EkMM VE KANAL İSTANBUL

                                             EkMM’nin, Ocak ayı toplantısında, yıllardır, Türkiye’nin gündeminde olan, ancak son günlerde gündemden düşmeyen, Kanak İstanbul konuşuldu. ...

                                 


           EkMM’nin, Ocak ayı toplantısında, yıllardır, Türkiye'nin gündeminde olan, ancak son günlerde gündemden düşmeyen, Kanak İstanbul konuşuldu.  Konuşmacılar, konu ile ilgili ilginç olduğu kadar, dikkat çeken açıklamalarda bulundular.


         üke gelinde de tartışma konusu olan, Kanal İstanbul Projesi ile İstanbul’un, Avrupa Yakası'nda, hayata geçirilecek. Karadeniz ile Akdeniz arasında, alternatifsiz bir geçit olan İstanbul Boğazı'ndaki gemi trafiğini rahatlatmak adına, Karadeniz ile Marmara Denizi arasında, yapay bir su yolu açılacak.


          İstanbul Kanalının, uzunluğu 45 km; genişliği yüzeyde, 150 m, tabanda ise yaklaşık 125 m olacak. Suyun derinliği 25 m olacak. Bu kanalla birlikte, İstanbul Boğazı, güya tanker trafiğine tümüyle kapanacak, İstanbul'da,  iki yeni yarımada, yeni bir de ada oluşacaktır.


          Ayrıca kanalın, Marmara Denizi ile birleştiği noktada,  2023 yılına kadar, kurulması öngörülen iki yeni kentten biri kurulacak,453 milyon metrekareye kurulması planlanan yeni şehir'in 30 milyon metrekaresini, Kanal İstanbul oluşturmaktadır.


            Diğer alanlarda, 78 milyon metrekare ile havaalanı, 33 milyon metrekare ile Ispartakule ve Bahçeşehir, 108 milyon metrekare ile yollar, 167 milyon metrekare ile imar parselleri ve 37 milyon metrekaresi ise ortak yeşil alanlara ayrılmıştır.


              Ayrıca ülke genelinde,  Kanal İstanbul projesinin, gerekli olup olmadığı konusundaki tartışmalara, yanıt veren raporun, ilgili bölümünde, "Dünya'daki ekonomik faaliyetlerin, her geçen yıl artması, İstanbul Boğazı'ndan, geçen gemi sayısının da buna paralel olarak artmasına sebep olmuştur” ifadeleri yer aldı.


             Yine raporda, İstanbul Kanalı için, gerekçe olarak da “ Montrö Sözleşmesi'nin imzalandığı 1930'lu yıllarda, Türk Boğazlarından yılda geçen gemi sayısı, 3 bin mertebelerinde iken, günümüzde gemi trafiğindeki artış.  Teknolojik gelişmeler, sonucu,  gemi boyutlarının büyümesi,   özellikle,  akaryakıt ve benzeri diğer tehlikeli/zehirli maddeleri taşıyan gemi (tanker) geçişlerinin artması, dünya mirası kent üzerinde, büyük baskı ve tehdit oluşturmaktadır. ”  ifadeleri gösterildi.


              Oysa Doğal Hayatı Korumu Vakfı’nın, “Ya Kanal Ya İstanbul” başlıklı raporunda,  imzası bulunan, bilim insanlarımızdan, Prof. Dr. Haluk Gerçek’e göre, 2007 yılından beri, İstanbul Boğazı’ndaki gemi trafiği de kaza sayısı da istikrarlı bir biçimde azalıyor.    


             Bazı bilim insalarımıza göre de, kanal İstanbul gerçekleşirse, kentin kuzeyinde yer alan ormanlar, meralar, akarsular ve tarım alanlarında, bulunan yüzlerce bitki ve hayvana ev sahipliği yapan ekosistemler de proje nedeniyle, zarar görecektir.


               Proje kapsamında, Karadeniz kıyısına yapılacak kıyı dolgusunun, deniz ekosistemini de olumsuz etkileyeceğini belirten bilim insanlarımız,  balıkçılık ve tarımla uğraşanlar,  göç etmek zorunda kalacağını söylüyorlar.


             Projenin, maliyeti de bir başka tartışma konusudur. Toplam maliyetin ve bu maliyetin nasıl karşılanacağı, mechuldur. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından projelendirilen, Kanal İstanbul’un, son şekli verilen, Aralık 2019 tarihli, “çevresel Etki Değerlendirmesi raporunda”, projenin bedeli 75 milyar Lira olarak öngörülüyor.


         İstanbul Büyükşehir Başkanı Sayın İMAMOĞLU, ” Bilim insanlarıyla konuştukça, ortaya çıkıyor ki, Kanal İstanbul,  bir ihanet projesi değil, bir cinayet projesidir. 16 milyonun varlığına, 82 milyonun güvenliğine yönelik, bir felaket projesidir. Kimlere ne söz verilmiş olursa olsun. Kimlere, ne rant vaat edilmiş olursa, olsun, derhal vazgeçilmelidir” dedi.


              Sayın İMAMOĞLU,   kanal İstanbul’la, sadece yer üstü su kaynaklarımız, değil, yer altı su kaynaklarımız da yok olacak derken, gerekçe olarak da DSİ raporundaki “Zemin etüdü ve sondajlar yapılsa da her zaman beklenmedik durumlar ortaya çıkar. Ayrıca kayalardaki çatlak ve kırıklar sondajla tespit edilemez. Bu çatlaklardan,  Kanal İstanbul’un tuzlu suyu Terkos’a girer ve Terkos, su kaynağı olmaktan çıkar. İstanbul’un büyük bölümü susuz kalır. 427 milyon metreküp içme suyu rezervi elden çıkar.” tespitlerini, kamuoyu ile paylaştı.


              Bir kısım bilim insanlarımız, Kanal İstanbul’ un, rant projesi olduğu görüşündedir Nitekim Sayın Prof. Dr  Gerçek’e göre, Kanal İstanbul, Boğaz trafiğini rahatlatmaya veya gemi kazalarını önlemeye değil, inşaat sektörünü canlandırmaya, İstanbul’un, doğal alanlarını, imara açmaya, dönük, eşi benzeri olmayan bir emlak ve felaket projesidir.


         Cumhurbaşkanı, Sayın Erdoğan’ın ‘hayalim’, İBB Başkanı Sayın  İmamoğlu’nun ise ‘cinayet’ dediği, Kanal İstanbul projesi için, hazırlanan çevresel Etki Değerlendirme (çED) raporu açıklandı. Ancak bu raporu, “felaket” olarak, yorumlayan, Sayın Prof. Cemal Saydam, “Marmara ölür. ölürse kokar. Sadece Boğaz değil,  bütün Marmara Bölgesi kokar. Hata yaptık. Geri dönelim, derseniz o da olmaz” diyerek, felaketin boyutlarını özetledi


            Ayrıca  Cumhurbaşkanı  Sayın Erdoğan’ ın,:Kanal İstanbul isteseniz de, istemeseniz de yapılacak”.ifadeleri, İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun,,  “Birileri çatlasa da patlasa da 2011’de milletimiz karar verdi, Kanal İstanbul’u yapacağız.”sözleri, demokrasiyle, özelikle de Türkiye Cumhuriyeti’nin, kuruluş ilkeleri ile de bağdaşmadı.


           . çünkü Türkiye Cumhuriyeti, kurucularının, siyasî kadrolarının, aydınlarının, ideologlarının, hayallerindeki TüRKİYE, “Halk için, halkla birlikte” kuruldu.


 

Haberleri