Bugün, Köy Enstitülerinin, kuruluşunun 80 yılını kutlanıyor..
Köy Enstitüleri, halk kültürüdür. Bozkırın, umudun senfonisi, türküsü, halk oyunları ve müziğidir Anadolu kültürünün, tüm zenginliklerini, eğitim dizgesine katan, öğrencinin, insana dair, tüm güzelliklerle donatılması ve toplumsal sorumluluğa, sahip olmasıdır.
1940'lı yıllarda, üniversitelerin özerkliğinin başladığı dönem, Köy Enstitülerinin kurulduğu döneme, denk gelmektedir ki bu dönemde, UNESCO tarafından, dünyaya Türk eğitimi model örnek olarak gösterilmiştir.
çünkü Köy Enstitüleri, eğitim modeli kişiye, kendi farkına varabilirliğini kazandırıyordu. Anlıyor, düşünüyor, sorguluyor ve üretiyor. Yaptığı işin verdiği mutlulukla, yaşamına anlam katabiliyordu.
Köy Enstitüleri, programı, çok yönlü eğitimi benimsemişti. Genel kültür ve beceriler yanında, edebiyat, resim, müzik ve spor gibi etkinlikler, her öğrencinin doğal hakkı sayılıyordu.
Her sabah, güne, jimnastik, ya da halk oyunları ile başlanırdı. Eğitim yaşamının tümüne sanat, hareket ve yaratıcılık egemendi. Her öğrencinin, bir müzik aleti (genellikle mandolin) çalması zorunlu idi. Halk kültürünün, tüm malzemesi, taşınıp işleniyordu.
Köy Enstitülerde, her hafta bir eğlenti düzenlenir, bu etkinliğe yönetici ve öğretmenler de katılırdı. Bu eğlenti programları, piyes, müzik, gösteri, halk oyunu, orta oyunu vb. etkinliklerden oluşurdu. Bu etkinlikleri, çevredeki köylüler ve öğrenci velilerinden konuk olanlar da izlerlerdi.
Köy Enstitülerinde, uygulanan eğitim ve öğretim yöntemi, “öğrenciyi merkeze” koymuş ve onun etkin kılınmasını, temel almıştı. Ekip çalışmaları ve bireysel etkinlikler, öğrenci kişiliğinin geliştirilmesi açısından, vazgeçilmez koşuldu.
Köy Enstitüleri; yoksulluğun, açlığın, salgın hastalıkların, bilgisizliğin pençesindeki Türk köylüsü için, bir uygarlık ve değişim eyleminin; bir sosyal devrimin ilk adımıdır.
Köy Enstitüleri, öğrencilerin, yönetime katılarak kendi kendini yönettiği, demokrasiyi, özgürce, sınırsız uygulayarak özümseten kurumların adıdır. Köy Enstitüleri, tutumluluğu, yapıcılığı, yaratıcılığı ve üreticiliği ilke edinen, eğitimde fırsat eşitliğini hayata geçiren, kadın, erkek ayırımını kaldıran, bölgelerarası dengesizliğe son veren, ulusun yeniden doğuşunun, birlikte üretmenin, doğayı birlikte dönüştürmenin, birlikte başarmanın ve ülkemizin, ilk pozitif eğitim sisteminin adıdır.
Köy Enstitüleri'nin, tümünün kendisine ait tarlası, bağı, besi hayvanları, arı kovanları ve atölyeleri vardı. Köy Enstitüleri'nde verilen, derslerin yarısı temel örgün eğitim diğer yarısı ise uygulamalı eğitim konularını kapsıyordu. Her yönüyle, çevresinin ve bölgesinin, eğitim, kültür merkezi olan kurumlardı.
Köy Enstitülerinden yetişen, yazar ve şairler, Türk edebiyatında büyük bir kültür devrimini gerçekleştirmiştir. Edebiyatı halklaştıran, bir eğitim dizgesinin adıydı. Köy Enstitüleri; bir insanlaşma, toplumsallaşma projesidir. Anadolu insanın özgürlüğe-aydınlanmaya yürüyüşünün adıdır. Anadolu topraklarında ulusaldan evrensele yürüyüşün, özgüvenin, aşılamayan özgün bir eğitim sisteminin adıydı.
Köy Enstitüleri, biz yaparız, biz üretiriz, biz başarırız demenin adıdır. Korkuları yenmenin destanıdır. İlerici bir toplumsal değişim projesi-kültür devrimidir. Nitelikli bir eğitimin, laik, demokratik, bilimsel, parasız eğitimin, eğitim hakkının adıdır. Köyün kendi çocuklarıyla içten canlandırılması olayı ve özgün öğretmen yetiştirme deneyiminin adıdır.
Köy Enstitüleri; 17 bin 341 yoksul köy çocuğundan, bilinçli bir aydın, gerçek Cumhuriyet öğretmeni ve köy sağlık memuru yarattı. Bu insanlarımız Kar tipi çamur demeden, Türk Bayrağının dalgalandığı, her yerde hizmet yaptılar.
Köy Enstitüleri, 1946’da Hasan Ali Yücel ile İsmail Hakkı Tonguç‘un görevden alınmalarıyla, kan kaybetmeye başladı. 1946’da Milli Eğitim Bakanı yapılan Reşat Şemsettin Sirer, Köy Enstitüleri‘nin adeta kolunu kanadını kırdı.
1947’den itibaren enstitülerden özgür okuma ve özeleştiri uygulamaları kaldırıldı. Plan ve programlar değiştirildi. Bazı kitapların okunması yasaklandı. Karma eğitime son verildi. Kızların sayısı iyice azaltıldı.
1946’da Demokrat Parti‘nin, meclise girmesiyle, Köy Enstitüleri iyice tartışılmaya başlandı. 1947’de Köy Enstitülere verilen ‘geçim toprakları’ geri alındı.
1950-1954 arasında, Türkiye’ye, ABD’li eğitim uzmanları geldi. Florida üniversitesi‘nden getirilen Dr. Kate Wofford‘un raporuyla, öğretmen Okulları’na dönüştürülen, Köy Enstitüleri, 27 Ocak 1954 tarihli 6234 sayılı yasayla kapatıldı.
Batılıların, Türk Pestalozzisi diye adlandırdığı değerli eğitimbilimcimiz, İsmail Hakkı Tonguç, haksızlığın, her çeşidine uğratılmıştı. Eğitim düşmanlarının, saldırılarına uğrayan bu ulu bir çınar, dünya var oldukca, Sokrates gibi çevresine aydınlık saçmaya devam edecektir.
17 Nisan 1940 yılında kurulan, Köy Enstitüleri, Eğitim tarihimizde bir reformdur. Dünyaya da örnek bir projeydi. Ne yazık ki halen, önemi yeterince anlaşılamadı. Oysa Köy Enstitüleri kapatılmasaydı, bugün, Türkiye’de, her alanda her şey çok farklı olurdu.
Köy Enstitüleri, 80. kuruluşunu kutluyor, kuran, yaşatan insanlarımız, saygı ve şükranla anıyoruz.