DIŞ POLİTİKA TUTARLILIK İSTER

Türkiye’de, Atatürk’ten sonra gelen tüm siyasi iktidarlar, ülke sorunları, özellikle de uluslararası sorunlarda, bilinçli ve tutarlı politika izlemedi. Bu değişken dış politikalar, Türkiye’yi zor durumda bırakırken, uluslararası...

Türkiye'de, Atatürk'ten sonra gelen tüm siyasi iktidarlar, ülke sorunları, özellikle de uluslararası sorunlarda, bilinçli ve tutarlı politika izlemedi. Bu değişken dış politikalar, Türkiye'yi zor durumda bırakırken, uluslararası alandaki sorunlarının önünde en büyük engel teşkil etti. Türk hükümetlerinin, sorunlar karşısındaki en sert tavrı bile, uluslar arası kuruluşlar ve diğer ülkeler tarafından dikkate alınmadı.
Nitekim Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili tasarı, ABD Kongresi'nin alt kanadı Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde 10 Ekim'de, 21'e karşı 27 oyla kabul edilmesinden önce, bir gazeteye açıklama yapan, California 27'nci bölgeden milletvekili Demokrat Brad Sherman da, " ANKARA'NIN, BİRKAÇ GÜN KIZGINLIĞINI İFADE EDECEĞİNİ, SONRA KIZGINLIĞININ BİTECEĞİNİ " savundu.
Ermenistan Cumhurbaşkanı da Amerikan Kongresi'ne, " SİZ MERAK ETMEYİN TÜRKİYE' NİN MİSİLLEMESİ ÖNEMLİ DEĞİL. LAFTA KALIR. FRANSA'YI BOYKOT ETMİŞLERDİ, BİR YIL İÇİNDE FRANSA İLE TİCARET HAÇMİ ARTTI " diye mesaj gönderiyor.
Gerçekte de, Türkiye'deki siyasi otorite, batı ülkelerine karşı pek çok müeyyide uygulamaya kalktı ama bir müddet sonra ya unutuldu, ya da sözde kaldı. Bu durum Türkiye'yi, uluslararası ilişkilerde, çok zor durumda bıraktı. Misilleme tehditleri de dikkate alınmadı. Bugün de aynı yanlışlık Suriye ile yaşanıyor.
Hülasa dün olduğu gibi, bugünde dış politikada ülkemizi zor durumda bırakacak stratejiler izleniyor. Dış politikada, düşünülmeden alınan karalar ve icraatlar, Özellikle de söylenen sözler, Türkiye' ye Dünya da ciddi itibar kaybettiriyor.
Nitekim Dışişleri Bakanı Sayın DAVUTOĞLU' nun, Suriye' ye yaptığı "kritik" ziyaret dünya medyasında yankılandı. Yabancı medyanın haber ve yorumlarında, Devlet Başkanı Beşer ESAT' ın, Türkiye' 'nin "sert operasyonları durdur" çağrılarını reddettiği savları ön plana çıktı.
Yabancı basının başlıkları ise Türkiye' ye itibar kaybettirecek niteliktedir. Esad'ın Türkiye'nin çağrısına uyacağı sinyali yok", "Suriye, Türkiye'ye meydan okudu", "Davutoğlu, Esad ile görüşmeden eli boş çıktı", "Türkiye, büyükelçisini geri çekebilir", "Davutoğlu, Erdoğan'a göre daha yumuşak bir ton kullandı" gibi ifadeler kullandılar.
Ayrıca Suriye, Türkiye' nin tutumuna tepki göstererek, Davutoğlu'nu düşük seviyede karşılarken, Suriye, görüşme yapıldığı sırada da tanklarıyla sınırımızda operasyon yaptı. Ayrıca Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Şam'a yapacağı "kritik" ziyaret öncesi ABD'li mevkidaşı Hillary Clinton ile bir telefon görüşmesini yapmış, Clinton'un, Davutoğlu'ndan Suriye yönetimine "ordu derhal çekilsin" mesajını iletmesini istediği bildirilmişti.
Oysa Sayın DAVUTOĞLU," Britanya'nın eski kolonileri ile yaptığı gibi, Türkiye de bir milletler birliğine dönüşebilir... Bana hatırlattı ki Britanya eski kolonileri ile bir ortak refah bölgesine sahip. Neden Türkiye Liderliğini Balkanlardaki eski Osmanlı topraklarında, Ortadoğu'da ve Orta Asya'da yeniden inşa etmesin?" idi. (Jackson Diehl'in Ahmet Davutoğlu ile yaptığı söyleşi, Washington Post, 5 Aralık 2010) " demişti.
Bu literatürde, "Yeni Osmanlıcılık" olarak geçmektedir.
Bugün, Türk dış politikasına değerlendirdiğimizde ne " KOMŞULARLA SIFIR SORUN", ne de"çok merkezli dış politika" gözlemliyoruz.
Köşe yazarlarına göre, Türkiye, eskiden olduğu gibi, tek merkezli kararlar eşiğinde, ABD'nin ardı sıra, pasif politikaların peşinden koşuyor.
Ayrıca aniden komşularla sıfır politika bitti ve Suriye, Türkiye'nin iç meselesi haline geldi. Sayın ERDOĞAN, " Suriye'ye "reform yap, yoksa sabrımız kalmadı !",diyor ama toprakları içinde PKK'nın konuşlandığı Irak'a, haddini bildirmiyoruz, gözdağı vermiyoruz da, hiçbir meselemiz kalmayan, daha birkaç ay önce kardeş ilan edilen Suriye'ye kafa tutuyoruz.
Ayrıca Sayın ERDOĞAN' a, "insan hakları ödülü" vermiş "eski kardeş" Libya'ya yapılan NATO saldırılarını, Türkiye de onaylandı. Hatta müdahale merkezi Türkiye yapıldı. NATO, bir türlü Kaddafi' yi yıkamayan, muhalefete tam destek verdi. Ancak, Türkiye, Libya'da muhalefetin neden desteklendiği, KADDAFİ ve ESAT' ın, karşısında, niçin yer aldığını, bugüne kadar kamuoyuna anlatılabilmiş değil. Tıpkı Mübarek'e yapıldığı gibi!
Türkiye, son yıllardaki dış politikada yaptığı değişken tavrı ile hem itibar kaybediyor, hem de inandırıcılığını yitiriyor. Son Suriye, Libya,Tunus ve Mısır'daki olayla karşısında izlediği stratejiler, bunu net bir şekilde ortaya koydu.

Haberleri