Bu konuyu iyice kavrayabilmek için önce Kur'an'ın din temelli gruplaşmalara nasıl baktığını bilmemiz gerekiyor. örneğin Hucurat-13 ncü ayette, insanların özellikle ve bilerek farklı ırklar ve kişilik özellikleri ile yaratıldıkları ve bunun amacının da, birbirleri ile anlaşma ve birlikte yaşama sınavı olduğu üzerinde durulmaktadır (Hucurat-13. Ey insanlar! Biz sizi erkek ile dişiden yarattık. Ve anlaşasınız, barış içinde yaşamayı öğrenesiniz diye /sizi sınamak amacıyla, çeşitli soylara ve kabilelere /toplumlara ayırdık. Allah’a göre en seçkininiz, O’na karşı takvası en fazla olanınızdır. Ve şüphesiz bu değerlendirmeyi en iyi yapacak olan Allah, her şeyi en iyi bilen ve her şeyden haberdar olandır).
Ancak Dünya yaşamının başlangıcında bu yaratılış özellikleri olan bütün insanların /beşerlerin tek ümmet /grup oldukları, sonradan din temelli anlaşmazlığa düşüp gruplaştıklarına Yunus-19 ve Enbiya-92-93 ncü ayetlerde değinilmiştir (Yunus-19. Şunu iyice bilin ki, insanlar ilk yaratıldıkları zaman, tek bir ümmet idiler ve hepsi de öncelikle bu konularda tek bir dine bağlıydı ve tek bir Allah'a ibadet ediyorlardı. Sonradan anlaşmazlığa düştüler, inanan ve inkâr edenler olarak ayrıldılar. Eğer, cezanın ertelenmesiyle ilgili Rabbinin vermiş olduğu bir sözü olmasaydı, şirk koşup küfre sapanları hemen cezalandırır ve işleri bitirilirdi. Enbiya-92. Ey insanlar! Gerçekte hepiniz tek bir ümmet /insan neslisiniz. Ben de hepinizin tek ibad /kulluk edeceği, yani bildirdiğim kesin hükümlerle kulluğunuzu ifade edeceğiniz Rabbinizim. 93. Fakat toplumlar onlara bildirdiklerimizi yorumlamada ve uygulamada ayrılığa düştüler ve bölündüler, hizipler ve gruplar oluşturdular. Hâlbuki hepsi yine tek bir toplum olarak huzurumuzda toplanacaklar.).
Hatta Hud-118 ve 119 ncu ayetlerde hem yaratılış, hem de din temelli gruplar olmaksızın bütün insanların Allah isteseydi tek ve homojen bir toplum halinde yaratabileceğine de değinilmiştir (Hud-118. Rabbin isteseydi tüm insanları gerek yaratılış ve gerekse din temelli tek bir toplum yapardı ve sürekli olarak tartışıp duran farklı gruplar oluşmazdı. 119. Sadece Rabbinin rahmetine maruz kalmış olanlar o tartışmalara ve gruplaşmalara yönelmezler. Esasında Biz sizleri, içinizden tekrar tek insanlık ümmeti oluşturup oluşturamayacak olanlarınızı belirlemek için yarattık).
Kur'an'daki bu açık bilgileri göz önüne alarak, Hz. Muhammed'den sonra gelişen din temelli ayrışmaların tarihsel sürecini irdelemeye başlayalım.
Hz. Muhammed İslam dinini Kur'an olarak kendisine vahyedilen son şekliyle tebliğ eden hem dinî lider, hem de örnek olması amacıyla kurulması istenen yeni devletin başkanı konumundaydı. çünkü gerek Neml-32-33, Şura-38, Bakara-104 ve Al-i İmran-159 ncu ayetlerde belirtilmiş olduğu gibi Cumhuriyet, yani halkın idaresi ve kendilerini yönetecek idarecileri oy vererek seçme demek olan Demokrasi idaresi istenmiş ve Hz. Muhammed bu sistemi uygulamıştı (Şura-38. Ayrıca Rablerinin bildirdiği muhkem /değişmez amaç hükümlere uymak üzere gayret ederler, salâtı yerine getirirler, işlerini şura prensibi gereği aralarında danışarak /tartışarak çözerler ve kendilerine verdiğimiz imkânlardan muhtaçlara pay ayırırlar /infak ederler. Bakara-104. Ey iman edenler! İdarecilerinize “raina /bizi koyun /davar gibi güt /bizi dinleme ve görüşümüze başvurmadan istediğin gibi idare et” demeyin, “unzurna /bizim görüşümüze başvur /bizi dinle ve ondan sonra karar ver" deyin. Şunu da bilin ki, bu emrimizi benimsemeyip inkâr edenlere elem verici bir azap söz konusudur).
Kur'an'a göre oluşmuş yeni Müslüman toplumunda ilk görüş ayrışması ve gruplaşma, Hz. Muhammed aracılığı ile 23 yıl süren Kur'an ile eğitmiş olduğu iman edenlerin bu eğitiminin bitişinin bir mezuniyet töreni olan Hac ritüellerini gerçekleştirdiği Mekke'den Medine'ye dönerken Gadir Hum denilen yerde yaptığı konuşmadaki önerileri konusunda başlamıştır. Bu hutbesinde Hz. Muhammed'in ümmetine hitap ederek emanet olarak neyi bıraktığı konusunda 4 görüş oluşmuştur: 1) Kur'an, 2) Kur'an ve Ehl-i Beyti, 3) Kur'an, Sünneti, 4 ) Kur'an, Ehl-i Beyt ve Sünneti.
İnternette bulabildiğim 13 Veda Hutbesi örneğini inceledim ve Peygamberin emanet konusunun,
– 13 hutbenin 4 örneğinde: Kur’an
– 2’sinde Kur’an ve Ehl-i Beyt
– 5’inde Kur’an ve Sünnetim
– 2’sinde Kur’an, Sünnetim ve Ehl-i Beyt olarak belirtildiğini gördüm. Halbuki Al-i İmran-103 ncü ayet ile Allah, sımsıkı sarılınacak tek ipin Kur'an ve dolayısıyla da İslam dini demek olan bildirilen bütün muhkem /değişmez ana hükümlerin olduğu bildirilmişti. Diğer bir ayrışma konusu da, Peygamberin hutbede kullandığı "“Ben kimin mevlası /güvenilir dostu /gerçek dostu isem, Ali de onun mevlasıdır” sözü olmuştur. Bu sözün de 13 veda hutbesi örneğinden sadece 3'ünde olduğunu belirledim.
Toplumdaki ilk ayrışmaya yol açan bu kıvılcımlardan sonra ciddi ikiye bölünme, Hz. Muhammed'in vefatı ile biten din adamlığında değil, devlet başkanlığında başlamıştı. çünkü artık dini doğrudan Kur'an'dan öğrenme dönemi başlamıştı ve tek din öğreticisi, Neml-1 nci ayette kendini "Kur'an'ı Mübiyn", yani "Açık, kolay ve ayrıntılı" olduğunu bildiren Kur'an devam etmek üzere kalmıştı. Peygamberin vefatı ile ve henüz cenazesi kan bağı olan Ehl-i Beyt ve diğer iman edenlerden 17 kişi ilgilenir, yıkama ve gerekenleri yaparken, Medine'li Ensar'dan bir grup, aralarında bir devlet başkanı seçimine girmişler ve cenazeyi bırakan Halife Ebubekir ve ömer duruma el koyup Ebubekir'in Hz. Muhammed'in yerine ilk Halife ünvanı ile Devlet başkanı olmasını sağlamışlardır. Bu seçim hem Mekke'li ve Medine'liler, hem de Ali'yi Peygamber'in halefi kabul edenler arasında siyasi temelli gruplaşmanın başlamasına neden olmuştur.
Hem Ebubekir'in vasiyeti ile Devlet Başkanı, yani Halife olan ömer ve hem de Osman'ın başa geçmelerine Ali karşı çıkmamış, biat etmiş ve böylece toplumda gruplaşmalara engel olmuştur. Ancak Hz. Muhammed'in evlendiği ikinci eşi ve Ali ile anlaşamayan Ayşe ve Şam valiliğinde bulunup Ali'nin Halifeliğine biat etmeyen Muaviye'nin dolduruşuna gelen Talha ve Zübeyir'in Ali ile 656 yılında yaptıkları Cemel Savaşı ve Emevi Aşireti reisi Ebu Süfyan'ın oğlu Muaviye ile yapılan Sıffin savaşı, toplumda ilk kez siyasi temelli 3 ayrı grubun oluşmasına neden olmuştur: 1) Ali taraftarları, 2) Muaviye taraftarları ve bunların dışında her ikisine karşı olan 3) Hariciler.
Dördüncü Halife olan Ali'den sonra Muaviye, Halifelik demek olan Devlet başkanlığı isteğinden vazgeçmemiş ve rakibi olarak önce Halife Ali'nin oğlu Hasan'ı karısına zehirletmiş ve kendini Devlet başkanı seçtirmiştir. Muaviye rahat durmamış ve Halife Ali taraftarlarını ötekileştirip Mescitlerde aleyhlerinde hutbeler okutmağa, onlara hakaret ettirmeğe ve dövdürmeye başlatmıştır. İşte Muaviye ile başlayan Emevi aşiretinin, Hz. Muhammed'in olduğu Haşimi aşiretinden ele geçirdiği Devlet başkanlığı olan Halifelik makamı, oğlu Yezid ile devam ettirilmiş ve tek rakibi olan Hüseyin Kerbelada katledilmiş ve kesilen başı Şam'da teşhir edilmiştir.
Haftaya devam etmek üzere. İnşallah..
NOT-1: 1 Kasım 2017 çarşamba günü saat 17.30-19.00 arasında özdilek Sanat Merkezinde halka açık "KUR'AN SOHBETİ" nde olacağım.
NOT-2: 28 ve 29 Ekim saat 13-17 arasında "VAN KİTAP FUARI" nda imzada ve "KUR'AN KADINI KORUYOR" sohbetinde olacağım.