Başbakan Sayın Erdoğan, dün, bugün başlayacak, Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katılmak üzere Washington'a gitti. Oysa bir ara ermeni soykırım tasarısının, ABD Temsilciler Meclisi'nin Dış İlişkiler Komitesi'nde de 22'ye karşı 23 oyla kabul edilmesinden sonra ABD Büyük elçisi, geri çağrılmış, Başbakan' ın da, ABD'ye gitmeyeceği söylentileri, gündeme gelmişti. Ve nihayet! Başbakan, ABD' ye gitmeme kararını değiştirdi. BM zirvesine katılma kararı aldı. ABD Büyükelçisi Sayın Tan' da, ABD deki görevine tekrar döndü.
Ayrıca 1915 olaylarına ilişkin "Ermeni soykırımı" iddialarını içeren öneri, İsveç Parlamentosu'nda 130'a karşı 131 oyla kabul edilmişti. Hatta Tasarıda sadece Ermenilere değil, diğer Hıristiyan azınlıklara da soykırım uygulandığı iddia ediliyordu. Tasarının kabulünün ardından, Ankara Stockholm Büyükelçisi Zergün Korutürk'ü Ankara'ya çağrılmıştı. O da görevi, başına döndü.
Türkiye'deki siyasi iktidarlar, batı ülkelerine karşı pek çok müeyyide uygulamaya kalktı ama bir müddet sonra ya unutuldu, ya da sözde kaldı. Bu durum Türkiye'yi, uluslararası ilişkilerde, çok zor durumda bıraktı. Misilleme tehditleri de dikkate alınmadı. Çünkü devlet dediğimiz şey basit bir oluşum değildir. Devlet yönetimi ciddiyet ister. Aldığı her kararın da arkasında durur.
Hülasa Türkiye'de, Atatürk'ten sonra gelen tüm siyasi iktidarlar, ülke sorunları, özellikle de uluslararası sorunlarda, kişilikli ve kararlı bir politika izlemedi. Dış politika ile ilgili kararlardaki kararsızlık, Türkiye' nin, uluslararası alandaki sorunlarının önünde, en büyük engel teşkil etti. Türk hükümetlerinin, sorunlar karşısındaki en sert tavrı bile dikkate başka ülkelere tarafından dikkate alınmadı.
Nitekim Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili tasarı, ABD Kongresi'nin alt kanadı Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde 10 Ekim'de2009'da 21'e karşı 27 oyla kabul edilmesinden önce, bir gazeteye açıklama yapan, California 27'nci bölgeden milletvekili Demokrat Brad Sherman da, " ANKARA'NIN, BİRKAÇ GÜN KIZGINLIĞINI İFADE EDECEĞİNİ, SONRA KIZGINLIĞININ BİTECEĞİNİ " savundu.
Ermenistan Cumhurbaşkanı da Amerikan Kongresi'ne, " SİZ MERAK ETMEYİN TÜRKİYE' NİN MİSİLLEMESİ ÖNEMLİ DEĞİL. LAFTA KALIR. FRANSA'YI BOYKOT ETMİŞLERDİ, BİR YIL İÇİNDE FRANSA İLE TİCARET HAÇMİ ARTTI " diye mesaj gönderiyor.
Bu tespitlerden, ders alınmadı. Bu gelişmeleri, bilen dünya parlamentoları da 1915 olaylarını 'soykırım' olarak tanımlayan karalar aldı. Bugünde Ermeni tasarısı, ABD Temsilciler Meclisi'nin Dış İlişkiler Komitesi'nde de 22'ye karşı 23 oyla kabul edildi. Bir milletvekili ise oylamaya katılmayarak tasarının kaderini değiştirmişti. Bu gelişme üzerine de Başbakan Sayın ERDOĞAN, Amerika gezisini iptal ettiğini duyurdu. BD Büyükelçisi Sayın Namık Tan, Türkiye'ye çağrıldı. Ardından da Amerika'nın, Türkiye'ye karşı tutumu izlenmeye başlandı. Ancak ABD' nin tutumunda hiçbir değişiklik, gözlenmedi ama Sayın Erdoğan ABD' ye gitti Büyükelçide görevine döndü. Hatta ABD Hükümeti'nden Türkiye'ye 24 Nisan öncesi Ermenistan Protokolleri'nin onaylanması için yoğun bir baskı başladı
Aslında bu durum, normal gibi görünse de, bu tür yanlış karar ve uygulamalar Türk devletine uluslararası alanda, itibar kaybettirdiği gibi, sorunlarının çözümüne de zarar veriyor. Hatta sorunlara daha da ivme kazandırıyor.
Şu bir gerçek ki, Türkiye' nin, ermeni tezlerine karşı sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı bir stratejisi olmadığı gibi, bu alanda aldığı kararlarda sürekli ve kalıcı olmadı. Durum bu olunca da Ermeni tezleri, sürekli uluslararası alanda kabul gördü. Oysa muhatap bilinse, muhataba Ermenilerin iddialarını, geçersiz kılacak çalışma içinde olunsa veya bu konuları inceleyip yayın yapacak kadar akademisyen yetiştirebilsek, ciddi yayın yapabilsek, bu iş için yeterli kaynak ayırabilsek, En önemlisi de Ermenilere eşdeğere propaganda mekanizması oluşturabilsek, bugünkü tablo meydana gelir miydi?
Hülasa Ermeni tezlerine karşı, ne stratejimiz var. Ne de taktik biliyoruz. Ermeniler ise bu alanda ciddi çalışıyorlar, Ermeniler düşleri bellidir. Sözde iddialarını, tüm dünyaya "tanıtmak", Türkiye'yi bu temelsiz iddiaları "tanımak" zorunda bırakmak, Türkiye'den "tazminat" ve "toprak" alarak, "Büyük Ermenistan" rüyasını gerçekleştirmektir.
Oysa Türkiye' de, Ermenilere karşı herhangi bir düşmanlık olmadı ama Ermeni fanatizmi, gündemden düşmüyor. Türk hükümetlerinin, tutarsız stratejileri de Ermeni tezlerine destek oluyor. Durum bu olunca da sorumlu, Ermeni tezlerine destek veren Dünya parlamentoları değil, Ermeni tezleri ve dünya parlamentolarının soykırımla ilgili aldıkları kararlara karşısında, sürekli ve kalıcı politika izlemeyip, aldıkları kararlardan vazgeçerek, ilişkileri normalleştiren siyasi iktidarlardır.
DEVLET YÖNETİMİ CİDDİYET İSTER
Başbakan Sayın Erdoğan, dün, bugün başlayacak, Nükleer Güvenlik Zirvesine katılmak üzere Washingtona gitti. Oysa bir ara ermeni soykırım tasarısının, ABD Temsilciler Meclisi’nin Dış İlişkiler Komitesi’nde de 22’ye...