DEPREM GELİYORUM DEMEZ

17 Ağustos 1999’da, meydana gelen büyük Marmara Depremi ile Türkiye, tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadı. Binlerce vatandaşımız, hayatını kaybetti, on binlercesi yaralandı, evsiz, barksız kaldı. Depremin üzerinden,16...

17 Ağustos 1999'da, meydana gelen büyük Marmara Depremi ile Türkiye, tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadı. Binlerce vatandaşımız, hayatını kaybetti, on binlercesi yaralandı, evsiz, barksız kaldı. Depremin üzerinden,16 yıl geçti. Acılar, hala dün gibi taze.
17 Ağustos sabahın, erken saatlerinde, Gölcük' e ulaştık. Üç gün de çalışmalara yardımcı olduk. Nice acılara da tanık olduk. Toplumun tüm bireyleri, kamu kurumları, sivil toplum örgütleri, siyasi merciler ve devlet o gün üzerine düşen görevleri en iyi şekilde yerine getirmek için, gayret gösterdi.. Ancak iyi organize olamadılar, hazırlıksız oldukları, her icraatlarında görüldü. Hatta bezende müdahalelerde, çaresiz kaldılar.
17 Ağustos Marmara Depremi'nde, üç gün, enkaz kaldırma çalışmalarında, gördüğümüz eksiklileri ve yapılması gerekenleri, o günlerde, Eskişehir Valisi olan, Sayın Ali Fuat Güven'e aktardık. Önerilerimiz arasında, Eskişehir' de, birkaç adet çadır kent kurulmasını da istemiştik. Önerilerimizin, büyük çoğunluğu, o yıllarda hayata geçti. Hatta üç yerde, çadır kent gerçekleştirilmişti. Maalesef çadır kentin biri kooperatif, diğeri ise TOKİ tarafından, konuta dönüştürüldü. Diğerinin ise kaderi, belli değildir.
Öte yandan 17 Ağustos depreminden sonra, TBMM'de, grubu bulunan siyasi partilere mensup milletvekilleri, deprem felaketiyle ilgili alınan ve alınması gereken tedbirler konusunda, meclis araştırması açılması için önerge verdiler. Önerge de "afet riski yüksek olan bölgelerden başlamak üzere, mevcut yapı ve altyapıların afetler olmadan önce güçlendirilmesi ve yenilenmesi çalışmalarına kamu binalarından başlayarak önem ve öncelik verilmeli ve bu amaç için yeterli iç ve dış kaynaklar bulunarak, özel bir uygulama projesi hazırlanmalıdır. " kararı alınmıştı. Bugüne kadar bu ifadeler, ne ülke, ne de Eskişehir' de hayata geçirildi.
Eskişehir' de, mal ve can kaybına neden olan, Gölcük-Adapazarı merkezli 7. 4 şiddetli depremde, Eskişehir' de, 490 bina ve 49 işyeri hasar gördü. İki bina biri depremde, diğeri ise kendiliğinden çöktü. 4 adet ağır hasarlı bina da sonradan yıkıldı. 32 vatandaşımızda, hayatını kaybetti. Ancak Eskişehir merkezde, tespit edilmeyen, onlarca hasarlı bina var. Bu binalarda gereken tedbirler alınmaz ise, olası bir depremde, büyük mal ve can kaybına neden olacaktır.
17 Ağustos depreminden sonra, açıklamalarda, Eskişehir'de, 130 bin bina, 220 bin konut var. Bunların yarısı olan 110 bin binada iskân yok. Kalan binalar ise imar affından faydalanarak oturma izni almış. Ayrıca geçmiş yıllarda da, mücavir alanların, dar tutulması nedeniyle, mahallerin büyük bir bölümü, kendi halinde gelişti. Bu ihmal, bugün belediyeleri sıkıntıya soktu
17 Ağustos depremi sonrası olduğu gibi, her depremde pek çok karar aldı ama alınan kararlar, sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı olamadı. Hülasa depremle ilgili önlemlere,"Eski tas eski hamam" felsefesi hâkim oldu.
Aslında Türkiye, 1999 depreminden sonra, çok büyük bir atılım yaptı, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde en modern gereçlerle donanmış deprem dinleme istasyonları, Küresel Konum Belirleme Sistemi (GPS)ve California'da bile bulunmayan Erken Uyarı Sistemi ağını kurdu. Yabancı bilim adamlarının, hemen hepsi, deprem araştırmaları konusunda, Türkiye'yi örnek gösterdi.
Eskişehir' de, deprem gerçeği yıllardır masaya yatırıldı ve deprem konusunda çalışan uzmanlar, sürekli bir araya geldi ve Eskişehir'de, 1998 yılından önce yapılan binaların güçlendirilmesi gerektiği de hep söylendi. Ayrıca kentte, depremle ilgili pek çok panel, konferans, sempozyum ve toplantılar yapıldı. Pek çokta öneri getirildi. Ancak gelinen nokta ortadadır. Maalesef uzmanlarca, yıllardır gündeme getirilen ve depremde, insan yaşamı için de olmazsa şartı olan "SAĞLAM ZEMİN ÜZERİNDE OTURMAK" ve "SAĞLAM BİNADA OTURMAK" gibi, iki basit kural bile, yeteri kadar dikkate alınmıyor.
Gerçi yetkililer ve diğer ilgililer, depremle ilgili yeterli de olmasa, önlemler alıyor ama vatandaşların, görevli yetkililerden,'yalın yurttaş' kimliği ile imar ve depremle ilgili bilgi alması, hatta yetkililere ulaşması çok zor. Oysa insanımızın, depremlerle ilgili, öneri ve tespitlere yanında, rehberliğe de gereksinimleri vardır.
Gerçi uzmanlar tarafından, ilgiller ve halk sıkça uyarılıyor. Nitekim Sayın Prof. Dr. Can AYDAY' ın, "...Çevremizdeki iller, Deprem Afet Sistemi'ni hayata geçirdi. Sadece Eskişehir'in, kent merkezi değil, ilçeleri de tehlike altında " sözleri, bugüne kadar depremle ilgili önlemlerin, ilgiler tarafından, yeteri kadar dikkate alınmadığı gösteriyor. Yerel seçimler de kent için, pek çok vaat var ama depremle ilgili önlemler, adayların gündeminde olmadı.
Eskişehir' de, insanlar, hala hasarlı binalarda oturuluyor. Felaket gelmeden, bu binalar tespit edilmeli ve iyi bir planlama yapıp, bu sorun çözüme kavuşturulmalıdır. Ancak Depremle ilgili olarak ilgililerin ve halkımızın duyarsızlığı, dikkat çekicidir. Oysa Japon ünlü Fizikçi Torahiko TERAD, "DOĞAL AFET UNUTULDUĞU ZAMANA GELİR" demiştir.

Haberleri