Dünyamızda, milyonlarca yıl önce ortaya çıkan ve yeryüzünde yaşayan hayvanların, yüzde 80'ini barındıran ormanlar, günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ormanların yok olması, ekolojik sistemler bozulurken, pek çok canlının yaşam alanı yok edilmektedir.
Özelliklede Latin Amerika'dan, Güneydoğu Asya'ya kadar, geniş alan kaplayan, bitki örtüsünün yoğunluğu nedeniyle, tropik yağmur ormanları gezegenimizin, en önemli oksijen kaynaklarından biri durumdadır. Ayrıca kıtalar üstündeki en büyük su deposu işlevini görürler. Bu nedenle onların yok edilmesi, büyük ekolojik felaketlere yol açıyor.
Ülkemizde, dünyadaki bu gelişmelerden nasibi alıyor. Nitekim NASA'nın yaptığı araştırmaya göre, erozyonun şiddetlenerek devam etmesi ve etkili tedbirler alınmaması halinde, Türkiye'nin büyük bir bölümü 2040 yılında çöl olacak tespitini yaptı ama Türkiye' de bu alanda, somut çalışma yapılmıyor.
NOAA'ya bağlı Colorado eyaletindeki 'Earth System Research Laboratory'den (Dünya Sistemi Araştırma Laboratuvarı) Meteoroloji Uzmanı Marty Hoerling, Hürriyet'e yaptığı açıklamada, Türkiye küresel ısınmadan, en çok etkilenen ülkeler arasında yer alıyor. Akdeniz'de, en çok etkilenen bölgede bulunuyor.
Türkiye'nin, Karadeniz bölgesinin güneyinden itibaren, kuvvetli bir kuruma ve iklimde ısınma olacak. Türkiye'de, 2046-2065 tarihlerinde, havada yüzde 5-10 derecelik sıcaklık artışı olacak. Düşen yağış, ciddi oranda azalacak.
Ülkemizde, bu alanda tedbir alınmaz ise erozyonla, baraj göllerinin dibine yığılan topraklar, barajların doğal ömrünü yüzde 50 oranında azalacaktır. Kaybedilen sulak alanlar ve verimli topraklar, ekonomik açıdan, büyük çapta zarara yol açarken, geri kazanımları kolay olmayacaktır.
Yıllardır, sulak alanların kuruduğu ülkede bilinçlenmenin, büyük kentlerde su kesintilerine gidilmesiyle başladığını belirten WWF-Türkiye ve TEMA Vakfı yetkilileri, "Kişi başına düşen su azaldı, topraklarımız, verimini kaybetti. Artık Türkiye ivedilikle daha ciddi önlemlerin alınması gerekiyor." diyor.
Türkiye'de, küresel iklim değişikliği ile birlikte artması beklenen meteorolojik afetler, beraberinde Kuraklık, ani Seller (şiddetli yağmur ve yıldırımlar ile birlikte rüzgâr fırtınaları), Deniz su seviye yükselmelerini de beraberinde getirecektir.
ABD, Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi'ne (NOAA) bağlı Ulusal Hava ve İklim Tahmini Merkezi, özellikle İstanbul'da son dönemlerde çıkan hortumlar ve şiddetli sağanak yağışları inceledi. Yapılan incelemede, Küresel ısınmanın etkisi, özellikle Akdeniz çevresindeki hava kirliliği, kömür gibi fosil yakıtların kullanılmasıyla atmosfer ısınıyor; yeşil alanların azalması ile de havada karbondioksit artarken İstanbul üzerindeki nemli havanın, soğuk hava kütlesiyle birleşmesi bu hortumları oluşturuyor.
ABD Ulusal Hava ve İklim Tahmini Merkezi uzmanları, Türkiye'nin de içinde bulunduğu Akdeniz bölgesindeki aşırı sıcakların daha da artacağını belirtti. Özelliklede Meteoroloji Uzmanı Marty Hoerling, 'şehirleşme, yeşil alanların yok edilmesi ve atmosferi ısıtan sera etkisi yaratan gazların kullanımının giderek artmasına neden olan insan etkileri' nedeniyle yağmur sayısının azalacağını, ancak çok şiddetli yağmurlar olacağını söyledi.
ABD Ulusal Hava ve İklim Tahmini Merkezi uzmanlarının tespitleri, Eskişehir için de geçerlidir. Çünkü Eskişehir' de, hızla betonlaşıyor. Özellikle de Sümer Mahallesi'nde yer alan Porsuk Çayı ve Vişne Evleri arasında kalan, 75 hektarlık alan imara açılması tarım alanı olarak planlarda yer alan alanın, konut, ticaret ve kentsel gelişim alanı olarak değiştirilmesine yönelik teklif, Büyükşehir Belediye Meclisi'nde kabul görürse, Eskişehir ovası adeta beton yığınına dönüşecektir.
Ayrıca Türkiye ve Eskişehir'de, valilik ve belediyeler, tarım alanlarını, iskâna açarak, hem bu alanları, hem de sulama tesislerini, yok ediyorlar. Devlet kamu kurumlarının üst derecedeki yetkilileri ve medya, tarım toprakları üzerine yapılan tesislerin, temel atılış ve açılışlarında, bu çelişkiye seyirci kalıyorlar.
Doğayı katletmek, sözde daha iyi bir kent yaratmak amacıyla yapılıyor. Her tarafı betonlarla örerek, kent adeta hapishaneye dönüştürülüyor. Doğayı birçok şekilde katlettikleri yetmiyormuş gibi, birde katledilen doğanın, kendini tekrar yenileyeceği ortamı da betonlaştırıyorlar.
Ülkemizde, orman yangınları çıkıyor, ya da çıkartılıyor. Doğa katli sadece orman yangınlarıyla sınırlı kalmıyor. Yerleşim alanları, rant alanları, maden alanları ruhsatı alan firmaların tahribatı, yol, baraj, ya da başka tesisler yapımı nedeniyle, ormanlık alanlar yok oluyor.
Uzmanlara göre, önümüzdeki yıllarda, afetler daha sık yaşanacak. Bu afetlerin en büyük nedeni, ülkemizde doğanın katlidir. Özellikle de kentlerde, betonlaşma adeta felaketleri davet ediyor. Oysa İçinde bulunduğumuz çağda, ideal şehirler, ormanla iç içe ama aynı şekilde bütün şehir imkânları da yanı başında. Yani Şehir-kır antitezlerini, sentezleyebilmiş kentlerdir.
Eskişehir' de, kentin rahatlaması ve betonlaşmadan kurtulabilmesi için uydu kentler gerçekleştirmek zorundadır. O nedenle de Anakent Belediyesine bağlantılı olarak, alt ve üst yapılarıyla tasarlanarak yapılmış, yeşille iç içe, uydu kentler bir an önce hayata geçirilmelidir.
DOĞA ÖÇ ALIYOR
Dünyamızda, milyonlarca yıl önce ortaya çıkan ve yeryüzünde yaşayan hayvanların, yüzde 80ini barındıran ormanlar, günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ormanların yok olması, ekolojik sistemler bozulurken,...