Türban değişikliği, dünyanın gündemine de oturdu. Dünya medyası, "İslamcı hükümet, laik devletin direklerinden birini kırdı", "Parlamento, muhafazakâr İslam'ın yükselen etkisini kabul etti", "Parlamento, son bir kavga için sahneyi hazırladı, "Ordu sessiz kaldı", "Tarihi karar", "Laiklere meydan okudular" gibi yorumları yaptı
Ülkemizde de türban' odaklı tartışma, yeni bilinmeyenleri ve tartışmaları da beraberinde getirdi. Nitekim İzmir'de, bulunduğum süre içinde, hemen tüm sohbetlerde "Türban" tartışıldı. Hülasa, kamuoyunda, türban' a sınırlama getirilse bile, Yasada yer alacak olan, 'Kılık, kıyafet, yüksek öğretime engel olmaz' ifadesi ile mayolu, çarşaflı, PKK simgeli öğrencilerin de önünü açacaktır. En azından, üniversitelerde var olan huzuru bozacaktır.
Yine Anayasa'nın, 10 ve 42. maddesinde yapılacak değişikliklerin, türbanın yanı sıra, diğer siyasi simgelerin üniversitelere taşınmasını beraberinde getirebileceği; hatta terör örgütü PKK simgeleriyle eğitim görülmesinin önünün de açılacağı öne sürülüyor. Kamuoyundaki diğer bir kanı da, "Laiklik ilkesine aykırı olup olmadığı tartışılan düzenlemeler, türbanlı öğrencilere üniversite kapılarını açıyor görünse de, diploma alan türbanlı öğrenciye, kamuda çalışma yolu kapalı tutacaktır. Hal böyle olunca da tartışmalar asla bitmeyecektir. Ve Kamuoyu, " Öğrenciler üniversiteyi bitirince türbanını mı açacak, yoksa kamuda görev almalarının yolu da onlara açılacak mı? " sorusuna cevap arayacaktır.
Şu bir gerçek ki AKP ve MHP' nin, türbanla ilgili düzenlemeleri, Türbanla ilgili tartışmaları bitirmediği gibi daha artıracaktır. Bu gelişmeler, sadece üniversitelerle sınırlı kalmayacaktır. Lise öğrencileri de "Kılık kıyafet yüzünden eğitim hakkı engellenemez" kısmının Anayasa'nın 10. maddesine konulması planlanan, "Kamu hizmetinde ayrım yapılamaz" ifadesine aykırı olduğunu belirterek aynı hakkı istemeyeceklerdir. Ayrıca üniversitede, inancı nedeniyle türban taktığını belirterek okuyan öğrenci, mezun olduktan sonra, başını açmayacaktır. Ancak kamuda görev almak isteyecektir. Kamuda türban yasak olduğuna göre, mezun olan öğrenci, bu kez kamuda çalışamadığından yakınacak ve yeni bir tartışma ülke gündemine gelecektir.
Kamuoyunun büyük bir kesimi, özellikle de üniversite öğretim görevlileri ve hukukçular, Türban, Anayasa ve yasalarla güvence altına alınan laiklik ilkesini zedelediği ve Anayasa'nın değiştirilemez nitelikteki laiklik ilkesiyle de bağdaşmadığı kanısındalar.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi' nin de türbana ilişkin kararları var. Türkiye'de yapılacak bir yasal ve Anayasal düzenleme, uluslararası sözleşmelere aykırı olamayacağına göre, Bu düzenleme mutlaka sorun yaratacaktır.
Türbanla ilgili gelişmeler, problemi daha çözümsüz hale getirdiği gibi, dinsel nefreti artıracak niteliktedir. Tedbir alınmaz, kamuoyunu tatmin edecek çözümde bulunmazsa, Türkiye önümüzdeki günler de pek çok olaya ve gelişmeye gebedir.
Türbanla ilgili taraflar, haklı veya haksız, bu konuda yorum yapmayacağız ama Türkiye'deki siyasi partiler, siyasi çıkarları için dini ve etnik alanda, bir taraf destek vererek diğer tarafta karşı çıkarak, dinsel ve etnik nefreti artıracak ve ülkeyi de "KAOS" a sürükleyebilecek zemin yaratma yarışındalar. Oysa bu tablodan uzak durmak gerekir.
Nitekim CIA Başkanlarından George J. TENET, " NERDE, BİR ÖN YARGI VE NEFRETLE KARŞIAŞIRSAN KARŞILAŞ MÜCADELE ET. NERDE KAOS VARSA BİL Kİ, ARKASINDA DİNSEL VE ETNİK BİR NEFRET VEYA ÖNYARGI VARDIR." demişti.
Öte yandan Türkiye, değişen dünya dengeleri içerisinde Ortadoğu, Balkanlar, Kafkas ve Orta Asya ekseninde, kilit ülke durumundadır. Jeostratejik önemi de artmıştır. Ayrıca, Ortadoğu ile birlikte, Kafkas ve Orta Asya' nın, zengin enerji kaynakları, Batı tarafında kontrol altında tutulmak isteniyor. Bu nedenle de Batı ülkeleri, bu bölgelerde kilit durumuna gelen güçlü bir Türkiye istemiyor. Terör denen belayı, en dikkat çeken ve örtülü olarak da ülke gündeminden düşmeyen, "Etnik" ve " Dinsel" önyargı ve nefreti, sürekli gündemde tutarak, ülkemizdeki ve bu bölgelerdeki çıkarlarını korumak ve kollamak istiyorlar.
Türban ve terörle ilgili gelişmelerde, kimler aktör, kimler figüran, kimlerde yönetmen belli değil. Ancak bu zeminden yararlanmak isteyen, devletler ve güç odakları var. Türkiye bu şer odaklarına karşı mücadele etmek istiyorsa, istiyor, Kişi/kişiler ve kurum/ kuruluşlar, özellikle de siyasi partiler, "DİNSEL" ve "ETNİK" önyargı ve nefreti artıracak icraatlardan kaçınmalıdır. Çünkü bugün, adı resmen konmasa da ülkemizin bağımsızlığını ve rejimini hedef alan örtülü bir mücadele var.
DİNSEL VE ETNİK ÖNYARGI FELAKET OLUR
Türban değişikliği, dünyanın gündemine de oturdu. Dünya medyası, "İslamcı hükümet, laik devletin direklerinden birini kırdı", "Parlamento, muhafazakâr İslamın yükselen etkisini kabul etti", "Parlamento, son bir kavga için...