Ülke olarak, depremlerden ders almadığımız gibi, sürekli öneri ve çözüm ürettik. Ancak sürekli deprem olmasına rağmen tedbir almadık. Nitekim 1941'de merkez üssü Van-Erciş olan 5.9 büyüklüğündeki depremde, 194 kişi hayatını kaybetti. 20 Ekim 1945'te Van merkezde meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki depremde ise binalarda, hasarlar oldu ama can kaybı yaşanmadı. 16 Temmuz 1972'de yine Van merkez'de olan 5.2 büyüklüğündeki depremde ise 1 vatandaş hayatını kaybetti. Van en büyük deprem acısını 24 Kasım 1976'da yaşadı. Van'ın Çaldıran ve Muradiye ilçeleri arasında meydana gelen ve 7.2 büyüklüğündeki depremde 3 bin 840 vatandaşımız hayatını kaybederken, 497 kişi de yaralı olarak kurtarıldı. Ancak bunca depreme rağmen, bölgede tedbir alınmadı.
Son Van depreminde, 459 kişinin öldüğü, 13521 kişinin yaralandığını açıkladı.
Hülasa depremlerden, ne ders, ne de tedbir aldık. Yıllardır da yıkılan binalara neden olan siyaset, bürokrat, müteahhit üçgenine de çözüm bulamadık. Ayrıca yıkılan binaların, sorumlularına, caydırıcı ceza verilmediği için de mal ve can kaybına tanık olduk.
Her deprem sonrası, büyük can ve mal kaybı olmasına rağmen, tedbir alınmadığı gibi, Bilim adamlarının uyarıları da göz ardı edildi. Nitekim ABD'deki Purdue Üniversitesi'nin en önemli deprem profesörlerinden Mete Sözen, "Japon, ABD'li ve Türk uzmanlarla onarım raporu hazırlayıp zamanın Başbakanına sunduk. Bir şey yapmadı. MGK'ya götürdük. Sonuç alamadık. Bu ülkede kimse hiçbir şey yapmıyor!" diyerek bir gerçeği ortaya koydu.
Aslında Türkiye, 1999 depreminden sonra, çok büyük bir atılım yaptı, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde en modern gereçlerle donanmış deprem dinleme istasyonları, Küresel Konum Belirleme Sistemi (GPS)ve California'da bile bulunmayan Erken Uyarı Sistemi ağını kurdu. Amerikan, İngiliz ve Japon bilim adamlarının, hemen hepsi, deprem araştırmaları konusunda, Türkiye'yi örnek gösterdi. Ancak tablo ortadadır.
Diğer yandan uzmanlar, "DEPREM ÖLDÜRMEZ, İHMAL VE BİNALAR ÖLDÜRÜR" uyarılarına ve, yıllardır, gündeme getirilen insan yaşamı için de olmazsa şartı olan, "SAĞLAM ZEMİN ve "SAĞLAM BİNADA OTURMAK" gibi, iki basit kural bile, insanımız, özellikle de belediyeler yerine getirmedi.
Eskişehir' de, yıllardır sürekli deprem gerçeği masaya yatırıldı ve deprem konusunda çalışan uzmanlar, devamlı bir araya geldi ve Eskişehir'de, 1998 yılından önce yapılan binaların güçlendirilmesi, gerektiği de hep söylendi. Ayrıca kentte depremle ilgili, pek çok panel, konferans, sempozyum ve toplantılar yapıldı. Pek çokta öneri getirildi. Ancak bu önerilerin hiçbiri yerine getirilmedi.
17 Ağustos Marmara Depremi'nde, sabahın erken saatlerinde, Gölcük' te idik. Üç gün, enkaz kaldırma çalışmalarına, yardımcı olduk. Bölgede, kaos vardı. Devlet yardım konusunda, organize olamadı. Beton binalar altında yardım bekleyen veya çıkartılan insanları ve çalışmalara tanık olduk. Kurtulan insanlarımızla sevindik, ölenlere de üzüldük. Eskişehir' e döndükten sonra, orada gördüğümüz eksiklileri ve yapılması gerekenleri, o günlerde, Eskişehir Valisi olan, Sayın Ali Fuat Güven'e aktardık. Eskişehir' de, birkaç adet çadır kent kurulmasını da istemiştik. Önerilerimizin, büyük çoğunluğu, o yıllarda hayata geçti. Hatta üç yerde, çadır kent gerçekleştirilmişti. Ancak, iki çadır kent sonradan, TOKİ ve bir kooperatif tarafından yok edildi.
Ayrıca Gölcük-Adapazarı merkezli depremde, Eskişehir' de, 490 bina ve 49 işyeri hasar gördü. İki binadan, biri depremde, diğeri ise kendiliğinden çöktü. 4 adet ağır hasarlı bina da sonradan yıkıldı. 32 vatandaşımızda, hayatını kaybetti. Ayrıca Eskişehir' de olası bir depremde, bugüne kadar olan depremlerle yorulan ve 17 Ağustos Depremi'nde hasar gören binalar, çok büyük tehlike arz ediyor ama kimse elini taşın altına koymuyor.
Eskişehir'de, Bilim adamlarımız da ilgilleri uyarıyor. Ancak dikkate alan yok Nitekim Sayın Prof. Dr. AYDAY, " Eskişehir'in, bir deprem senaryosu hala yok. Mahallelerin, envanteri hala çıkmış değil. Hangi ev sağlam, hangisi çürük, hangisi depreme dayanıklı, hangisi değil, hiçbir bilgi yok. Sadece bu konuda başlatılan çalışmalar olduğunu duyuyorum. Bu çalışmalar içinde de 11 yılda sadece 3-4 mahallenin envanteri hazırlanmış. Hepsi hazırlansa ne olacak? Peki, envanterin ardından neler yapılacak, nerelerde hangi çalışmalar uygulanacak, belli mi, tabiî ki değil! Böyle bir çalışmanın tam olarak hayata geçirildiğini oğlumun, oğlunun oğlu mu görecek? Neden bu kent deprem gerçeğine uygun çalışmalar yapmıyor, neden bir araya gelemiyor?" " sözleri, vilayet ve belediyeler tarafından yeteri kadar dikkate alınmadı. Oysa felaketler, geliyorum demez. Ayrıca depremlerdeki arzu edilmeyen, mal ve can kaybı, sorumlulara, verilecek caydırıcı cezalarla orantılı olacaktır. Çünkü insanlarımızı, DEPREM DEĞİL, İHMAL VE BİNALAR ÖLDÜRÜYOR.
DEPREM DEĞİL İHMAL ÖLDÜRDÜ
Ülke olarak, depremlerden ders almadığımız gibi, sürekli öneri ve çözüm ürettik. Ancak sürekli deprem olmasına rağmen tedbir almadık. Nitekim 1941de merkez üssü Van-Erciş olan 5.9 büyüklüğündeki depremde, 194 kişi hayatını...