ELEŞTİRİ EN BÜYÜK HEDİYEDİR

Eskişehir’de, Baro Hizmet Binasının açılışına katılan, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU, öncelikli ihtiyaçlarının "avukatlık sınavı" olduğuna dikkati çektikten sonra, "Avukatlık sınavının...

Eskişehir'de, Baro Hizmet Binasının açılışına katılan, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU, öncelikli ihtiyaçlarının "avukatlık sınavı" olduğuna dikkati çektikten sonra, "Avukatlık sınavının gelmediği her gün, bu ülkede hukuk devleti, bir kez daha hançerlenmekte, meslek bir kez daha zora sokulmaktadır. Sadece bugün imzaladığım ruhsat sayısı 400'dür. Bu birkaç tane orta büyüklükte baro demektir. Hali hazırda 84 bin avukat vardır. Hukuk fakültelerinde okumakta olan 48 bin öğrencinin yaklaşık 43 bininin, avukat olması tahmin edilmektedir. 5 yıl içerisinde sayımız, bugünün yarısı kadar artacaktır" diye konuştu.
Hukuk fakültelerinin, staja elverişli öğrenci mezun verip, vermediğini denetlemek üzere, "Ölçme Değerlendirme Komisyonu" kurduklarını belirttikten sonra, " Çok yakında biz hangi hukuk fakültelerinin, avukatlık stajına yeterli eğitim verdiğini, ya da vermediğini, kamuoyu ile paylaşacağız." sözleri ile ülkemizdeki, bazı hukuk fakültelerinde yetersiz hukuk öğretimi yapıldığını ima etti.
Sayın Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Eskişehir'de Baro Hizmet Binasının açılışında, son günlerde hukuk alanındaki gelişmelere ve iktidarla ilgili sorunlara değinmedi ama
Barolar ve meslektaşları için, geçtiğimiz 14 ay içerisinde hukukun üstünlüğünü hep savunduklarını söylemesi. Geçmişte yaptığı eleştirileri ile ilgili gelişmeleri de hatırlattı.
Nitekim Danıştay'ın kuruluş yıl dönümü toplantısında, yaşadıkları olayı bir daha yaşamak istemediğini kaydeden, Cumhurbaşkanı, Sayın ERDOĞAN, "Eğer Yargıtay, Baro Başkanını çağırıp orada konuşturacak olursa, oraya ben katılmam." sözleri TBB Sayın Prof. Dr. FEZİOĞLU tarafından tepki ile karşılanmıştı.
TBB Sayın Prof. Dr. FEYZİOĞLU ise seçilmiş Cumhurbaşkanımızın savunmayı protesto etmesi, Yargıtay üzerinde baskı kurmaya ve 77 milyonu savunan, avukatların meslek örgütünü susturmaya çalıştığını belirttikten sonra, " Bu üzücü açıklama, Sayın Erdoğan'ın henüz Başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına geçişi zihninde tamamlayamadığını göstermektedir. Temennimiz, bu geçişi, bir an önce tamamlayarak herkesin cumhurbaşkanı olduğunu kabullenmesidir. Eğer bu açıklama cumhurbaşkanlığı makamından yürütülecek bir korku ve baskı rejiminin ilk adımlarıysa, herkes şunu bilmelidir ki bizim Allah'tan başka kimseden korkumuz yoktur. " demişti.
Oysa eleştirinin ve tartışmanın, geçmediği yer yoktur. Ondan da kimse uzak ve ilgisiz kalamaz. Öyleyse, HOŞGÖRÜ, BAŞKALARINA SAYGI, ANLAYIŞ... Uygarlığın temeli, yaşam biçimi budur. Demokrasi de bu temeller üzerine inşa edilir.
Ne var ki eleştiri, kişi/kişilerin tepkisini alır. Oysa eleştiri, en büyük hediyedir. O nedenle de eleştiri ve eleştiriye, herkes açık olmalıdır. Eleştiriye tahammül etmek ise kişi/kişiler, özellikle de siyasetçiler için, olmazsa olmazlarındandır. Kişi/kişiler, kendilerine yöneltilen bir iltifatı, nasıl karşılıyorlarsa, eleştirilerde öyle karşılanmalıdır.
Türk insanı, özellikle de siyasetçiler, artık gerçekleri görmelidir. Kişi/kişiler, özellikle de siyasiler, eleştiri yapanlardan değil, Dalkavuklardan korkmalıdır. Çünkü Dalkavuk, bir yozlaşma sürecidir. Bir kısır döngüdür de. Siyaseti, devleti ve politikacıyı da yozlaştıran bunlardır.
Eleştiri aslında zor bir iştir. Her şeyden önce eleştirmenin, eleştireceği konuyla ilgili yeterli bilgiye sahip olması gere-kir. Aynı zamanda iyi bir eleştirmenin, çağdaş sanat akımlarından, düşünce tarihinden, sosyoloji, psikoloji, antro-poloji, tarih gibi dalların temel kavramlarından haberdar olması gerekir. Gereksiz ve etkinlik dışı eleştiri ise tartışma yaratır.
Ayrıca her kişi, eleştiri yapamaz. Eleştiri yapmakta bir meziyettir. Çünkü eleştirmek, tartışmak için, "iyi düşünme" nin, "İyi konuşma" nın " iyi yazma" nın, gerekli olduğu, kuşku götürmez bir gerçektir. Bu meziyetleri taşımayan insanlardan, olumlu eleştiriler beklemek hayaldir. Ayrıca Eleştiri yapmak, herkesin de harcı değildir. Baskılardan ve eleştiri yapmaktan korkmamak gerekir.
Öte yandan Sayın Prof. Dr. FEYZİOĞLU' nun söylediği gibi, özgürlükleri esas alan laik, insanı merkeze koyan çağdaş, sosyal , demokratik hukuk devleti mücadelesinden, asla vazgeçilmemelidir. Çünkü bu unsurları olmadığı toplumlarda, insan hakları ve demokrasiden, bahsetmek mümkün değildir.
Yargının, Sayın Prof. Dr. FEYZİOĞLU' nun, adli yıl açılışında konuşturulması doğru bir karardı. Çünkü Kuvvetler ayrılığının, tabii sonucu olarak, yargı erkinin bağımsız olması gerekmektedir. Ancak ülkemizde, siyasetçiler tarafından yargı kurumları üzerinde baskı oluşturulmak istenmesi, yargının kendi içerisinde yapacağı seçimlere ilişkin, müdahale girişimleri, endişeyle karşılanmaktadır.
Hâlbuki yargıyı yıpratmak, kimseye bir yarar sağlamaz. Adaletin güçlü olması, hâkimler ve avukatlar yanında, herkes için bir güvencedir.

Haberleri