Din adamı değil, Kur'an mirasçısı - 2

Kaldığım yerden konuya deva ediyorum.

Çünkü Hadid-27 ve Tövbe-34. ayetlerle Allah, İsrailoğulları ve Hıristiyanların ruhban sınıfı denilen din adamlığı sınıfını kendi kendilerine oluşturduklarını ve bu kişilerin, oluşan konumlarını da istismar edip, insanları Allah ve din ile aldatmaya yönelmeye meyilli olduklarını vurgulamış ve biz Müslümanlar "Onlar ruhban sınıfı oluşturma hatalarını işlediler, sakın siz de aynı hataya düşmeyin" şeklinde uyarılmış olmaktayız.

Hadid-27. Sonra onların ardından ve bildirdiklerini yine aynen tekrar tebliğ etmek üzere sıra ile başka elçiler de gönderdik. Örneğin Meryem oğlu İsa'yı da elçi olarak gönderdik ve İsa'ya İncil'i verdik. İsa'yı izleyenlerin gönüllerine şefkat ve merhamet koyduk. Fakat kendileri bir ruhbanlık /din adamlığı sınıfı ortaya çıkardı­lar. Hâlbuki Biz böyle bir ruhbanlık /din adamı grubu oluşturmalarını bildirmemiştik. Onlar bu ruhbanlığı, sözde Allah'ın rızasını /sevgisini kazanmak düşüncesiyle ortaya çıkardılar. Ama ona da hakkıyla uymadılar. Bu nedenle de kitap sahiplerinden çoğu yanlış yola yöneldiler ve ancak çok az sayıdaki içten iman etmiş olanlara, karşılık olan ödüllerini verdik.

Din Adamı grubunun oluşturulmasına yönelik yanlışlığa, farklı bir yönden Tövbe-34. ayet ile de dikkat çekilmiştir. Bu ayette belirtilmiş olduğu gibi, bu kişilerin hem Allah ile insanları aldatacaklarını ve servet biriktireceklerini, hem de sonuçta kişileri Allah’tan uzaklaştıracaklarını da vurgulamaktadır.

Tövbe-34. Ey iman edenler! Hahamlar ve Ruhbanlar (rahipler, papazlar gibi din adamları vs ) olan kişilerin çoğu, insanların parasını hak etmeden /batıl /aldatıcı usullerle yerler ve yönlendirmeleriyle Allah'ın yolundan /rızasından da uzaklaştırırlar. İnsanlardan haksız yere topladıkları altın ve gümüşü bu şekilde yığan ve Allah rızası /sevgisi için infak etmeyenlere /harcamayanlara da şiddetli bir azap olacağını bildir.

Büyük ihtimal ile Hz. Muhammed'ten 200-250 yıl sonrasına kadar, din adamı mesleği diye bir meslek olmamış ve Kur'an bilgisinde kendini yetiştirmiş ve toplumu bu konuda aydınlatacak seviyede olanların birer mesleği vardı, esnaftı ve kazançları Kur'an bilgisine değil, esnaf oluşlarına dayanıyordu. Çünkü Müddessir-6-7. ayetlerde Kur'an'ı, para kazanılacak ve ücret karşılığı tebliğ edilecek bir meslek kitabı yapmaması için Hz. Muhammed, böylece de sonra gelen Kur’an mirasçıları da ikaz edilmişlerdir

Müddessir-6. Ya Muhammed! Bu arada yapacağın hizmetleri sakın kendine kazanç aracı kılma /meslek olarak yapma, 7. Ve yalnız Rabbin adına çaba göster, sabırlı /tahammüllü de ol.

Görüldüğü gibi Müddessir-6-7. ayetlerde Kur'an'ın para kazandıracak bir meslek kitabı oluşu yasaklanmış ve Fatır-32. ayette de son peygamber olarak Hz. Muhammed'ten sonra, anlaşılsın diye Kur'an'ı her toplumun ana diline çevirip sunmak ve anladıkları dilde tebliğ etmek konumunda ve sorumluluğunda Kur'an Mirasçıları olacağı açıklanmıştır. Kur'an'ın gerçek mirasçısının şu özellikleri olması gerektiğini düşünüyorum ve diyorum ki, gerçek Kur’an mirasçısı;

* İnsanlara Kur’an’ı sadece Allah’ın rızasını /sevgisni önceleyerek ve hiçbir beklentisi olmaksızın tebliğ edendir

* Kur’an’ı, içindeki gerçekleri olduğu gibi, gizlemeden ve değiştirmeden aktarandır. Bakara-174

* Kur’an’da olmayan ek haramlaştırmalar önermeyen, dini şekilselliklere boğmayan ve böylece insanların yaşantısını kaosa çevirmeyendir. Çünkü ek haramlaştırma yapma, Allah'a iftira olarak değerlendirilmektedir. Nahl- 116.

* İslâm'ı, Din diye sadece 5 şarta sınırlamayan ve din demek olan Kur’an’da 440 sayıda belirleyip "Kur'an ve Son İslâm" isimli kitapta bir arada toplamış olduğum Muhkem /değişmez ana kuralları, uygulanması farz birer ibad ve ibadet etme /Allah’a kulluk etme olarak cesaretle açıklayandır, öğretendir.

* Kur'an'da olmadığı halde, kendisinin ve /veya toplumda bazı nüfuzlu kişilerin menfaatine uygun ek ibad ve ibadet etme /kulluk etme şekilleridir diye veya sosyo-ekonomik kazanımlara yönelik kurallar eklemeyendir

* Kur’an’ı anlamayı sultasına almadan Din ilimleri ile uğraşan, hiçbir menfaat beklemeden insanların Kur’an’ı anlamalarına katkı sağlayan akademisyendir. İşte bu akademisyenlerden kendini din adamı diye tanıtmayandır.

* Bu özellikleri nedeniyle de Allah’a yardım eden ve böylece Allah'tan alacaklı olandır. Hadid-18

*Kur’anı anlatmayı, meslek olarak ve karşılığında ücret alan bir konumda olmadan ve pozisyonunu kaybetme endişesi yaşamayacağı başka bir meslekte olarak yapandır

* Kur'an'ı anlamanın kolay olduğunu söyleyen ve herkesi ana dili ile, anlayarak, düşüne düşüne ve yaşantısına yansıtmak üzere okumaya teşvik edendir.

* Kur'an'ı ancak ben anlarım ve Kur'an ile ilgili bir bilgiyi ancak benden öğrenebilirsiniz diyerek kendine farklı bir konum sağlamayandır.

* "Kur'an'ı, anlamasanız da sadece Arapça okuyun, böyle okumak da sevaptır" demeyen ve insanları böylece Kur'an'ı öğrenmekten uzak tutmayandır.

Kur'an'ı meslek kitabı ve kazanç aracı olarak kullanmakta olan artık Kur'an'ın Mirasçısı değil, Hadid-27 ve Tövbe-34. ayetlerle yasaklandığı bildirilen sözde Din Adamı demektir. Çünkü bu uygulamada öncelik Allah'ın rızası olmamakta ve bu kişi ile Kur'an'ın arasına ücret ve para kazanma hedefi girmiş olmaktadır.

* Allah ve Kur’an ile aldatmayan, konumunu istismar etmeyen ve bu yol ile hak gasp etmeyendir. Bakara-8.

* Dini, şekilsel törenlere, din temelli kıyafetlere, sayı tutturmalara, rivayetlere boğmayandır.

* Kur’an’ı ana dili Arapça olmadığı halde, bu şekilde okumanın yeterli ve sevap olduğunu topluma söylemeyip, Kur'an'dan uzaklaştırmayan ve süs kitabı olmak üzere işlemeli bohçalara koydurup rafa kaldırtmayandır.

* Anlam hatmi yerine, makam ve anlaşılmayan bir dil ile telaffuz ettirip duygu hatminde ısrar eymeyendir.

* Kur’an’dan öğrendiği gerçekleri insanlara kendine alacağı bir ücret karşılığı tebliğ etmeyendir. Sad-86.

* İnsanların imanlarını değerlendirmeye kalkıp onları ayrıştırmayandır. Mutaffifin-33.

* Dinî konularda zorlayıcı kurallar koymayan ve baskı uygulamayandır.

* Yaptığı Kur’an yorumunu, mutlak doğru diye dayatmayandır ve doğrusunu ancak Allah bilir diyendir

* Gelenek ve hurafeleri birer din kuralıymış gibi dinselleştirmeyendir.

* Kendine, dine dayalı bir paye vermeyen, büyüklük taslamayan ve kendini aldatıcı sözler ve dini çağrıştıran kıyafetleri ile farklılaştırmayandır.

* Din adamı niyetiyle diğer insanlardan farklı olmak üzere cübbe ve sarık giymeyen veya sakal bırakmayı üstünlük diye tercih etmeyendir.

*KUR’AN’IN Muhkem /değişmez ana kurallarını uyguladığı için de HZ. MUHAMMED’İN İZİNDE OLANDIR.

Kur'an'ın bu açıklamaları ışığında yapılması gereken, ibad ve ibadet etme /tek Allah’a kulluk etme yerlerine "İbadet yeri görevlisi" ismi altında bir meslek, bunlara yönelik Personel Başkanlığı ve İlahiyat Fakültelerinde Din-Kur'an araştırmaları yapacak Akademik Eğitim kadroları oluşturmaktır. İbadet etme /kulluk etme yeri görevlilerini yetiştirmek üzere yeterli sayıda ve hem kızlara hem de erkeklere yönelik İmam-hatip okulları yapılandırılmalıdır. Yine bu arada Akademisyen araştırmacılar da hem Kur'an'ı toplumun ana diline çevirmeyi gerçekleştirmiş, hem de Kur'an'a göre aydınlatma görevini yerine getirmiş ve aslına sadık kalarak tebliğ etmiş olacaklardır.

İnşallah diyelim….

NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: "DİN VE BEYİN", "SON DAVET KUR'AN", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "OKU! Konularına göre Kur'an ayetleri", “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”, “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ” ve “KUR’A, İNCİL, TEVRAT. ORTAK OLAN VE OLMAYAN MUHKEM KURALLAR"

Güncel Haberleri