EKMEK KRİZİ KAPIDA

Özellikle pandemi dönemi sonrası önemi daha iyi anlaşılan gıda güvenliği, ihtiyacı ve tedariki konusu insanlığın geleceğini ilgilendiren en önemli konu. Buna karşılık gıda üretimi gibi stratejik bir iş yapan üretici köylü...

Özellikle pandemi dönemi sonrası önemi daha iyi anlaşılan gıda güvenliği, ihtiyacı ve tedariki konusu insanlığın geleceğini ilgilendiren en önemli konu. Buna karşılık gıda üretimi gibi stratejik bir iş yapan üretici köylü sınıfın hem Türkiye’de, hem de dünyada üretimi sürdürebilmesi giderek zorlaşıyor. İlgili kurumların, bizim ülkemizin de içinde olduğu yoksul ülke halklarının temel gıdası olan tahıl ürünlerinin üretimine gereken özeni göstermemesi, plansız ve düşük fiyat politikası çiftçiyi hububat üretiminden uzaklaştırıyor.
***
Araştırmalara göre geçmişi 12.000 yıl öncesine dayanan buğday, insanların yerleşik hayata geçişiyle birlikte gıda ihtiyacını karşılamak için ürettiği, çoğalttığı ve depoladığı en temel gıda ürünüdür. Tahıl ürünleri, binlerce yıl sonra bile Türkiye’de ve dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan insanlar için tokluk, varsıllık ve yaşamı çağrıştırmaktadır. Dolayısıyla buğdayın önemli bir besin maddesi olmasının yanı sıra aynı zamanda insanlığın uygarlığa geçiş sürecinin de en temel dinamiği olduğudur.

Türkiye’de ve Dünyada Buğday Üretimi ve Tüketimi
Pazar ve tüketici verilerinde uzmanlaşmış Alman araştırma şirketi Statista’nın verilerine göre Türkiye, Avrupa’da en fazla ekmek tüketen ülke durumunda. Türkiye’de bir kişi yılda ortalama 104 kg ekmek tüketiyor. Türkiye’nin liste başı olduğu sıralamada en yakın takipçisi ise Bulgaristan. Liste, ülkelerin refah düzeylerine göre sıralanıp gidiyor. Gelir dağılımı adaletsizliğinin en yoğun yaşandığı yoksul ülkelerde tahıl tüketiminin arttığını, gelir seviyesinin bize oranla yüksek olduğu ülkelerde ise tüketimin azaldığını görüyoruz. Bazı ülkeler kendi nüfusunu doyuracak kadar tahıl üretebilirken, bazı ülkelerin de ihtiyaç fazlası üretim yaptığını görüyoruz.
Dünya’da yıllık ortalama buğday üretimi yıldan yıla değişmekle beraber ortalama 770 milyon ton civarındadır. Çin’in 131 milyon tonla başı çektiği sıralamada, Türkiye yaklaşık 20 milyon ton üretimle 11. sırada yer almaktadır. Merak edenler için liste ;
Çin        : 131.447.224 ton/yıl
Hindistan    : 99.700.000 ton/yıl
Rusya        : 72.236.149 ton/yıl
Amerika    : 51.286.540 ton/yıl
Fransa        : 35.798.234 ton/yıl
Kanada    : 31.769.200 ton/yıl
Pakistan    : 25.076.149 ton/yıl
Ukrayna    : 24.652.840 ton/yıl
Avustralya    : 20.941.134 ton/yıl
Almanya    : 20.263.500 ton/yıl
Türkiye    : 20.000.000 ton/yıl
Uluslararası gıda ve tarım örgütü FAO’nun verilerine göre 2019 yılı dünya buğday üretimi rakamları ve sıralaması bu şekilde.
 
Türkiye’de tahıl üretimi artan girdi maliyetleri ve düşen kar marjı sebebiyle her geçen yıl azalıyor. Halkın en temel besin kaynağının tahıl ürünleri olduğu ülkemizde bu ürünlerin üretiminin azalmasında ithalata dönük uygulanan tarım politikalarının rolü büyük.

Türkiye’de 2021 Yılı Fiyat Artışlarının Üretime Etkisi

2021 yılında girdi maliyetlerinde yaşanan fahiş artış (enerji, tohum, gübre, mazot, zirai ilaç,  işçilik, traktör vb.) üretim maliyetlerini beklenmedik biçimde artırdı. Girdi fiyatlarında 2021 ortasında başlayan artışlar bugün itibariyle tahammül sınırlarını aştı. Özellikle gübrede TZOB’un (Türkiye Ziraat Odaları Birliği) 2021 Aralık ayında yaptığı açıklamaya bakacak olursak , çiftçinin bitkisel üretimde kullandığı gübre çeşitleri bir yıl içinde;

-DAP gübre             : % 259
-Amonyum nitrat gübre     : % 373
-Üre gübre             : % 394
-Amonyum sülfat gübre     : % 441 zamlanmış.

Yine diğer tarımsal girdilerden ;

-Mazot         : % 110
-Enerji          : % 137
-Traktör        : % 100
-İşçilik          : % 100 arttı.

Özellikle gübre fiyatlarındaki artış Türkiye’de tarım sektörünü olumsuz etkiledi. Bunun sonucu olarak çiftçi hububat ekiminden uzaklaşırken, ekili alanlarda ise verimlilik azalacağından, toplam rekolte düşecek. Bu da daha fazla ithalat, pahalılık ve yoksulluk demek.

Hükümetin Tutumu ve
TMO’nun Misyonu
Türkiye’de üretilen tarım ürünlerinin alımı ve değerlendirilmesi amacıyla 1938 yılında buğday üreticisine destek olmak ve buğday piyasasını düzenlemek için kurulan TMO’nun çiftçiyi korumak, bu amaçla taban fiyatları belirlemek, stoklamak, stok yönetmek, dolayısıyla piyasada üreticiyle tüketici arasında denge kurmak devlet müdahalesi yöntemiyle tahıl üretimini güvenceye almak vb. gibi asli görev ve sorumlulukları var. Kurumun kendi tanımıyla kuruluş vizyonu; “Başta hububat olmak üzere faaliyet alanındaki tarımsal ürün piyasalarında istikrar sağlayan; paydaşlara güven veren, dinamik, yetkin ve çağın gerekleriyle uyumlu tarım sektörünün örnek ve önder kuruluş olmak.” Ancak, TMO’nun bugün gelinen noktada diğer sorumluluklarını göz ardı ederek, yalnızca buğday ithal eden bir kurum hüviyetine büründüğünü görüyoruz.

TMO’nun 2021 yılı hububat ve bakliyat alım fiyatları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 17 Mayıs’ta bu şekilde açıklanmıştı.

-Ekmeklik buğday        : 2.250 TL/ton
-Makarnalık buğday     : 2.450 TL/ton
-Arpa-Yulaf             : 1.750 - 1.900 TL/ton

TMO’nun her yıl mayıs ayında açıkladığı hububat alım fiyatları, piyasalarda oluşacak hububat alım fiyatları için referans olarak kabul ediliyordu. Ancak TMO’nun 2021 yılı için açıkladığı hububat alım fiyatı piyasa fiyatlarının bile çok altında kaldığından, bu kurum geçtiğimiz yıl çiftçiden ürün alamadı. Düşük fiyat politikasıyla kendi çiftçisini dışlayan TMO, Bunun yerine 24 Haziran’dan bugüne kadar tam 16 kez buğday ve arpa ithalat ihalesi açarak toplamda 6 milyon tona ulaşan hububat ithalatı gerçekleştirdi.

TMO’nun iç piyasaya açıkladığı hububat alım fiyatlarının 2 misli bir fiyatla ürün ithal etmesi uygulanan politikanın yanlışlığını ve çarpıklığını anlamaya yetiyor. TMO’nun ortalama 360 $ (5.000 TL/ton) civarı fiyatla ithal ettiği ekmeklik buğdayı piyasa regülasyonu bahanesiyle un sanayicisine 2.650 TL/ton fiyatla zararına veriyor olması, bu alış verişin hazineye yükü ve oluşan görev zararı da bu süreçte tartışmanın dikkatlerden kaçmayan başka bir boyutu. Daha açık bir ifadeyle, TMO kendi çiftçisinden 2.250 TL/ton fiyatla almayı reva gördüğü buğdayı, dışarıdan ithal ederek ve sanayiciye zararına satarak 1 tonda yaklaşık 2.500 TL zarar etmiş oluyor. Son 8 aylık süreçte yapılan 6.000.000 ton hububat ithalatından oluşan tahmini kamu zararı 1.5 milyar TL. Soruyorum, bu alış verişi akılla, mantıkla izah edebilecek kimse var mı?
Girdi maliyetlerini azaltıcı tedbirler alarak, en azından Türkiye’nin kendi ihtiyacını karşılayacak üretimi teşvik edecek politikalar üretmek yerine, çiftçiyi üretime küstürerek ithalata yaslanmak sürdürülebilir bir yöntem olabilir mi? Bu politikalar ülke çıkarlarına hizmet ediyor mu?
***
Bir tarafta yükselen enflasyonla birlikte artan fiyatlar, diğer tarafta hükümetin uyguladığı politikalar, üretici üzerinde oluşan düşük fiyat baskısı ve çeşitli zorluklar üretimi tehdit eder boyutlara çoktan ulaştı. Devletin, serbest piyasa ilkelerinden taviz vermemek bahanesiyle ülkenin bütün kaynaklarını yerli ve yabancı sermayeye açması, buna uygun çıkarılan yasalar ve izlenen politikalar bugün Türkiye’de üreten köylü ve emekçi sınıfın yaşadığı sorunların, yoksulluğun ve yağmanın temel sebebidir. Elektrik üretimi ve dağıtımından, gübre fabrikalarına, et ve süt kurumlarından, gıda üreten fabrikalara, madenlerimizden, tatlı su kaynaklarımıza varana kadar kamunun ortak malı olan değerlerimiz sermaye gruplarına peşkeş çekildi. Devletin üretimden el çektirilmesi, tarımsal girdi ürünleri ve gıda üreten kamu kurum ve kuruluşlarının özelleştirme yöntemiyle satılması veya kapatılması, üretimin özel sektör tekeline bırakılması üretimde ve gıdaya ulaşımda yaşanan zorlukların ve pahalılığın asıl sebebidir. Bu çıkmazdan kurtulmanın tek yolu kaynakların kamulaştırılarak halk yararına işletilebilmesiyle mümkün olacaktır.

Adil ve yaşanabilir bir ülke yaratmanın ve geleceğe güvenle bakabilmenin yolu, çalışan ve üreten halkın iktidara egemen olduğu bir sistemde mümkündür. Kendi değerleri ve kaynakları üzerinde, bilim ve teknoloji ışığında kendi sanayi üretimiyle yükselen, anti-Emperyalist tam bağımsız bir Türkiye’de yaşamak hepimizin ortak hayali değil mi?

Haberleri