım, "DİNSEL" ve "ETNİK" nefreti körükler Türkiye için de felaket olur.
Ayrıca 1975 Helsinki, Sonuç Belgesi' nin, İnsan Hakları ve özgürlüklerini temel alan 7' inci maddesine yönelik bir modelle, bazı ülkelerin demokratikleştirilmelerini amaçlanmaktadır. Ancak ABD ve AB bu modelle, ülkemizin parçalanmak ve bölmek istemektedir. Nitekim bu modelle, Sovyetler Birliği, savaşsız, işgalsiz ve müdahalesiz bir biçimde çökertildi. Yugoslavya da böyle parçalandı.
Yine "Kopenhag Kriterleri"nde: "Ulusal azınlıklar, etnik, kültürel, dilsel ve dinsel kimliklerini, her türlü asimilasyon girişiminden, ayrı olarak, koruma ve geliştirme hakkına sahiptir ve dilsel ayrılığı olan etnik topluluklar, azınlık sayılacak, kendi dillerinde serbestçe eğitim öğretim ve yayın hakkına sahip olacaklardır." Hükümleri, kullanılarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, yüz sene önce dayatılan, SEVR sömürgeciliği, yeniden hayata geçirilmek isteniyor. Bazı siyasiler, sanatçılar ve sanal aydınlar da taşeronluk yapıyor.
Şu bir gerçek ki, Batı ülkeleri, geçmişte olduğu gibi, bugünde,"SEVR" anlaşmasının maddelerini somutlaştırmak için, yerli işbirlikçilerle, işbirliği içindedirler. Maksatları da açık ve nettir. Türk varlığını, Anadolu'da bitirmek ve önlerindeki en büyük engel olan Türk milli devletini de tasfiye etmektir. O nedenle de "Demokratik Açılım"la ilgili gelişmeler, çok dikkatli yapılmalı, ulus ve üniter devlet yapımıza zarar vermemelidir.
DEMOKRATİK AÇILIM!
Milli Güvenlik Kurulu, Çankaya Köşkünde Cumhurbaşkanı Sayın Gül başkanlığında, Kürt açılımının da değerlendirildiği toplantı, Toplantıdan kamuoyun ve TBMM nin, içeriğini bilmediği "açılım çalışmalarına devam"...