Hani bir söz vardır; insan yedisinde neyse yetmişinde de O’dur diye. Bir insan nasıl büyütüldüyse, ailesinden neler öğrendiyse, nasıl terbiye gördüyse, hangi öğretmenler tarafından nasıl yetiştirildiyse ona göre yoğrulur, büyüdüğünde ise karakteri ona göre şekillenir.
Herkesin iyi yada kötü olarak anıldığı bir kimliği, bir duruşu vardır. Kimi dik durur, dediğim dediktir, inatçıdır, dürüsttür, lider ruhludur. Kimi ise karşısındaki kişiye ve olaya göre şekil alır. Böylelerine ise omurgasız denir. Onlara ne güven olur ne de sevilip, saygı görürler. İlkesiz, amaçsız yaşayıp, bukalemun gibi sürekli renk değiştirirler.
Dedim ya bir insan neyse O’dur. Kaba ise zorla nazik yapamazsın mesela. Görmediği görgüyü ona sen öğretemezsin. Düşünmediklerini sen düşündüremezsin. Kalbini sen iyileştirip, güzelleştiremezsin. İnsanın naifliği, nezaketi içinden gelir. Sonradan kazanılmaz. Hoşgörülüyse bir insan kin tutmaz, affeder onu kıranı, üzeni. Sürdürmez kavgayı, kırgınlığı. Uzatmaz, tatlıya bağlanınca rahat eder yüreği. Duygusalsa eğer, ağlar olur olmaz şeye, pamuk gibidir kalbi. Herşeyin olumlu tarafını görür hep. Sevgiye sıkı sıkı tutunur. Sevdiklerini sarıp sarmalar daima, merhamet eder kendini üzenlere, ağlatanlara bile. Her insanın kusurları, günahları vardır. Kıskançsa, alıngansa, kırılgansa değiştiremezsiniz. Kalbinde fesatlık varsa mezara kadar sürer o fesatlık. Bu yüzden sevdiklerinizi kusurlarıyla, günahlarıyla, sevaplarıyla kabul edin. İnsanları değiştirmeye çalışmayın yoksa hayâl kırıklığına uğrarsınız. Unutmayın her gülün dikeni vardır ve gülü seven dikenine katlanır.