Kişi/kişiler, elde ettiği imkân ve başarıyı, eğitime borçludur. Eğitim kişiyi ruhsal açıdan doyurur ve maddi olarak rahatlatır. Kişinin hayattan, daha fazla zevk almasını mümkün kılar. İyi bir eğitim, hayat standardını yükseltir. İnsana her türlü beceriyi kazandırır. Aynı zamanda kişide, yeni ilgi alanlarının gelişmesine, yardım ederek, hayatı daha zevkli ve ilginç kılar. Eğitim kişinin, düşünce üretmesine ve yaratıcılığa yönelmesine imkân verir. Hülasa Kişi/kişilerin ve Kurum/kuruluşların, verimi ve sorunlarının çözümü, eğitim- öğretim alanındaki nitelikli ve kaliteli eğitim-öğretim çalışmaları ile eşdeğerdir.
Ayrıca Türk toplumu olarak, daha başarılı ve sorunları çözülmüş bir eğitim istiyorsak, istiyoruz. SİYASİ OTORİTE, her türlü düşünce ve ideolojinin, tesiri altında kalmayan, her yönü ile mükemmel bir vatandaş yetiştirmeyi amaç edinen, eğitim -öğretim alanında sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı, eğitim sistem ve programları, gerçekleştirmek ve uygulamada tutmak zorundayız.
Toplum olarak, bize düşen görev, sistem ve programları kökten değiştirmek olmamalıdır. Var olan eğitim-öğretim sistem ve programlarımıza, dünyadaki ve çağdaş eğitimdeki yenilikleri aktararak, daha da zenginleştirmek olmalıdır.
Oysa Türkiye'nin, eğitim-öğretim alanında, sürekli ve kalıcı sistem ve programları olmadı. Her gelen siyasi iktidar, sistem ve programları, kendi görüş ve düşüncesi doğrultusunda değiştirdi. Yani siyasi otoriteler, eğitim-öğretim çalışmalarını, YAZ-BOZ TAHTASINA çevirdiler. Fatura ise ülkemize ve geleceğimizi teslim edeceğimiz, çocuklarımıza, hatta torunlarımıza çıkartıldı.
İktidarlara düşen, sistem ve programları kökten değiştirmek olmamalıdır. Var olan eğitim-öğretim sistem ve programlarımıza, dünyadaki ve çağdaş eğitimdeki yenilikleri, aktararak daha da zenginleştirmek olmalıdır. Ne var ki çok partili dönemde iktidarlar çağdaş dünyadaki ve çağdaş eğitimdeki yenilikleri sisteme aktarmak yerine "İDEOLOJİK AKIMLARA" ve "SİYASİ ÇIKARA" göre şekil vermek istedi. Bugün de aynı yöntem ve alışkanlıklar gündemdedir.
AKP iktidarı, BAKANLAR KURULU ve MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI' nı, devre dışı bırakarak, TBMM' ye getirdiği, öğrencilere zorunlu eğitimi açık öğretim yolu ile tamamlama sistemi, büyük tepki aldı. Eğitim sistemi açısında sakıncalı olan bu yöntem, ne amaçla yapıldı bilinmez ama tepkilerden sonra, teklifte operasyon yapıldı.
Teklifin ilk halinde, ilk 4 yıllık kademenin ardından öğrencilere açık öğretime devam imkânı veriliyordu. Açık öğretime gitme imkânı ikinci kademeden sonrası için düzenlendi. Öğrenciler 4+4'ten sonra, eğitimlerine açık öğretim imkânlarıyla devam edebilecektir. İlköğretime başlama yaşı 6'dan 5'e çekildi. Çıraklık eğitim yaşının, 14'ten 11'e düşürüldü. İkinci kademe okullarında ortaöğretimi destekleyecek şekilde öğrencilerin yetenek, gelişim ve tercihlerine göre seçimlik dersler oluşturulacak. Bu madde sayesinde, imam hatip lisesinde okumak isteyen öğrenciler, fazladan dini konularla ilgili seçmeli dersler de alabilecek.
Yıllardır, Milli Eğitim alanındaki sistem ve program değişikliğinden çocuklarımız sürekli etkilendi. Hatta başarısızlıkların da, en büyük nedeni oldu. Elbette bu tabloda en önemli sebep, siyasi otoritenin, eğitimi, kendi paralelinde, yönlendirme arzu ve isteklerinden kaynaklanmaktadır. İşte! İmam Hatip Okulları
Bir siyasi parti, İmam Hatip Okullarını "Arka bahçe "olarak görürken, başka bir parti de İmam Hatip Okullarının karşısında yer alıyor. En tehlikelisi ise, bazı partiler İmam Hatip Liselerini, rejim için tehlikeli görürken, diğer partiler ise bu okulları, kafasındaki rejim için, bir basamak olarak gördü. Fatura ise; Eğitim sistemlerimize ve bu okullarda okuyan öğrencilere çıkartıldı.
Hülasa her SİYASİ İKTİDAR, eğitimde kalite ve niteliği değil de kendi ideolojisini ve çıkarını düşündü. Oysa İlköğretimde verilen, temel eğitim, bilgi ile birlikte öğrencilerin davranışlarını etkilemektedir. O nedenle de eğitim sisteminde öncelik, uzlaşmacı, hoşgörülü yaratıcı, yenilikçi eleştirel düşünen, çevre bilinci olan, araştırma, analitik, düşünen, insan haklarına, çok kültürlüğe, cinsiyet eşitliğine değer veren, özgürlükçü ve yabancı dil bilen, gençler yetiştirmeye yönelik olmalıdır.
Nitekim ATATÜRK, " Milli Eğitim'in gayesi, yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlâklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de öğretim programları ve sistemleri, ona göre düzenlenmelidir." demiştir.
EĞİTİM YAZ-BOZ TAHTASI
Kişi/kişiler, elde ettiği imkân ve başarıyı, eğitime borçludur. Eğitim kişiyi ruhsal açıdan doyurur ve maddi olarak rahatlatır. Kişinin hayattan, daha fazla zevk almasını mümkün kılar. İyi bir eğitim, hayat standardını...