Camiye namaz için geç gidenler, çoğu zaman yer bulamaz.
Çaresiz, ayakkabılarını eline alıp, en arkada bir yere ilişirler ve namazlarını orada kılarlar. Hatta en arkada ve kenarda namazını kılmak durumunda oldukları için, İmamı bile göremezler.
Yine Camiinin ağzına kadar yolu olduğu bir sırada, en geç gelen birisi, başlıyor milleti ittirip kaktırmaya. Bir yandan da, dolu olan camii içinde ilerlemeye. Sonunda ittir kaktır en öne geliyor.
Cemaatin içinden bazıları;
-"Ne yapıyorsun öyle?" diye soruyor.
Bizimki...
-"Ben burada en önde namaz kılacağım" diye cevap veriyor.
Ardından da...
-"Çünkü imamdan söz aldım" diyor...
İlçelerden birinde Mehmet Ağa il Genel meclisi üyeliğine aday oluyor.
Gireceği seçimde de kazanacağına kesin gözle bakıyor(Her adayın olduğu gibi)
Başlıyor seçim hazırlıklarına.
Önce ayakkabıyı götürüyor tamirciye.
Tamirci, ayakkabı üzerine kimin olduğunu belirten bir kağıt yapıştıracak ya...
Soruyor...
Bizimkisi;
-"Encümen Mehmet yaz" diyor, seçilmiş edasıyla.
Her neyse, seçim yapılıyor ve bizimkisi seçimi kaybediyor.
Gururuna yediremediği için de, tamire verdiği ayakkabıyı almaya bir türlü gidemiyor.
Ayakkabı tamircisi, bakıyor günlerdir ayakkabıyı alan yok.
Çağırıyor çırağını ve "Git kahveye, sahibini bul ve ver" diyor.
Çırak alıyor ayakkabıları, gidiyor kahveye.
Başlıyor bağırmaya "Encümen Mehmet ağa" diye.
O sırada Mehmet ağa oturduğu masada sesini bile çıkarmayarak;
-"Ulan yalanı bile güzel. Bir daha bağır" diye geçiriyor içinden...
Nedendir bilinmez, son günlerde Doğru Yol Partisi'nde bu iki fıkra anlatılır oldu.
Gerçekten ne amaçla anlatıldığını bilemiyoruz ama...
Tahminimiz...
Birinci fıkra, partiye sonradan gelenlerin aday olmalarına...
İkincisi ise...
Daha aday bile olmadan, bakanlık hayali kuranlara olsa gerek...
DYP'de anlatılan fıkralar...
Camiye namaz için geç gidenler, çoğu zaman yer bulamaz.Çaresiz, ayakkabılarını eline alıp, en arkada bir yere ilişirler ve namazlarını orada kılarlar. Hatta en arkada ve kenarda namazını kılmak durumunda oldukları için, İmamı...