DEZENFORMASYON!

Gizli servislerin, özel harp çalışmalarından biri olan, "Dezenformasyon" taktiği, halkımızı rahatsız edecek boyutlara ulaştı. Bu durum, yazılı ve sözel basında, pek çok gelişme ve ilavelerle daha da çarpıtılıyor. Veya kamuoyu,...

Gizli servislerin, özel harp çalışmalarından biri olan, "Dezenformasyon" taktiği, halkımızı rahatsız edecek boyutlara ulaştı. Bu durum, yazılı ve sözel basında, pek çok gelişme ve ilavelerle daha da çarpıtılıyor. Veya kamuoyu, yanlış yönlendirilmek isteniyor. Ümraniye ve Balyoz Darbesi ile ilgili yargı sürecinde, daha net bir şekilde görüldü.
Aslında Dezenformasyonun, en çok yaşadığı alan internettir. Ancak Türkiye' de, taraf olan malum medyada, hemen her konuda, çeşitli amaçlara yönelik yanlış ve eksik, ya da fazla bilgi kirliliği yaşanıyor. Bu durum, ülkemize, kurum/kuruluşlara, zarar veriyor, özellikle de Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmak veya pasifize etmek için ortaya atılıyor.
Maalesef ülkemizde, bir kısım medya, sürekli bilgi kirliliği yaratmakla kalmıyor, önyargılı da davranıyor. Hatta yargısız infaz da yapıyor. Bunları ortadan kaldırmak veya meydana gelen itibar kaybını, tekrar kazanmak çok zordur. Nitekim Albert Einstein" Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur..." demiştir.
Kişi/kişiler ve kurum/kuruluşlarla ilgili gizli kalması gereken bilgiler, kamuoyu ile paylaşırken, yargı müdahale etmiyor. Bu kesim hakkında, her hangi bir cezai işlem de yapılmıyor. Oysa itham edilen kişi/kişiler, kurum/kuruluşlar, özellikle de TSK ve yargı, kamuoyu nazarında ciddi itibar ve güven kaybediyor.
Son yıllarda, bazı sözel ve yazılı medya, belli güçlerin ve akımların tekeline girdi. Bu durum, hem medyada, hem de toplumda kutuplaşmaları hızlandırdı. Daha da kötüsü, bu tablo, doğruları, yanlış, yanlışları da doğru yaptı. Örneğin "ERGENEKON", Türklerin kutsal destanı olmasına rağmen, bir kesim erozyona uğraması, diğer kesimde korunması için caba gösteriyor. Oysa kara kutu Haham Tuncay Güney' in, 32.Gün'e yaptığı açıklamalarda, "Ergenekon" isminin, Ergenekon Destanı ile bir alakası olmadığı söyledi
Ayrıca insanlara, yargı önüne çıkılmadan önyargılı davranılıyor, hatta yargısız infaz yapılıyor. Halklarında olmadık şeyler söylenip, olmadık senaryolar çiziliyor. Yargı kararı kesinleşmiş davlardan bile, Ergenekon davası ile ilişkilendiriliyor. Hatta dava ile uzaktan yakından ilgisi olmayan insanlar dahi, sorumlu tutuluyor.
Son yıllarda," Bir delinin taş attığı, kırk akıllının çıkaramadığı Türkiye'de", her alanda özellikle de medyada yaşanalar, TSK ve yargıyı, bazı konularda tartışılan ve siyasallaştığına inanılan kurumlar haline getirdi. Geçmişte de komünist, sosyalist, vs. tayfasından tutun da savunduğu ideolojinin, ne anlama geldiğini bilmediği halde, dünyanın en tehlikeli silahı fikirle donanımlı yüzyılın militanları, hukuk, insan hakları, demokrasi gibi kavramların, karşı devrimciler tarafından uydurulmuş bahaneler olduğunu vurgularlardı. Bugün ise kendi kurum/kuruluşlarımızı ve değerlerimizi tartışır hale geldik.
Gündemde, Ergenekon vardı. 600 yıllık "Agarta" da eklendi. Aslında on bin yıllık Agarta'yı, 600 yılla sınırlandıranlar Agarta' nın, ne anlama geldiğini malum basın yeni öğreniyor. Ayrıca Ergenekon sanıkları, Özellikle de terörle yıllarca mücadele etmiş komutanlar bile, Türk Ceza Kanunu'nun 314'üncü maddesinin 2'nci fıkrasında düzenlenen, 'silahlı örgüte üye olmak' suçundan yargılama yapılmasını istedi. Yine TCK' nın, "Devletin Güvenliğine Karşı İşlenen Suçlar ile Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar" başlıklı bölümlere de gönderme yapıldı.
Darbe iddialarına dayandırdıkları günlükleri, ilk defa ortaya atan Nokta Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş 'ün, 28 Nisan 2008'de Milliyet gazetesinde yayımlanan röportajında" internet teknolojisiyle ulaştım. Gerekirse yargıda ispatların" demişti
Bugün de, 2003-2006 yılları arasında, Ergenekon, Sarıkız, Ayışığı, Eldiven ve Kafes'ten sonra, şimdi de "Balyoz Planı"... Gündeme, bomba gibi düşen "Balyoz Planı" en küçük ayrıntıya bile yer veriyor ve 5000 sayfadan oluşuyor. Güya Türkiye Yunanistan'la savaşa sokulacak! Ege'de kendi savaş uçağımız düşürülecek! Cuma namazı sırasında Fatih ve Beyazıt camilerine bomba atılacak! Cüppeli, sarıklı, çarşaflı bir irtica grubu, ellerinde yeşil bayraklar ve Molotof kokteylleri ile Yeşilköy'deki Hava Kuvvetleri Müzesi'ni basıp uçakları tahrip edecek! Hangi eylemi hangi subayın yapacağı isim verilerek yazılmış planda... Bütün bunla,r bugün bir iddiadır. Ancak hedefin, TSK olduğu bir gerçektir.
Dezenformasyon, ülkeye, özellikle de, "YARGI" ve "TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ" ne, geri dönüşü olmayacak zararlar veriyor. Ne yapılacaksa bir an önce yapılmalı ve bu kesimlere de mutlaka caydırıcı cezalar verilmelidir. Kimse, bu gelişmeler karşısında, bana ne deme lüksüne de sahip değildir. Bu tür gelişmelere karşı çıkmak, Dezenformasyonu gündeme getiren kişi/kişilerin, yazılı ve sözel medyanın, yargı önünde hesap vermelerini sağlamak, her kesim, özellikle de savcılar için, bir görev ve ödevdir. Çünkü bilgi kirliliği, Kurum/kuruluşlara telafisi zor zararlar veriyor.

Haberleri