1972 yılında, İsveç'in Stockholm kentinde, Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı toplandı. Bu toplantıda, çevre sorunları ele alındı. Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında, 5 Haziran gününün, "Dünya Çevre Günü" olması kararlaştırıldı. Her yıl Birleşmiş Milletler' e üye ülkelerde, 5 Haziran, "Dünya Çevre Günü" olarak değerlendirilir.
Ülkemizde ise 1978 yılında, Başbakanlığa bağlı Çevre Müsteşarlığı 5-11 Haziran tarihleri arasını, "Çevre Koruma Haftası" olarak kabul etti. Hafta ile ilgili olarak, yurt genelinde ve Eskişehir'de, çeşitli etkinlikler yapılacaktır.
Hiç şüphesiz ki bu yıl, etkinliklerde öncelikli gündem, "Küresel ısınma " yanında sanayinin gelişimine paralel olarak çarpık kentleşmeler ve erozyon olacaktır. Bu alanlarda neler konuşulacak, hafta boyunca tanık olacağız. Ancak yurdumuzun, büyük bir bölümünde azalan bitki örtüsü ve ormanlarımız yanında, yerleşim merkezlerindeki hava, su, toprak görüntü, hava kirliliği, katı atıklar, öncelikle ele alınması gerekli konular arasındadır.
Hiç şüphesiz ki doğadaki, çevre dengelerini tahrip eden insan olduğuna göre, çevre koruması ve çevre kirliliğini önlemek de tamamen insana düşen bir görevdir. Elbette çevre yalnız Türk insanının değil, tüm dünyanın sorunudur. Küresel çevre sorunlarında, insanlar ve ülkeler arasında, mutlaka bir dayanışma ve adil ölçülere dayalı bir işbirliği olmalı.
Dünyada ve ülkemizde, çevre ile ilgili politikalar ve tedbirler vaat ve söylemlerde kalmamalıdır. Çevre ile ilgili mevzuatlar sürekli, kalıcı ve sonu alıcı bir şeklide gündemde tutulmalı, ciddiyetle de uygulanmalıdır. Ancak ülkemizde, çevre koruma ile ilgili mevzuatı, yeni baştan ele alarak, yeniden düzenlemek gerekmektedir. Türkiye' de, çevre korumada, çok fazla mevzuat bulunmaktadır. Mevzuat çokluğu ve çok fazla kurumun yetkili olması sonucu, yetki kargaşası yaşanmaktadır. Kurum/kuruluşlar, görevleri birbirine atmakta veya aynı konuda, birden fazla kurum/kuruluş ilgilenmektedir. Halan Türkiye' de, 36 kurum/kuruluş, çevre mevzuatı ile ilgili olarak görev yapmaktadır.
Türkiye' de, çevre ile ilgili 81 Kanun, 6 Kanun Hükmünde Kararname, 32 uluslararası sözleşme, 37 tüzük, 28 yönetmelik, olmak üzere toplam 184 hukuki düzenleme vardır. Ayrıca arazi ve toprak konusunda 64, hava kirliliği konusunda 13, su kullanımı ve kirliliği konusunda 37, flora ve fauna konusunda 45, tarihsel çevre konusunda 9, nükleer kirlenme konusunda 9, -gürültü ve trafik konusunda 10, olmak üzere daha pek çok düzenleme vardır.
Ayrıca, çevre mevzuatı, merkezi hükümetle, yerel yönetimler arasında, çevre koruma görev ve sorumluluklarının, çizgisini de ayırt edememiştir.
Elbette bu mevzuat kargaşası, görev ve yetki dağılımı, karşısında, Türkiye' de çevreyi korumak ve çevre felaketini de önlemek mümkün mü?
Türkiye, bu mevzuat, görev ve yetki kargaşasında kurtulmak zorundadır. Onun için de çevre ile ilgili mevzuat yeni baştan ele alıp, yeniden düzenlemelere gidilerek, Çevre ve Orman Bakanlığı' nın ve çevre ile ilgili kurum/kuruluşların, görev, yetki ve sorumluluklarını açık, net ve anlaşılır bir biçimde yeniden oluşturulmalıdır.
Çevreyi korumda mevzuat yanında, "ÇEVRE EĞİTİMİ" de olmazsa olmaz konumdadır. Çünkü ülkemizde, çevre konusunda, ortaya çıkan en önemli sebeplerden biri de, çevre ile ilgili bilgilerin, elde edilememesi ve bilinçlendirmedeki eksikliktir. Çevre eğitimi, ana okuldan başlayarak, nitelik ve nicelik açısından, iyileştirilerek ve yaygınlaştırılarak verilmelidir.
Diğer yandan çevre eğitimi, ulusal bir sorun olarak ele alınmalı, politika ve stratejileri tespit edilmeli ve milli eğitim plan ve programlarında, uygulama esasları da belirlenmelidir. Çevre eğitimi, kalkınma sistemi içinde ve yaşamın her aşamasında ve de toplumun tüm kesimlerini içine alacak şekilde düzenlenmelidir. Ülkemizde çevre ilgili yasa, yönetmelik çok Ancak sorumluluk ve yetkinin kimde olduğu belli değildir. Çevre konularında, merkezi hükümetle yerel yönetimler arasında sürekli sürtüşme vardır. Yerel yönetimler, mevcut imkânlarını yeteri kadar kullanmamaktadır. Çevre alanında, kurum/kuruluşlar arasında, yeteri kadar diyalog yok. Bezer onarca sorun var. Türkiye ve Eskişehir, daha fazla zaman ve kaynak kaybetmeden, henüz çözüm de varken, çevre ile ilgili gerekli tüm önlemleri, en önemlisi de yeni stratejiler ve politikalar oluşturularak, uygulamaya almalıdır. Bu kişi/kişiler ve kurum/kuruluşlar için, bir görev ve ödev olduğu kadar bir haktır da.
DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ
1972 yılında, İsveç’in Stockholm kentinde, Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı toplandı. Bu toplantıda, çevre sorunları ele alındı. Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında, 5 Haziran gününün, "Dünya Çevre Günü" olması...