En güzel cemaat cami cemaatidir

Din alimi falan değiliz ama...Bize göre en güzel cemaat cami cemaatidir.Çünkü..."Amin" denildikten sonra herkes işine bakar.Himmetle, soru çalmayla, kamuya adam yerleştirmeyle, darbeyle falan uğraşmaz camii cemaati.İslam’ın şartlarını...

Din alimi falan değiliz ama...
Bize göre en güzel cemaat cami cemaatidir.
Çünkü...
"Amin" denildikten sonra herkes işine bakar.
Himmetle, soru çalmayla, kamuya adam yerleştirmeyle, darbeyle falan uğraşmaz camii cemaati.
İslam'ın şartlarını yerine getirmek, iyi bir Müslüman olmak ve yaratanı olan Allah'a ve onun elçisi olan Peygamberine hizmet etmekten başka bir şey yoktur kafalarının arkasında.
O yüzden en güzel cemaattir cami cemaati.
Dahası...
Böylesine güzel bir cemaat varken diğer cemaatlere çok da gerek olduğunu zannetmiyoruz.
Düşünsenize?
Hz Muhammed son peygamberdi.
Yüce Allah ile kulları arasında aracılık yapan mükemmel bir elçiydi.
Kutsal görevini fazlasıyla yerine getirdi.
Görevini tamamlayınca da yaratanın katına yükseldi.
O mübarek seçilmiş insan bile alemleri yaratan yüce Allah ile kul arasına girmedi.
Hal böyleyken, kendine kendince görev biçen, adı İmam, alim, evliya, şıh, şeyh adı her neyse, yüce Allah'ın kitabı ve onun elçisinin söyledikleri ve davranışları ortadayken çıkıp üzerine vazife olmayan işleri, üzerlerine vazifeymiş gibi bir konum yaratıyor.
İnanç Allah ile kul arasındadır.
Allah ile kul arasında kendini bir yerlere koyma çabasında olanlar, rol kapmak isteyip kendilerine statü yaratma çabası içinde olanların, rantiyeci ve sahtekâr olarak algılanması doğal değil mi?
.....
Bu topraklar bu kadar hain'i ne zaman yetiştirdi?
12 Eylül öncesinde büyük bir oyun oynanıyordu bu ülkede.
Bir gün sağcılar, ertesi gün solcular öldürülüyordu.
Gencecik insanlar yaşamlarının baharında kör kurşunlara kurban gidiyordu resmen.
Acılar bir türlü son bulmuyordu.
Bir el vardı bu acıları tetikleyen.
Sabah solcu genci haince vurup öldüren silah, akşam sağcı genci aynı şekilde vurup öldürüyordu.
Ajanlar cirit atıyordu adeta ülkenin her şehrinde.
Terör bırakın okulları, kahvehaneleri, evlere kadar girmişti.
İki kardeşten biri sağcı, diğeri solcu olmuş, birbirlerine silah çeker hale gelmişti.
Yüzlerce insan işte bu yaratılan terör ile yaşamlarından oldu.
Binlerce aile çile çekti bu terör uğruna.
Bir el vardı bunu yapan.
Bir el vardı kardeşi kardeşe düşman edip, silah çektiren.
İşte o elin bu ülke ile olan zoru bir türlü bitmedi.
Bugün de aynı senaryonun benzerini vizyona soktular.
Önceki gün Elazığ'da ve Van'da olan patlamanın aynısı dün Antep'te yaşandı.
Tıpkı 12 Eylül öncesindeki gibi, bu ülkenin gencecik insanları hayatlarının baharında yaşamlarından oldu.
Günahı olmayan insanlar yaşamlarını yitirdi.
Bir PKK, bir IŞIT, bir FETÖ...
Bu topraklar sevgi ve hoşgörünün yaşandığı topraklardı.
Bu topraklar kardeşliğin ve dostluğun yeşerdiği topraklardı.
Bu kadar hain bu topraklarda nasıl yetişti? Bu kadar haine bu hainliklerini yapma toleransı ne zaman tanındı?
Anlamak mümkün değil.
Ancak...
Elazığ'ın kozmopolit özelliği göz önüne alındığında, burada eylem yapan PKK'nın , toplumun bazı fay hatlarını harekete geçirmek istediğini biz açıkça görebiliyoruz.
Keza...
Gaziantep'e bir düğünde, düğün sahiplerinin etnik kimlikleri göz önüne alındığında bu kez IŞIT'ın toplumun bir başka fay hattını harekete geçirmek için bu canlı bomba eylemini düzenlediğini de biliyoruz.
Kısacası...
12 Eylül'den önce sabah solcu genci, akşam ise sağcı genci öldüren aynı silah ve o silahı tutan el, bu kez sanki bir Elazığ'da bir Gaziantep'te çıkıyor ortaya...
Bu topraklar üzerindeki oyun devam ediyor anlayacağınız...
.....
Travmadan kurtulmak için günlük yaşantıya geri dönmek lazım..
15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasındaki süreç ülkede ister istemez travma yarattı.
Bu travmadan Eskişehir'in de etkilenmediğini söylemek doğru olmaz.
O yüzden...
15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşanan süreçte ister istemez gündem sadece bu konuya kilitlendi.
Takipçiler biliyordur ki, biz de bu süreç doğrultusunda köşemizi hep bu konuya ayırdık.
Ancak...
Travma ile yaşanılmıyor.
Travmadan kurtulmanın bir yolu da, günlük yaşantıya ve ötelenen konulara biran önce dönmektir.
15 Temmuz öncesi bu şehirde 3 ncü Üniversite, şehrin gelecek 50 yılını ilgilendiren 25 Binlik planlamalar, Küçük sanayi Sitesinin dönüşümü ve Afet riskli alanların dönüşüm projeleri konuşuluyordu.
Zira...
Bu konuşulan konular, şehrin tamamını ilgilendiren konulardı.
15 Temmuz darbe girişimi ister istemez bu konuların ötelenmesine, hatta unutulmasına neden oldu.
Yukarıda da söyledik.
Travmadan çıkabilmenin yolu, günlük normal yaşantıya dönmektir.
Ne dersiniz?
Eskişehir olarak darbe girişimi travmasından kurtulup, biran önce yukarıda saydığımız Eskişehir'in kendi konularına yavaş yavaş dönmek gerekmiyor mu?
.....
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Bir Fransız, bir Alman ve bir Türk müzede "...Adem ve Havva Cennet Bahçesinde" tablosuna bakıyorlarmış:
Alman,
"Bedenlerinin kusursuzluğuna bakar mısınız? Adem ile Havva mutlaka Alman olmalı." demiş.
Fransız, Alman'a karşı çıkmış:
"Havva ne kadar güzel, Adem ne kadar yakışıklı.Bu denli çekici olduklarına göre, hiç kuşkusuz Fransız olmalılar."
Türk, tabloyu uzun uzun izledikten sonra kararını vermiş:

"Bunlar kesin Türk'tür. Üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecek yok, ama hala kendilerini cennette sanıyorlar."

Haberleri