İstanbul'da, Moda İlköğretim Okulu'nda, öğrencilerin eylem yapmasına neden olan 'müdür dayağı' ve 'sürgün' olayında, Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin, dayağı savunduğu ortaya çıktı. Müfettişlerin raporu üzerine, okul müdürü görevinde kalırken, müdürün davranışlarından rahatsız olan, öğretmenler sürgün edilmişti. Dayağı savunanların, eğitimin başında, yönetici vasfında olması manidar olduğu kadar dikkat çekicidir. Bu gelişme, Türkiye' de, eğitimin bittiğinin, en önemlisi de Mili Eğitim Teşkilatında, bazı kişi/kişilerin ne kadar etkisiz, bilgisiz ve acz içinde olduğunun da bir tescilidir.
Hele okul Müdürünün, öğrencileri dövdükten bir gün sonra sınıfa gelerek, "Sizin bu yediğiniz dayak değil, siz dayak görmemişsiniz. Sizi öyle bir döverim ki dayak nedir görürsünüz" sözleri karşısında ne demeli?
Oysa eğitimde dayak, aczin işaretidir. Eğitim-öğretimde, gerekli teknik ve yöntemleri, özellikle de çocuğu tanımayanların başvurdukları çok ilkel bir araçtır. Hülasa eğitimde dayak aczin bir ifadesidir.
Aslında bu durum, yadırganmamalıdır. Ülkemizde öğrencilerin yüzde 54.8'i okulda şiddet görüyor. Nitekim Çağdaş Eğitim Dergisi' de çıkan makaleye göre, 20 ilköğretim ve 14 ortaöğretim okulunda 1218 öğrenciyle yapılan anketin sonuçları göre Öğrencilerin yüzde 54.8'i öğretmenlerinden şiddet gördüğü, şiddet gören öğrencilerin yüzde 53.7'si erkek, yüzde 46.3'ü kız. Erkekler, daha fazla şiddete maruz kalıyor.
Hiç şüphesiz ki çocuklarımızın arkadaşlarını yanında dayak dışında verilecek cezalar çocuğu ruh sağlığını etkilemektedir. Nitekim araştırmaya göre, öğrencilerin, yüzde 45.5' i öğretmenleri tarafından duygusal şiddete maruz bırakıldığını belirtiyor. Bu yöntemler sırasıyla 'aşağılama ve sınıfta yalnız kalmasına sebep olma', 'hakaret', 'diğer arkadaşlarının yanında alay etme', 'lakap takma', 'tehdit etme', 'küfür etme', 'spor salonu ve bahçe temizlettirme', 'oyundan çıkarma'.çoğunluktadır.
Yapılan araştırmalar, çocuğun yetiştirilmesinde disiplini sağlamak için kullanılan şiddetin, hiçbir zaman işe yaramadığını gösteriyor. Uzmanlar, dayak yiyen çocuğun, yaptığı işe sadece dayak riski devam ettiği sürece ara verdiğini belirterek, "Dayak riskinin ortadan kalktığını hissettiğinde, hareket tekrarlanır. Çünkü çocuk, bu hareketi neden yapmaması gerektiği ana fikrini almamıştır diyorlar. Dayak ayrıca birçok negatif etkiye de sahiptir.
Uzmanlara göre, çocuk dayakla terbiye edilemez. Terbiye, uzun etkili bir eğitim verme, tutum ve davranış değiştirme biçimidir. Çocukları, çok olumsuz etkileyen bir başka cezalandırma biçimi de psikolojik cezalandırmadır. Tehditler ya da karanlık bodrumlara kilitlemek gibi cezalandırma yöntemleri de fiziksel cezalandırma gibi, hatta belki daha da ağır şekilde çocuklar üzerinde olumsuz etki yaratır.
Yine psikologlara göre, çocukluk döneminde anne- babadan dayak yiyen çocuk dayak atma eğitimi alır. Dayağa karşı eğilim artar, olasılık artar. Bilinçaltında çoğu kez dayak atanla özdeşleşme söz konusudur. Dayak atanı benimser, özdeşleşir, onu örnek alır ilerde de kendisi en ufak bir olayla saldırganlığa geçebilir. Fiziksel şiddet gören çocuğun daha sonra fiziksel şiddet uygulama olasılığı büyük ölçüde artar. Kuşkusuz, dayak yiyen çocuğun, en büyük sorunu disiplinsizlik oluyor. Cezanın etkisi azalır. Bunun sonucunda da disiplin sorunları ortaya çıkar. Özellikle ergenlik döneminde, onuru zedelenen ergende, fiziksel şiddet, büyük yaralar açabiliyor, kin ve nefrete dönüşebiliyor.
Eğitimde"DAYAGI", eğitim aracı olarak gören öğretmeler, çok fazla değildir. Ancak okullarda, 'eğitim amaçlı' dayak atılabileceğini söylemek, bu, oranı daha da artırabilir. Buna da kimsenin hakkı yoktur. Çünkü şiddetle, karşı karşıya kalan öğrenciler, sorunlar karşısında şiddeti, bir yöntem olarak görüyor. Ayrıca " dayak Cennetten çıkmadır" diyerek, bahane üretenlerde, cehalet içindedir. Çünkü dayak, iyi bir şey olsa idi cennetten çıkarılmazdı. Ayrıca çocuklarımız, Allahın bizlere, "emaneti" ve "lütuf"u olup, ülkemizin de geleceğidir...
Şu bir gerçek ki çocuğun eğitiminde, dayağın yeri yoktur. Eğitim yöntemleri her geçen gün gelişiyor. Okulda, rehberlik servisleri var, hizmet içi eğitimler var, bunun için görev yapan öğretmenler var. Hal böyle iken, bu gelişmeleri dikkate almayan, çağ dışı yöntemleri öneren, bilgisiz, acz içinde olan müfettişlerin, " dayak sınıf disiplinini sağlama ve eğitim/terbiye amaçlıdır" demesi, suça teşviktir. Bu müfettişler, bir an önce görevden alınmalı, Cumhuriyet savcıları da, ivedilikle harekete geçmeli, yargıda hak ettikleri cezayı vermelidir. .
EĞİTİMDE DAYAK ACZİN BİR İFADESİDİR
İstanbulda, Moda İlköğretim Okulu’nda, öğrencilerin eylem yapmasına neden olan ’müdür dayağı’ ve ’sürgün’ olayında, Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin, dayağı savunduğu ortaya çıktı. Müfettişlerin...