Devletin yapamadığını üstlenenlerin ödettirdiği bedel...

Devletin, görevi olup da yapmadığı her işi, çıkıp başka birileri üstlenir.Örneğin: Devlet, kendi vatandaşının çocuğunun okuma ve barınma ihtiyacını karşılayamazsa, buna talip olan bir sürü grup çıkar ortaya.Ancak…Devletin...

Devletin, görevi olup da yapmadığı her işi, çıkıp başka birileri üstlenir.
Örneğin: Devlet, kendi vatandaşının çocuğunun okuma ve barınma ihtiyacını karşılayamazsa, buna talip olan bir sürü grup çıkar ortaya.
Ancak...
Devletin karşılıksız yapması gerekip de yapamadığı bu işe talip olanlar, yaptıkları bu işten bir karşılık bekler.
Her ne kadar devletin yapamadığını yaparak büyük bir iyilik yapıyormuş gibi görünse de yaptığı işin karşılığında büyük bir beklenti vardır.
Tıpkı cemaatler ve benzeri gruplar gibi...
Bu oluşumlar, devletin ihmal ettiği, görmezden geldiği ya da yetişemediği alanlarda çıkıverirler ortaya.
Bir anlamda...
Sosyal güvenlik kurumu olurlar.
Çocuğu okuturlar, karnını doyururlar, barınmasını sağlarlar...
Zekiyse çocuk zaten bir yerlere gelir.
Zeki değilse de, soruları vererek, torpil yaparak, başkalarının önünü keserek bir yerlere getirirler.
Sadece çocuklarla da kalmaz mesele elbet.
Ailelerine de, devletin sağlayamadığı, sağlamak istemediği bir sürü imkanı sağlarlar.
Bir de üzerine cenneti vaat ederler ki, onlardan iyisi olmaz.
Artık pek çok kişi için devlet yoktur, onlar vardır.
Devlet doğru dürüst deri toplayamazsa, bunlar girer devreye.
Devlet boş bıraktığında krediler bunlara gider.
Bu yolla...
Devletin her türlü kadrosuna yerleştirilir çocuklar.
İşte devletin yapması gerekip de yapamadığını üstlenen ve "iyi bir şey yapıyor" muş gibi görünen cemaat ve grupların, bunu üstlenirken amaçladıkları beklentinin zamanı gelmiştir.
Devletin bir kenardan izlediği süreç içinde onların okuttuğu, onların yedirip, içirdiği, onların barınma ihtiyacını karşıladığı, onların işe yerleştirip, onların bir yerlere getirdiği çocukların, onlara olan görev ve borcunu ödeme vakti gelmiştir.
Bu görev kendi halkına kurşun sıkmak dahi istendiğinde yaparlar.
Bu görev, ülkenin rejimini değiştirmek dahi istense tereddüt bile etmezler.
Tıpkı 15 Temmuz gecesi şahit olduğumuz gibi...
Sonuç olarak...
Bu cemaat ve benzeri oluşumlar içinde olup, bunların kucağında yetişip büyüyen ve bunlar sayesinde bir yerlere gelenler, sıkıyı gördüklerinde hiç "bilmiyorduk, etmiyorduk" martavalı okumasın...
Devletin haricinde kim ne yapıyorsa, mutlaka bunun karşılığında bir beklentiye sahiptir ve bu beklentinin zamanı geldiğinde, yaptıklarının karşılığını bir şekilde ödetir.
Ve bu bedel de genellikle, altından kolay kolay kalkılamayacak bir bedel olur...

O yüzden...
Boşuna demiyorlar "Bedava peynir fare kapanında olur" diye...
......

Gündeme dair...
Biri Ortopedist diğeri genel cerrah iki doktor hastanenin önünde sohbet ediyormuş.
O sırada, önlerinden eğilerek yürüyen ve süklüm püklüm bir adam geçmiş.
Ortopedist "Bak bu adamda kesin bel fıtığı var. O yüzden eğik büyük yürüyor" diye olduğu yerden teşhis koymuş.
Genel cerrah atılmış "yanılıyorsun. Adamda hemoroit var ve bu yüzden acı çekiyor ve öyle yürüyor" diye kendi teşhisini söylemiş.
Fıtıktır, hemoroittir tartışması uzayınca iki doktor "Gidip adama soralım" demişler.
Durdurmuşlar adamı.
"Niye böyle yürüyorsun? Birimiz senin bel fıtığı olduğunu zannettik diğerimiz ise hemoroit. Hangisi?" diye sormuşlar.
Adam bakmış iki doktora ve:
"Üçümüz de yanıldık. Karnım ağrımaya başlayınca ben de gaz var zannettim. Çıkınca rahatlarım dedim. Ama gaz değilmiş. Altıma yaptığım için de mecburen eve kadar böyle yürüyeceğim" diyerek, ezik büzük vaziyette yürümesine devam etmiş...

.....

Nabi Avcı'dan Kılıçdaroğlu diyalogu...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı'nın birlikte katıldıkları Hacı Bektaş Veli'yi anma etkinliklerinde ilginç bir diyalog yaşanmış.
Yaşanan diyalogu Bakan Nabi Avcı, kürsüden yaptığı konuşmada şöyle anlatmış:
"Salona girerken, sizlerin 'Türkiye seninle gurur duyuyor' sloganlarınızı duyunca, Sayın Kılıçdaroğlu'na 'Size söylüyorlar' dedim. Yerimize oturduğumuzda ise 'Türkiye laiktir, laik kalacak' sloganlarını duyunca da 'Bakın bu sefer bana söylüyorlar' dedim. Sayın Kılıçdaroğlu da, 'Alınganlık yapmayın. Hepimize söylüyorlar' karşılığını verdi."
Bakan Nabi Avcı'nın anlattığı bu diyalogu salonda bulunanlar uzun süre alkışlamış...
.....

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Temel, bir gün tarlasından eve dönmektedir. Karadeniz bölgesinin sarp arazisindeki patikada ilerlerken, birden ayağı kayar ve yüzlerce metre derinlikteki uçuruma yuvarlanır. Can havliyle, uçurumdaki bir ağacın dalına tutunur. Aşağıya bakar, metrelerce derinlikte ve dibinde de sivri kayalar. Belki duyan olur da kurtarmaya gelir diye avazı çıktığı kadar bağırır:
-Çimse yok miiii!
Bir kaç kere daha bağırır. Sonunda, ta yukarılardan, gökten bir ses duyar:
-Ey kulum Temel! Düşüp ölsen ne var ki? Seni cennetime koyarım. Eğer emirlerimi yaptıysan, yasaklarımdan kaçındıysan, kul hakkı yemediysen hiç korkma!
Temel şöyle bi düşünür, emirlerden hemen hiçbirini yapmamış, yasakların neredeyse tamamını yapmış, kul hakkı desen sadece Fadime'nin hakkını ödeyemez. Başını kaldırıp, tekrar bağırır:
-Başka çimse yok miiii!

Haberleri