EMPERYALİZMİN SU TEZGAHI

Okuyucularımızdan, ayrı kaldığımız günlerde, ülkemizdeki en önemli etkinlik, İstanbul’ da gerçekleştirilen, "DÜNYA SU FORMU" idi. Bu form nedeniyle, çeşitli ülkelerden devlet başkanları, bakan ve milletvekilleri ile yerel...

Okuyucularımızdan, ayrı kaldığımız günlerde, ülkemizdeki en önemli etkinlik, İstanbul' da gerçekleştirilen, "DÜNYA SU FORMU" idi. Bu form nedeniyle, çeşitli ülkelerden devlet başkanları, bakan ve milletvekilleri ile yerel yönetici ve akademisyenler Türkiye'ye geldi. Etkinlikle, dünyaya verilen mesaj, dünyadaki suyu tasarruflu kullanmak, örtülü amaç ise, küresel tekelleri, dünyadaki su kaynaklarına egemen kılmaktır.
Bugüne kadar dört kez düzenlenen, Dünya Su Forumu fikrini ortaya atanlar, suyu ticari bir meta olarak kullanan, dev şirketlerin yöneticileridir. Kendilerini, "Dünya Su Ailesi" olarak tanıtan, bu şirketler arasında, Suez, RTW ve Viole gibi firmalar ile yerel ortakları göze çarpıyor.
Aslında su forumlarında temel amaç, bir ülkenin, su kaynaklarının özel sektöre devredilmesi için, tavsiye ve öneri kararları almak. Zaten, bugüne kadar düzenlenen, dört forumun "sonuç" bildirgelerinde de dünyadaki tüm su kaynaklarının paylaşılması, fiyatlandırılması ve suyun küresel aktörler tarafından yönetilmesi hususları yer alıyordu.
Sözü edilen su kaynakları, arasında nehir, göl, yer altı suları, barajlar ve denizler de bulunuyor. Forumcular, bulundukları ülkelerde Su Bakanlığı kurulması önerisini getirirken, bu bakanlığa, su şirketlerinin koordinasyonu gibi spesifik ve stratejik konularda, yetki verilmesini tavsiye ediyorlar
24 Ağustos 2008 tarihli yazım da, " ...Ülkemizde, küresel ısınma, beklenenin altında kalan yağışlar nedeniyle, su krizi bahane edilerek, Akarsu ve göletlerin kullanım hakkı, 49 yılı geçmeyecek şekilde özel sektöre satılacak.
Yatırımcılar, yarışmayla seçilecek, Kazanan yatırımcı, barajdan elde edilen suyu işletme süresi boyunca satarak, hem yatırım maliyetini çıkaracak, hem de kâr edecektir, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, proje çerçevesinde belirlenecek akarsuların, Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli ile özel sektöre açılacağını bildirdi. İşi üstlenecek yatırımcılar "ihale" yöntemiyle değil "yarışma" modeliyle belirlenecek. Bir başka deyişle, projeye talip olanlardan, işi en hızlı yapacak, sulama için dekar başına en düşük fiyatı sunacak yatırımcı ile sözleşme imzalanacak. Yarışma, yabancı yatırımcılara da açık olacak." demiştik.
Ve nihayet! İstanbul' da yapılan su formu' da, ülkemizde ki sularımızın, uluslararası konsorsiyumun yönetimine devredilmesini sağlamak amacıyla, bir zemin oluşturuldu. Önümüzdeki günlerde, bu zemin, nasıl gelişir veya nelere gebe bekleyip göreceğiz. Ancak Tapu ve Kadastro Eski Genel Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya' ya göre,"Dünya Su Forumu"nun beşincisini İstanbul'da düzenleyerek, 'bilimsel' tezgâhı gözümüzün içine bakarak uyguluyorlar. Amaç; Dicle, Fırat, Çoruh, Kızılırmak ve diğer güçlü sularımızı uluslararası konsorsiyumlarla yönetim ve denetim altına almak."
Ancak Türkiye' de, suyun özelleştirilmesi, özelikle de yabancı şirketlerin eline geçmesi, Türk insanının, başına gelebilecek en büyük felakettir. Bunun örnekleri, dünyada vardır. Nitekim 1992 yılında Dublin'de düzenlenen Su ve Çevre Konferansı'ndan bu yana küresel piyasa aktörleri tarafından su, ekonomik bir mal olarak tanımlanıyor. Suyun üretiminden dağıtımına kadar, liberal piyasa mantığıyla yönetilmesi gerektiğini düşünüyor.
Bu operasyon kapsamında, bugün neredeyse dünyanın en önemli su kaynaklarına ev sahipliği yapan ülkelerde, su özelleştirildi, ya da özelleştirme sürecine doğru yönlendirildi. Ancak bunun ölümcül sonuçları, Meksika, Bolivya, Hindistan ve Filipinler' de çok geçmeden ortaya çıktı. Bu ülkelerde yaşayan sabit gelirli vatandaşlar, su kaynaklarını ellerinden yitirmekle kalmayıp, zaman içinde sağlıklı içme suyuna dahi erişememeye başladılar.
Görüntüde, "Dünya Su Formu" insancıl ve masum bir organizasyon gibi algılanan, medya tarafından kamuoyuna, bu şekilde yansıtılan forumun, gerçek amacı; Türk sularının küresel kullanıma açılması, su kaynaklarının özelleştirilmesi ve suyun halka "kâr" karşılığında satılması... "İnsani" amaçlarla, düzenlenen forumun düzenleyicileri ise çok uluslu şirketler ve Türkiye' deki işbirlikçileridir.
Doğrudur. 20. yüzyılda, dünya nüfusu 4 kat artmasına rağmen, su ihtiyacı 9 kat artmıştır. Bu arada sanayinin kullandığı su miktarı 40 kat artmıştır. Bunlarla beraber teknolojik gelişmeler sayesinde erişilebilir suyun kullanımı yüzde 7'den yüzde 25'e çıkmıştır. Hal böyle olunca da su da tasarruf kaçınılmaz olmuştur. Ancak Dünya Su Konseyi'nin şemsiyesi altında İstanbul'da 16- 22 Mart 2009 tarihlerinde düzenlenen 5. Dünya Su Forumu'nda, "suyun eşit paylaşımı konusuna öncelik verileceği' gibi politika ve söylemler, inandırıcı değildir. Bilâkis, küresel su CEO'larına zemin ve olanak sağlamaktır.
Türk halkı, mevcut su kaynaklarına sahip çıkmak zorundadır. Çünkü su hayattır.
Su piyasa değeri olan, bir meta değil, insanlığın ve doğanın, ortak varlığı olarak kabul edilen ve tüm canlılar için, temel ve zorunlu bir ihtiyaçtır. Suların, özelleştirmek ise bu hakkı gasptır.

Haberleri