İlkokul çağına gelinceye kadar çok az hatıra kalır hafızada.
Belli başlı olaylar ve diyaloglardır kafaya kazanan.
Onun dışında pek bir şey hatırlamazsınız.
İlkokul ile birlikte, yaşadıklarınızın birçoğu hafızaya yerleşmeye başlar.
Okula adım attığınız günden tutun da, okul bahçesi ve mahallede oynadığınız ve tadına bir türlü doyamadığınız oyunlar hiç unutulmaz.
Sokağa ve oyuna bir türlü doyamadığınız en güzel dönemdir o yıllar.
Üstelik...
Hemen her anını hatırlayacağınız yıllardır...
Sonra...
Hızla büyürsünüz...
Büyürken, arkanızda bıraktığınız anılar da çoğalır.
Sırada gençlik vardır.
Kan öyle bir kaynamaya başlar ki, laf dinlemez, asi, her şeyi bilen, bu arada anne ve babayı kategorisine sokan tavırlar oluşur.
Ailenin korumacı yaklaşımlarına tepki gösterilen "Ne olacak ki canım... Koca adam olduk."dönemi başlamıştır artık.
Olabildiğince sorumsuz bir dönemin içine resmen girilmiştir.
İşte bu sorumsuzluk içinde yaşayıp, gece yarılarına kadar sokakta arkadaşlarla takılmalar...
Hatta...
Eve dahi gitmediğiniz gecelerde anne ve babanın endişesi umurunuzda bile olmaz.
Sonraki birkaç yıl ise, hayatın gerçekleri ile yüz yüze gelme yıllarıdır.
O güne kadar olmayan sorumsuzluk, yerini yavaş yavaş sorumluluk endişesine bırakmaya başlar.
-"Artık Babamın eline bakmamam, para kazanmam lazım" düşüncesi girer kafalara.
Bu düşünceyle birlikte, hayat gerçeklerinin karşınıza çıkma zamanıdır.
Aşkla tanışma vardır sırada mesela...
Ardından...
Yaşanabilecek en mutlu olaylardan biri gelir ki, bunun da ismi Evliliktir.
Sonrasında...
Evlilik, bir çocukla taçlandırılır ki, işte bu mutluluğun ne tarifi vardır, ne de değerinin bir ölçüsü.
Doğduğu ve kucağınıza aldığınız andan itibaren bambaşka bir insan olursunuz artık.
Canınızdan bir parçanın sorumluluğu yüklenmiştir sırtınıza...
O uyurken nefesini dinlersiniz kimseye çaktırmadan.
Hasta olduğunda, kalbinize bir bıçak saplanır.
Canı yansa, kaynar sular dökülür üzerinize.
Artık hayatınız ona endekslidir.
Yıllar geçse de o hiç büyümez.
Hala o ilk kucağınıza ilk aldığınız canınızın küçücük parçasıdır.
İşte o anda hatıralarınız gelir ister istemez aklınıza.
İki günlüğüne başka bir yere gitse, yokluğunda ki o iki gün siza adeta 20 yıl gibi gelir...
Anne ve babanızın zamanında kendinizle ilgili endişelerinde ne kadar haklı olduğunu anlarsınız.
Kısacası...
Sizi ayakta ve yaşamda tutan tek varlıktır çocuğunuz.
Hayat onun varlığıyla anlamlıdır.
Önceki gün gerçekleşen hain saldırıda yine fidan gibi ana kuzularımızı şehit verdik.
Yine birçok ocağa ateş düştü.
Birçok ana-baba kıyameti yaşamaya başladı bu acı haberle...
Binlerce şehidimizin ailesi için artık hiçbir şeyin kıymeti yok.
Onlar, bedenen yaşıyor olsalar da, çoktan öldüler aslında.
Çünkü...
Onları yaşatan, hayatta olmalarını gerektirenler artık yok.
Kısacası...
Bu saatten sonra hiçbir şeyin anlamı yok onlar için.
İşin kötüsü...
Ne yazık ki bunu umursayan da yok...
Ne yazık ki artık şehit sayısına aldıran yok.
Çünkü...
Duyarsız sayısı daha fazla artıyor...
.....
Umarım bir yanlışlık vardır... Umarım kaptan yanılıyordur...
"Yazıklar olsun
Bu halı sahayı ben ve arkadaşlarım yaptık.1999 senesinde Eskişehirspor un koskaca alt yapısının soyunma yeri ve sahaya çıkacak forması yokken ben şahsi karar vererek o zamanki tüm belediyeleri başkanları partileri ve de o güne kadar resimlerde gördüğüm Türkiye Büyük Millet Meclisinin lokantası na dahi girerek A partisinden tutun, Z partilerine kadar girip Başkan, Bakan, ve Vekillerinden ve de Eskişehirspor taraftarı esnafından Büyük sanayi fabrikalarından maddi ve manevi yardım alarak ve de Ahmet Karaçöl kardeşim ile Ankara yolunda büyük bir kaza atlatarak Ahmet Selahattin Örcün Gani Muzaffer Atacan Orhan Tepeçalı hocalarımızla sırtımızda çimento taşıyarak Taa Didim'den Rahmetli Yılmaz Sazak'ın fabrikasından bir tır dolu fayans getirerek (bir kuruş taşıma parası bile vermeden) Saymakla bitiremeyeceğim yardımlar alarak tamamlayıp başkalarına devredilmesin diye Derneğini kurduğum Eskişehirspor alt yapı Derneği ben 2001 senesinde ayrıldıktan benden izin alarak ISMAIL ARCA alt yapısı olarak isim koydular. Bu gün o tarafa yürüdüm Baktım ki ismim adım kaldırılmış. Eskişehirspor u soruyorsunuz. Basın, Taraftar, İşte Eskişehirspor Bu günlere gelmesinin nedeni Geçmişine Taş Atarsan Geleceğine Gülle Atarsınız. Yazıklar olsun..."
Yukarıdaki yazı ve fotoğraf Eskişehirspor'un efsane kaptanı İsmail Arca'ya ait.
Eğer yazdıkları doğru ise bu büyük bir ihanettir, vefasızlığın daniskasıdır.
Umarım doğru çıkmaz yazdıkları.
Umarım bir yanlış anlaşılma vardır.
......
Diğer belediyeler
Muharrem ayını
unuttu mu?
Okurumuz aradı ve Alevi olduğunu söyledi.
Ardından da...
Muharrem ayı içinde olduğumuzu hatırlattı.
Sonrasında da...
Tepebaşı Belediye Başkanının mübarek muharrem ayı münasebetiyle bir iftar yemeği verdiğini ve başkanı Ahmet Ataç'ın da bu yemekte kendileriyle birlikte olduğunu söyledi.
Bunun da kendilerini ziyadesiyle memnun ettiğini kaydetti.
Okurumuz...
Muharrem ayında diğer iki belediyeden ses çıkmamasına bir türlü anlam verememiş.
-"Mübarek ramazan ayında iftarlar veren, mahallelerde Caddeler, yollar kapatan belediyelerimiz Muharrem ayını galiba unuttu?" diyor.
Ses çıkmayan her iki belediye başkanının da seçimlerde oy aldığı kesim göz önüne alındığında bu unutkanlığın aslında affedilir bir tarafı da olmayacağını söylüyor.
Okurumuzun söyledikleri bunlar.
Bize de bu düşünceleri köşemizde yansıtmak kalıyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse...
Yakınılan konu haklı gibi görünüyor...
Duyarsız sayısı kaç?
İlkokul çağına gelinceye kadar çok az hatıra kalır hafızada.Belli başlı olaylar ve diyaloglardır kafaya kazanan.Onun dışında pek bir şey hatırlamazsınız.İlkokul ile birlikte, yaşadıklarınızın birçoğu hafızaya yerleşmeye...