DÜŞÜN ALEVİLERİN YAKASINDAN

Tüm dünyada, siyaset ve siyasetçi, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Demokrasi de partilerin ve siyasetçilerin varlıklarının nedenidir. Siyaset ise sorun çözme sanatıdır. Ancak Türkiye için, aynı şeyleri düşünmek...

Tüm dünyada, siyaset ve siyasetçi, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Demokrasi de partilerin ve siyasetçilerin varlıklarının nedenidir. Siyaset ise sorun çözme sanatıdır. Ancak Türkiye için, aynı şeyleri düşünmek ve söylemek biraz zor. Çünkü Türkiye'de siyaset ve siyasetçi, Türkiye'nin gelişmesinin ve sorunlarının çözümünün önünde ciddi bir engel olduğu gibi, sorun yaratan taraftır da.
Son günlerde, " DERSİM" olayları ile bu tespit gündemde. Dersim İsyanı, CHP ve AKP arasında, adeta kan davasına dönüştü. Sonun da Dersim İsyanı ile ilgili gelişmeleri Başbakan Sayın ERDOĞAN açıkladı. Devlet adına da özür diledi. Ancak o günlerde, Doğu' da olan isyan/isyanların özellikle de "DERSİM" isyanının, gerçek sebepleri göz ardı edildi.
Cumhuriyet döneminde olan tüm isyanların arkasında, İNGİLİZLER yer aldı. Lozan Konferansı'nda, Türklerden koparamadıkları avantajlara, Anadolu millet mayasında yer alan Kürtler ve Aleviler tarafından isyan çıkartılarak ulaşmak isteniyordu. DERSİMİN 'in etrafında irili ufaklı birçok Kürt isyanı çıkararak, hasa bölge yarattılar. Kürt Lawrens'i ismiyle anılan İngiliz Binbaşısı Edward Noel Dersim' de, her çareye başvurarak isyana altyapı oluşturdu.
Dış ve iç şer odakları, İslam dinini ve Alevilik mezhebini saptırarak asırlarca emelleri doğrultusunda kullanmışlardı. Dersim civarında irili ufaklı 43 adet Kürt isyanı meydana gelmişti. İlk büyük isyan 1926 tarihinde Şeyh Sait İsyanıdır. İkincisi 1926 yılında başlayıp 1930 yılına kadar süren ve üç safhada cereyan eden Ağrı İsyanıdır. Ağrı İsyanı, Orgeneral Salih Omurtak tarafından bastırılmıştı. Bu suretle doğu illerimizde kısmi de olsa bir huzur ve sükûnet başlamıştı.
Aslında İttihat ve Terakki döneminde kışkırtılan, Ermeni hadiseleri ve Tehciri sırasında Dersim'in bazı verimli bölgelerinde ve Elazığ, Bingöl, Malatya, Sivas ve Erzincan'ın buraya yakın yörelerinde, Çarsancak, Peri, Pertek, Hozat ve Çemişgezek'te yerleşik bulunan Ermenilerin önemli bir kısmı, Türkiye'den gitmek yerine, Alevi görünerek, hatta bazıları "dede-seyyit" kisvesine bürünerek, halkın arasına karışmışlardı
Nitekim Türk Tarih Kurumu Başkanlarından Sayın Prof. Yusuf Halacoğlu "Tehcir sürecinde Ermenilerin bir bölümünün Aleviliğe geçerek bölgede kaldıkları yolunda ellerine resmi ve ciddi belgeler olduğu" yolunda açıklamalar yapmıştı.
DERSİM' de, o günlerde, Alevi dedelerinin birçoğu da bu dış destekli isyan hazırlığına ve silahlı çete güruhuna hoş bakmıyor, felaketle sonuçlanacağını seziyor, ama karşı duracak bir imkânları da bulunmuyordu. Yani Dersim olayı, zannedildiği gibi "Alevilerin Sunilere veya Devlete karşı bir isyanı", ya da "yöre halkının Cumhuriyete yönelik bir başkaldırısı" olmuyordu. Tam aksine, dış güçlerce, Mustafa Kemal'i başarısız kılmak ve Türkiye Cumhuriyetini yıkmak için, kandırılıp kiralanmış veya kasıtlı olarak taciz edilip kışkırtılmış bazı aşiret reislerinin ve bir kısım dedelerin başlattığı "Kendi derebeyliklerini koruma" kavgasıydı.
Ayrıca Alevilik, "Allah, Muhammed, Ali kutsallığını kalbinde taşıyan, Hz. Ali'nin adaletinden ayrılmayan, temelinde insan sevgisi bulunan, her dine, mezhebe, her inanca saygı duyan ve hoşgörü ile bakan, dil, din, ırk, renk, farkı gözetmeyen, eline diline sahip olma ilkelerini şart koşan, laik, demokrat, eşitlikçi, katılımcı, paylaşımcı düşünceyi savunan. Bir inanç sistemidir. Böyle bir inancın, isyanlara destek vermesi mümkün mü?
Bugün Alevilere yönelik önyargılar, büyük ölçüde azaldı. Bunda, en büyük etken, Alevilerin, Türk milletine bağlı, her türden gericiliğe karşı olması, ATATÜRKÇÜLÜK, özgürlük, laiklik, demokrasi, barış, emek, insan hakları, gibi kavramlardan, en önemlisi de cumhuriyetimizin demokratikleştirilmesi ve geliştirilmesinden yana taraf olmalarıdır. AB, imzalı çeşitli raporlarda, Alevilerden "azınlık" olarak söz edilmesi, tesadüf değildir. Bu raporlar, Türkiye' nin bölünmesine yöneliktir. Çünkü Aleviler kendilerini hiçbir zaman Türkiye´de, "azınlık" olarak görmüyorlar.
Emperyalizm ve Siyonizm'in, yeni ortak hedefi, ülkemizde, " Türk-Kürt", "Alevi-Sünni" nefreti yaratarak, herkesi birbiriyle kan davalı yapmaktır. Bunun için, her türlü senaryo tezgâhlanıyor. Tatort dizisinin 'Wem Ehre Gebürt' (Namusuna Layık Olmak) adlı bölümündeki gelişmeler, buna en güzel örnektir. Çünkü Avrupa ülkeleri, yıllardan beri, Türkiye' de, ETNİK" ve "MEZHEPSEL" çatışmaları körükleyerek, menfaatlerini korumayı ve kollamayı, temel politika olarak benimsemişledir. Ancak ne Aleviler, ne de Sünniler, emperyalizmin ve Siyonizm'in, bu oyuna gelmeyecektir. Aklıselim insanlarımızı üzen, siyasilerin, hala bu senaryoları göz ardı ederek, Dış ve iç şer odakların yararına olacak tarihteki yaşanan olaylardan, siyasi "RANT" elde etme gayretleridir. Çok yazık.

Haberleri