DEPREM DEĞİL TEDBİRSİZLİK ÖLDÜRÜR

Ülkemizde, ilgililer, depremle,ilgili konuşmalar yapar, önerilerini de kamuoyu ile paylaşırlar. Nitekim deprem Haftası dolayısıyla, Vali Sayın TUNA, yayınladığı mesajda, “… Binanın yapımında, yer seçimi, zemin etüdü, proje...

Ülkemizde, ilgililer, depremle,ilgili konuşmalar yapar, önerilerini de kamuoyu ile paylaşırlar. Nitekim deprem Haftası dolayısıyla, Vali Sayın TUNA, yayınladığı mesajda, "... Binanın yapımında, yer seçimi, zemin etüdü, proje ve inşaat safhaları titizlikle yapılmalı, kanun ve yönetmeliklere de harfiyen uyulmalıdır. " uyarısı, dikkate alınmalıdır. Çünkü insanları, deprem değil, binalar öldürüyor.
Ayrıca 17 Ağustos depreminden sonra, TBMM'de grubu bulunan siyasi partilere mensup milletvekilleri, deprem felaketiyle ilgili, alınan ve alınması gereken tedbirler konusunda, meclis araştırması açılması için önerge verdiler.
Verilen önergede,",,,Afet riski yüksek olan bölgelerden başlamak üzere, mevcut yapı ve altyapıların afetler olmadan önce güçlendirilmesi ve yenilenmesi çalışmalarına kamu binalarından başlayarak, önem ve öncelik verilmeli ve bu amaç için yeterli, iç ve dış kaynaklar bulunarak, özel bir uygulama projesi hazırlanmalıdır. " ifadesi yer almıştı. Bugüne kadar bu ifadeler, ne ülke bazında, ne de Eskişehir'de yeteri kadar hayata geçirildi.
Yine önerge de," planlama ve yapı sektöründe görev alan şehir plancılığı, mimar, inşaat, jeoloji, jeofizik, makine ve elektrik mühendisliği gibi, uzmanlık alanlarının yetki ve sorumluluklarını belirleyen, meslek yasaları çıkarılmalıdır. Bu yasalarda, Meslek Odalarına üyelerini denetleme yetkisi verilmeli, gereği yerine getirilmez ise, Odalar da sorumlu tutulmalıdır. "demişti.
Öte yandan aynı önergede, " Ülkemizde, sağlıklı yapılaşma için, yeterli sayıda mimar, mühendis ve teknik eleman bulunmaktadır. İnşatlarda, mimar, mühendis, tekniker kalifiye usta-işçisinin istihdamını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bağımsız ve uzman bir meslek kuruluşu olarak İnşaat Müteahhitleri Odası kurulmalı ve müteahhitler meslek ilkeleri açısından denetlenmelidir. Müteahhitlik sistemi değiştirilerek, yetki ve sorumlulukların belirleneceği bir hukuki sisteme kavuşturulmalı. " önerileri de bugüne kadar arzu edilen boyutta gerçekleştirilemedi.
Nitekim Deprem Haftası dolayısıyla bir açıklama yapan, Sayın Prof. Dr. Can AYDA Türkiye'nin, en son yaşadığı, en büyük depremin, Marmara ve Düzce depremleri olduğunu ve bu depremlerde, 35 bin kişinin hayatını kaybettiğini anımsattı. Aradan geçen 17 yıla rağmen, Eskişehir ve civar illerde, deprem konusunda, hiçbir çalışmanın ve hazırlığın yapılmadığını ifade etti.
17 Ağustos 1999 tarihinde, Marmara Bölgesi'nde meydana gelen ve 17 bin kişinin ölümüne neden olan, 7.4 büyüklüğündeki depremden sonra da ülke genelinde olduğu gibi, Eskişehir'de de, depremle ilgili önlemler sürekli gündemde oldu. Ancak bir müddet sonra unutuldu. Ortama da, "eski tas eski hamam" felsefesi hâkim oldu.
Oysa depreme, hazırlıklı olma kavramı, sürekli, kalıcı ve çok geniş kapsamlıdır; Bireyden, devlete kadar, çeşitli kurum ve kuruluşların görev ve sorumluluklarını içerir; geniş bir alanda uzman katkısı gerektirir. Depreme, hazırlıklı olmanın reçete niteliğinde, basit bir çözümü de yoktur. Ancak deprem öncesi çalışmalar zamanında, yerinde, yeterli, sürekli ve bilimsel temele dayalı olarak, doğru ve iyi yapılırsa, deprem sonrası mal ve can kaybı, o denli az olur ve depremin yıkıcı etkisi en aza indirgenir.
Eskişehir' de, Sivil Savunma ve İl Acil Yardım Ekipleri ve Sivil Savunma yükümlülerinin, eğitimleri sürekli olarak yapılmalı ve eğitimler tatbikatlarla pekiştirilmelidir. Sivil Savunma depoları kurularak, gerekli araç-gereç ve malzeme stokları yapılmalı ve kent düzeyinde etkin bir "Haber Alma ve İkaz Sistemleri", ilgili sivil ve resmi kuruluşlar ile koordine edilerek kurulmalıdır. İtfaiye teşkilâtları, bir afet anında kurtarma ve ilk yardım yapacak şekilde yeniden örgütlenmeli, donatılmalı ve eğitilmelidir
Eskişehir' de, ülke bazında olduğu gibi, depremle ilgili önlemler kalıcı ve sürekli olmadı. 17 Ağustos Marmara Depremi'nde, sonra, Eskişehir valilerimizden, Sayın Ali Fuat GÜVEN, döneminde, Zincirlikuyu Mahallesinde, 62500 m2, Mamuca da, 55500 m2 ve şahin tepesinde olmak üzere üç çadırken kurulmuştu. Şahin Tepesindeki çadır kent yeri, bir kooperatife tahsis edilerek, Mamuca yolundaki çadır kentte, TOKİ tarafından, ev yapılarak, ortadan kaldırıldı. Zincirlikuyu Mahallesinde 62500 m2 çadır kentinde akıbeti de bilinmiyor.
Yalnız Eskişehir' de değil, İstanbul'da 'da, Gölcük depreminden sonra İstanbul'da, çadır kentler için, 480 büyük arazi saptandığı, ancak 12 yılda, bu çadır kentlerin, arazileri lüks konutlar ve alış veriş merkezleri ile dolduğu söyleniyor
Oysa ülkemizde ve Eskişehir'de, depremle ilgili önlemler, sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı olmalıdır. Çünkü deprem ihmale gelmez, Ayrıca ünlü Fizikçi Torahiko TERAD söylediği gibi, "DOĞAL AFET UNUTULDUĞU ZAMANA GELİR."

Haberleri